Bölüm 36, Troyalı Mara İçin

17K 1.8K 1.7K
                                    

Bölüm 36, Troyalı Mara İçin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 36, Troyalı Mara İçin

Meadros'un gözleri doğrudan benimkilerle buluştuğunda yutkunmakta zorluk çektim. Bakışlarındaki şey eğer nefret olsaydı benim için daha kolay olurdu. Ama gözlerinde gördüğüm o şey kesinlikle nefret değildi. Bu bakışı tanıyordum, yıllarca bana bu şekilde bakmıştı.

Bakışlarımı ondan kaçırdığımda konuşan Rae oldu. "Senin yardımına ihtiyacım yok ölümlü adam," diye tısladı. Duruşundaki sertlikten kendini zor tuttuğunu anlayabiliyordum. Eğer Zeus güçlerini sınırlandırmamış olsaydı Meadros'un çoktan Hades'in kayıklarından birine bineceğine emindim.

Meadros omuzlarını dikleştirdi, karşısında bir tanrı yokmuş gibi ona önce bedeniyle meydan okudu. "Senin yardımıma ihtiyacın olmayabilir," derken sesi sakindi. "Buraya zaten senin için savaşmaya gelmedim."

Karr yavaşça yürüyüp yanımıza ulaştı. "Savaşa kadar yalnızca saatlerimiz var," dedi. "Şu anda bunun ne yeri ne de zamanı." Spartalılardan biri öne çıkıp tanrılarına kılıç uzattı. Karr kılıcı alıp elinde tarttı, bu onun meydan okumasıydı. Biz tanrıyız diyordu sözsüz bir şekilde, sen ise yalnızca bir ölümlüsün.

Benim gibi.

Birazdan bizim için savaşacak herkes gibi.

İki adam da Karr'ın söylediklerini umursamadıklarını belli edercesine birbirlerine bakmayı sürdürdü. Rae dişlerini sıktı, burnundan derin bir nefes alırken gözleri kısıldı. "Dikkatli ol ölümlü."

Meadros'un mavi gözleri Rae'nin kara gözleriyle çarpıştı. "Ben onun kocasıyım." Çenesini havaya kaldırırken saçları sert rüzgarda dalgalandı. "Kocalık görevlerimi yapmaya onun için savaşarak başlayacağım. Sonrasında eğer hayatta kalırsam diğer görevlerimi de yerine getirmeyi düşünüyorum."

Rae o kadar hızlı hareket etti ki bileğindeki bileklik olmasa onun gücünün en üst noktasında olduğuna inanabilirdim. Elleri Meadros'un boynunu kavradı, göğüsleri birbirine çarptı. "Bunu bir kez daha aklından geçirirsen seni çıplak ellerimle öldürürüm," derken sesi bir tehdit değil bir vaat gibi çıkmıştı. Ölümün vaadi, kehanet tanrısının ölüm yemini.

Karr ikisinin arasına girmeye çalışırken askerler huzursuzlandı. Özellikle Meadros ve Hestios ile birlikte gelen askerler hallerinden memnun olmadıklarını belli edercesine homurdanmaya başladı. Buraya savaşmaya gelmişlerdi ve inandıkları tanrı uğruna savaşacaklardı, ona karşı değil.

Hestios dizlerinin üzerine çöküp Rae'nin ayaklarına kapanırken yapabildiğim tek şey onları izlemekti.

Boğulduğumu hissediyordum. Nefes alacak bir yere ihtiyacım vardı ama kaçamazdım. Savaş kapıdayken kendimi değil Troya'yı düşünmek zorundaydım. Kuşatılmış bir şehir, korunması gereken canlar vardı. Şu anda önemli olan benim nasıl hissettiğim değildi.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin