Bölüm 43, Kimsesiz Günahların Ağırlığı

13.6K 1.7K 1.4K
                                    

  Bölüm 43, Kimsesiz Günahların Ağırlığı

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 43, Kimsesiz Günahların Ağırlığı

Üzerimdeki kanlar ne kadar yıkarsam yıkayayım çıkmayacak gibiydi. Sanki bir katman gibi üzerime yapışmış, gitmemek için yemin vermişler gibiydi. Kandan rengi dönmüş bezi bir kez daha gümüş tasın içindeki suya batırdım, sanki bu mümkünmüş gibi suyu biraz daha kana buladı.

Nestor temkinli bir tavırla tüm hareketlerimi dikkatlice izliyordu. Bakışlarını biraz olsun üzerimden uzaklaştıracağını umarak, "Bayılıp kalmayacağım," dedim ve bir kez daha bezi suratıma doğru kaldırdım. "Sadece biraz kan, o kadar." Bezin kurtarılması imkansızdı, biraz sonra onu ateşin içine atmam ve kendimi temizlemek için yeni bir bez bulmam gerekecekti.

Nestor söylediğime bir an olsun inanmadığını belli ederek homurdandı, dirseklerini dizine dayayarak oturduğu sandıkların üzerinde öne doğru eğildi.

Duvarın dibinde, biraz önce akşam olduğu için sabaha kadar duran savaştan yalnızca birkaç adım uzaktaydık. Üzerimde kan ise bambaşka bir hikayeydi. Bugün savaş alanında öldürdüğüm askerlerin bir karşımı, onlardan geriye kalan tek şeydi. Kaç kişiydi, on mu yoksa yirmi mi? Belki de daha fazlaydı. Saymaya cesaretim olmamıştı.

Nestor bir kez daha homurdandığında temizlenmeyi bırakıp bakışlarımı ona diktim. Benim aksime o tertemiz kalmayı başarmıştı. Savaş alanında üzüm bağlarındaymış gibi bir zarafetle hareket edip düşmanlarını temiz ve tek bir darbeyle ucuna zehir sürdüğü kılıcıyla yere indirmeyi başarıyordu.

Benim aksime.

Öldürmekte ne kadar başarılıysam savaşmakta da korkunç derecede başarısızdım. Kolyem boynumda bir nabız gibi atarken düşünmeden hareket ediyor, yalnızca öldürmeye odaklanıyordum.

Evet bu benim düşmanım diye düşünüyor, kimi zaman Tara'nın oklarından birini parmaklarımın arasından serbest bırakırken yakın mesafede genellikle Karr'ın mızraklarını tercih ediyordum. Daha kirliydi ama hedefi kaçırma ihtimalim daha düşüktü.

Karr'ı düşünmek huzursuz hissetmeme yol açtı. İki hafta önceki tartışmadan beri savaş alanında yanımda savaşmaktan başka hiçbir şey yapmıyordu. Ne bir ima ne de bir gülüş. Omuzları alevli mızraklardan birini savururken olması gerekenden daha katı, daha dikti. Kendini suçladığını biliyordum. O korkunç konuşmadan sonra hepimiz kendimizi suçluyorduk.

Bizden uzakta, yaralı askerleri inceleyen Rae'yi gördüğümde sırf bir şey yapmış olmak için hiçbir işe yaramadığını bilmeme rağmen kendimi temizlemeye devam ettim. Nestor zekiydi bu yüzden nereye baktığımı anlaması için bakışlarımı takip etmesine gerek yoktu. Muhtemelen tüm suratım Rae'yi gördüğü için çarpılmış, özlemle kararmıştı.

İki hafta. Savaşta benimle konuşmadan yalnızca arkamda ya da önümde savaşarak geçirdiği iki hafta. Bazen karanlığı başımın üzerinden uçan bir mızrağı kavrayıp uzağa fırlatırken gözlerimiz birbirine değiyordu. O anlarda ona doğru koşmak istiyordum. Onu ne kadar zorladığımı anladığımı anlatmak ve ondan özür dilemek istiyordum.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Where stories live. Discover now