Bölüm 7, Ona Aşık Değilsin

54.7K 4.6K 4.6K
                                    

Bölüm 7, Ona Aşık Değilsin

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 7, Ona Aşık Değilsin

  Meadros'u ilk gördüğümde küçük tapınaktan çıkmış, şehirdeki evimize doğru yürüyordum. Naia ve Helene her zamanki gibi yanımdaydı. Özellikle gündüzleri onlardan ayrılmam çok zor hatta imkansızdı. Rahibeler bizi her daim yan yana görmenin halkta olumlu bir etki yarattığını söylüyorlardı. Hangi olumlu etkiden bahsediyorlarsa artık.

  Meadros'un babası demirciydi ve evimize çok yakın bir atölyesi vardı. Onu ilk defa gördüğümde babasının atölyesinde çalışıyordu. Demirleri şekillendirdikleri tahta masayı küçük dükkanın önüne çıkartmış elindeki kırık dökük çekiçle demire vuruyordu.

  Ben onu gördüğümde o da beni gördü, çekici havaya kaldıran eli durdu. Belki de o beni daha önce görmüştü bilmiyorum ama birbirimize doğru aynı anda çekildiğimize emindim.

  Bizim kim olduğumuzu anladığında sakince başını aşağı eğse de aradan çok geçmeden ikinci kez bana baktı.

  O akşam yatağa girdiğimde onu düşündüm. Güneşte uzun saatler çalışmaktan yanmış tenini, iyice açılmış sarı saçlarını. Bunu düşünmeme bile izin yoktu biliyordum ama yine de kendimi durdurmadım. Hiç olmayacak bir hayaldi, hayal etmesi de güzeldi.

  Ertesi gün eğitim için sabahın erken saatlerinde küçük tapınağımıza doğru yola çıktığımızda çevredeki çoğu dükkan henüz açılmamış olsa da Meadros çoktan atölyelerini açmıştı. Yine aynı yerde, tahta masanın önüne bekliyor ve masada duran kılıcı dövüyordu ama kılıç çoktan şekillenmişti.

  Dikkat çekmemek için yaptığı bu şey beni güldürdü, güldüğümü duyan yüksek rahibe beni sırtımdan sertçe dürterek yürümeye devam etmemi sağladı. Ama yine de ona tekrar bakmama engel olamadı.

  Ya da ona aşık olmama.

  Şu hayatta benim için her şey Olympos'tan aşağı tepe taklak giderken beni hala yaşayabileceğime inandıran tek şey Meadros'un varlığıydı. Onunla gizlice buluştuğumuz gecelerde bana her zaman gitmekten bahsederdi. İstersem o günden önce de kaçabilirdik seçilmezsem sonrasında da. Seçilmeyen gelinler yine de kutsal olarak kabul edilmeye devam ettikleri için evlenmemize izin verilmezdi o da bu yüzden her buluştuğumuzda beni kaçıracağını söylerdi.

  Belki de haklıydı. Şimdi dönüp bakıyorum da kaçsam da değişen hiçbir şey olmayacakmış. Sonuç olarak kendimi Apollon'a sunmayı başaramamış ve gelini olmamıştım.

  Kendimi ona sunmuştum.

  Rae'ye.

  İsmini zihnimde canlandırırken bile korkuyordum. Düşüncelerime sızmasından, ben ne düşünüyorsam anlamasından korkuyordum. Ondan korkmuyordum ama birbirimize yapabileceklerimizi düşünmek uykularımı kaçıyordu.

  Onun bana yapabileceklerini düşünmek.

  Kapı çaldığında Ephi benden uzaklaştı. Rae içeri girerken saygıyla başını eğdi ve yine tapınakta olduğu gibi ona sırtını dönmeden geri geri giderek kapıdan çıktı.

ÖLÜ TANRININ ŞARKISI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin