Bölüm 20, Tanrının Kalbindeki Kadın

43.7K 3.3K 2.5K
                                    

Bölüm 20, Tanrının Kalbindeki Kadın

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Bölüm 20, Tanrının Kalbindeki Kadın

Herkes hayatımı değiştirdi diyeceği bir an mutlaka yaşamıştır. Yaşamayan ise eninde sonunda yaşayacaktır. Çünkü hayat aslında bu anlardan ibarettir; öyle anlar gelir ki artık ne onlardan önce yaşananlar ne de sonrasında yaşanacaklar önemli değildir. Sadece o an vardır.

Benim anım da o andı işte. Orada, o tapınağın ortasında uzanırken Rae'nin gözlerinin içine baktığım andı. Gözlerinde hem varoluşu hem de yok oluşu görüyordum. O benim hem başlangıcım hem de sonumdu.

"Bana ne düşündüğünü söyleyecek misin?" diye sordu yumuşak sesi tenimin her bir köşesini okşarken. "Şu anda zihnine girmek istemiyorum."

Uzandığım yerden doğruldum, suratımı suratına yaklaştırdım; siyah gözlerinin parladığı yüzünü yavaşça sevdim. "Benim gözlerinde evreni taşıyan tanrım," derken uzanıp onu öptüm. "Biz birbirimizi yarattık."

Onu yeniden öpmek için uzandığımda o benden önce davrandı ve elini enseme yerleştirerek beni kendine çekti. Hem dokunuşu hem de öpüşü sertleşirken birlikte yeniden battaniyenin üzerine yattık.

Rae'nin dudakları önce boynuma oradan da memelerime indi, birinin ucunu ağzına alıp emmeye başladığında inledim.

Kafasını kaldırıp bana baktı. "Tapınakta bana kendini sunduğun ilk andan beri bunun hayalini kurdum." Dilini çıkartıp ucunu yavaşça yaladı ve bunu yaparken gözlerini bir an olsun benim gözlerimden ayırmadı. "Benden korkmalısın Mara, sana yapmak istediklerim bilsen hemen kaçıp giderdin."

Başını yeniden memelerime eğdiğinde yapabildiğim tek şey altında kıvranmak oldu. Ellerinden biri aşağı inip kasıklarımı bulduğunda yalnızca bedenim değil sanki ruhum da gerildi.

Parmaklarından biri yavaşça içime girdiğimde omuzlarına tutundum. O kadar yavaşça güldü ki gülümsemesinden altında yatan imalar canlanıp vücudumda gezindi, beni okşadı. Dudaklarını kulağıma dayadı. "Sana kimse böyle hissettiremeyecek," derken parmağını yavaşça çıkartıp yeniden itti. "Bana kimse böyle hissettiremeyecek." Dili önce kulak mememi yaladı ardından da yavaşça kulağımı emdi.

Parmakları hala hareket ederken dizlerimin bağının çözüleceğini düşündüğüm bir anda benden uzaklaştı. Uzanıp ona dokunmaya çalışsam da beni omuzlarımdan tutarak battaniyenin üzerine bastırdı, sırtımda yünlü kumaşı hissederek ona baktım.

Bana yeniden yaklaştığında ne yapmaya çalıştığını anladım ama artık çok geçti. Dudakları kasıklarıma dayandığında beynime Tara'nın oklarından birinin saplandığına yemin edebilirim. Ben kıvrandıkça ve inledikçe o da bana eşlik ediyor, bana yaptıklarına verdiğim tepkiyi arzu dolu siyah gözleriyle inceliyordu. Biraz önce parmaklarının bulunduğu boşluğu dili alırken elleriyle kalçalarımı sıkıca kavradı, daha fazla dayanamadım ve haykırdım.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Where stories live. Discover now