Bölüm 53, Katlanır Öfke Zamanın Çemberinde

11.6K 1.2K 1.2K
                                    

Bölüm 53, Katlanır Öfke Zamanın Çemberinde

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 53, Katlanır Öfke Zamanın Çemberinde

Biraz önce Meadros'un cansız bedeninin durduğu yerde beliren zeytin ağacına bakarken içimdeki kuytu derinliklerden yükselen sonsuz öfkem onu hissedebileceğim kadar belirgin hale geldi.

Başım dönüyor ve midem bulanıyordu. Geriye doğru bir adım attım ama içimde uyanan güç beni öyle hızlı ve sert çarptı ki dizlerimin üzerine çöktüm. Sanki bedenimi aşarak dışarı taşmak, beni ortadan ikiye yarmak istiyordu.

Ellerim kum zeminin içine dalarken gerilerde bir yerlerde Rae'nin adımı seslendiğini duyabiliyordum. Ama neden yanıma gelmiyordu? Neden beni düştüğüm yerde kaldırmıyordu? Ben neden tek başıma kalkamıyordum? Bedenim kontrolünün elimden yitip gittiğine emindim ve elimden hiçbir şey gelmiyordu.

Kendimi canımı yakacak kadar yere biraz daha bastırırken kumun içine gömülmüş parmaklarımda çatırdayan güç parçalarını gördüm. Şimşekler zeminden kollarıma, oradan gövdeme yayılırken etrafımdaki havaya titreştirdi.

Bana şu an için zarar vermiyordu ama bu başkalarına zarar vermeyeceği anlamına gelmiyordu.

İşte o zaman Rae'nin bana neden yaklaşamadığını gördüm. Etrafımı saran alevden çembere sürtünen şimşekler gücümün çizdiği sınırları geçmek için tüm gücüyle savaşırken soluklarım boğazımdan ağzıma yükseliyor ve oradan da isli bir duman şeklinde çıkıyordu.

Sonra her şey boğuldu. Ateş şimşekle karışıp havaya yükselirken kolyem ısındı, gümüş dumanım da onlara katıldı.

Hakimiyetimi kaybettiğimi tam o anda anlamıştım. Ayağa kalktığımda artık ben gücüme değil gücüm bana hükmediyordu. Ruhum bedenimin içine hapsolmuş gibi hissederek savaş alanına baktım. Benden korkuyorlar diye düşündüm ama bunu düşünen aslında ben değildim. Gücümün kendisiydi.

Rae tam karşımda, karanlığını bedeninin etrafına bir koruma kalkanı gibi sararken dimdik duruyordu. Gücü onu benden koruyordu. Gücü beni herkesten koruyordu. Karr hemen arkasında, suratında anlam veremediğim bir ifadeyle izliyor, tartıyordu. Hangimizi koruması gerektiğini düşündüğünü biliyordum. Gücüm Rae'nin üzerine akarsa kendini hangimize siper etmesi gerektiğini bilmemek onun için karmaşık olmalıydı.

Aptal. Önceliği her zaman Rae olmalıydı, ben değil.

Tara ise Karr'ın aksine kendinden emindi. Okunu doğrudan bana çevirmişti ve en ufak bir hareketimle yayından serbest bırakacağını belli edercesine bedeni kaskatı kesilmişti. Güldüm, oku parmaklarının arasında yanıp kül olurken bir an bile olsun kıpırdamadan beklemeye devam etti, yayda yeni bir ok belirdi. Onu da yakabilirdim ama şu an için uğraşmaya değmezdi.

"Mara." Rae'nin bana seslenişinde o an için anlayamadığım bir şeyler vardı. Bana her zaman farklı şekillerde ve imalarla Mara diye seslendiği olmuştu. Bazen kızgın olurdu duygularını yansıttığı sesi bazen ise arzu dolu. Ama hiç şu anki gibi seslendiği olmamıştı bana.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Where stories live. Discover now