Bölüm 42, Ellerimdeki Kan

14.7K 1.7K 1.1K
                                    

 

Bölüm 42, Ellerimdeki Kan

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 42, Ellerimdeki Kan

Savaşın gürültülü olduğunu düşünenler çok fena yanılıyordu. Savaş sessiz bir şeydi çünkü, sessizliğinden geliyordu tüm korkutuculuğu. İnansanız da inanmasanız da ölümün bir sesi yoktur, son nefesiniz aldığınız darbeyle sizden kopartılırken cansız bir şekilde yere düşmekten başka bir şey yapamazsınız. Tanrılarınız için yaşayıp dudaklarınızda onların adıyla ölmenize rağmen ölüm anında dualarınızın hiçbir karşılığını bulamazsınız.

Sadece ölür, kendinizi bir Kharon'un kayığında bulana kadar da bunun farkına bile varamazsınız. Cebinize konmuş bir sikke, bir ömür boyunca toplanmış günahlardan arınmış cansız bir beden. Sizden geriye bunlardan başka hiçbir şey kalmaz işte. Hatıranız bile kalmaz günün birinde. Akıllardan önce kalplerden silinir, bir hiç uğruna yaşadığınızı öğrendiğinizde ise her şey için çok geç kalmış olursunuz.

Şan, şöhret? Belki de para. Bunlardan hiçbiri sizinle birlikte ölümün kapılarından geçemez, Hades'in sizden çekip alacağı ilk şey fani hayatınızda sahip olmaktan gurur duyduğunuz şeyler olacaktır çünkü. Onun önünde dizlerinizin üzerine çöktüğünüzde artık bir ölüsünüzdür, eskiden şöhreti olan, ucu bucağı olmayan zenginliklere sahip bir ölü. Ününüz ve paranız bir zamanlar sizi sevdiğini iddia eden insanlar tarafından parçalanırken Kerberos da sizin ruhunuzu parçalar.

Adil ve acımasız. Artık dünyanın öbür tarafında, hesaplaşmanızın gerçekleşeceği korkunç yüzündesiniz.

Ama hala hayatta olanlar, ölümün getirdiği bir anlık sessizlikten sonra yaşayanların hayatta kalmak için attığı çığlıkları duyabilir. Bunun için çabalamanıza bile gerek yoktur aslında. Hayatta kalanların çığlıklarını bir rüzgarda bile bulabilirsiniz. Hayatta kalma isteği her zaman ölme isteğinden daha gürültülü olur. Çünkü yaşamak bir yakarış, ölüm ise bir ağıttır.

Ve ben sandaletlerim kuma gömülü halde ayakta dikilirken yaşayanların seslerini çok yakından duyabiliyordum. Arkamda ordumuz, yanımda Rae varken karşımda bekleyen düşmanın attığı çığlıklar tenimin içine, tüm ruhuma işlemişti.

Rae uzanıp bana güç vermek istercesine elimi tuttuğunda onun sıcaklığına tutundum. Birazdan yaşanacak tüm acı ve vahşete rağmen gece olduğunda dönecek bir sığınağım olduğunu biliyordum. O benim evimdi, uğruna ölmeye ve yeniden yaşama dönmeye yetecek kadar sıcak bir yuvaydı.

Akhalarla aramızdaki mesafe gözümde büyüdü, sanki dünyanın öbür ucunda olacak kadar uzak ama bir nefes kadar da yakınlardı. Apollon tam karşımda, kanatlarını göğe doğru kaldırmış ilk hamleyi yapmamızı bekliyordu. Athena biraz daha geride Farah'ın yanında duruyordu. Sabra ise çoktan kendinden bir tane daha yaratmış, Apollon'un arkasını kollamak ister gibi kendisi ve kendi yarattığı ikiziyle yerini almıştı.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin