Bölüm 14, Tanrıların Ozanı

48.3K 3.8K 2.5K
                                    

Bölüm 14, Tanrıların Ozanı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 14, Tanrıların Ozanı

  Kehanetin içine çekilmek derinliği belli olmayan bir suya dalmak gibiydi. Savruluyordum ama nereye gittiğimi bilmiyordum. Kehanetin kendi enerjisi tarafından ele geçirilmiştim.

  Savrulma hissi sona ererken bedenimin rahatsız bir zeminde uzandığını hissettim. Sırtım ve gövdem üzerinde yattığım şey her neyse onun üzerinde kaskatı kesilmişti. 

  Rae hemen yanımda ayakta duruyor, gözlerini bir an bile ayırmadan tam karşısına bakıyordu. Gözlerindeki gezegenleri ve yıldızları sönmüş, tüm sırtını kaplayan evren bile sönükleşmişti. Bir şeyler ters gidiyordu.

  Bakışlarımı üzerinde yattığım yere çevirdiğimde üst üste dizilmiş cesetlerin altımda uzandığını fark ettim. Üzerime ölüm kokusu sinmiş, ellerime kan bulaşmıştı. Korkuyla cesetlerden oluşan karmaşanın içinden çıkmaya çalıştım ama yine de başarısız oldum. Cesaretimi toplayıp da yüzlerine baktığımda onları aslında tanıdığımı fark ettim. Daha önce inanmadığım halde önlerinde diz çökmeye zorlandığım tanrıların hepsi ölmüş, onlardan geriye yalnızca bu cesetlerden oluşan dağ kalmıştı.

  Tanrılardan birinin omzuna basarak ayağa kalktım ve zor da olsa Rae'ye yaklaşmayı başarana kadar tamamen kana bulanmıştım. Rae'nin neye baktığını anlamak için başımı baktığı yöne çevirdiğimde ise alev almış Troya'yı gördüm, onun tapınağında durduğumuzu anladım.

  Anında kehanetin içinden geri çıktık. Rae'nin arkamdaki bedeni buz kesmiş, beni tutan kolları ise sertleşmişti.

  Hala transa geçmek için yaptığımız ufak dansa devam ettiğimizi ancak durduğumuzda fark edebildim. Biz durduğumuzda biraz önce başlayan lir sesi de durdu. Ne gördüğümüzü ikimiz de çok iyi biliyorduk. Önümüzde belki de bu dünyanın hiç görmediği kadar kanlı savaş günleri uzanıyordu ve görünen o ki buna engel olamayacaktık.

  Rae ayağa kalktı ve elini havaya kaldırdı. "Bu yıl bize bol hasat müjdelendi," dediğinde halk çılgınlar gibi alkışlamaya başladı. Müzik tekrar başladı, insanlar  mutluluktan sarhoş olarak dans etmeye başladılar.

  Rae'yle göz göze geldiğimizde titrediğini fark ettim. Ona doğru bir adım attım ama geri çekildi. "Sonumuz geldi," dedi keskin bir sesle. "Günlerimiz sayılı." Başka bir şey dememe fırsat bile tanımadan benden de kalabalıktan da uzaklaştı. Yalnız kalmak istediğini biliyordum. Ona olan öfkem dinmemiş olsa da onun bu acı gerçekle tek başına yüzleşmesi yapabileceğim en büyük haksızlık olurdu.

  Arkasından iki adım attım ama başım döndüğü için olduğum yerde durmak zorunda kaldım. Defne yaprağı çoktan kanıma karışmış, başımı döndürmeye başlamıştı. Kalabalığın içinde ilerlemeye çalışırken Troya Kralı Hector'u gördüm. Neler olacağından habersiz bir şekilde gülümseyerek dans eden halkını izliyordu.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Where stories live. Discover now