Bölüm 64

19.3K 1.8K 148
                                    


Keyifli okumalar...


Gümüşpala, asistanının dosyaları toparlayıp çıkmasının ardından oturduğu koltuğu arkaya doğru itip yerinde doğruldu.

Biraz sonra katılacağı öğle yemeği aile bağları adına oldukça hayati bir önem arz ediyordu.

Ayağa kalkıp karbeyazı gömleğinin takım elbisesinin kemer kısmına denk gelen yerini düzeltti. Her zamanki hızlı hareketleriyle manşetlerini ve kol düğmelerini de gözden geçirip ceketini giydi. Hijyen ve kılık kıyafet konusunda titiz adamdı Gümüşpala.

Holdingten çıkıp doğruca boğaz manzaralı lüks balık restoranına çevirdi rotasını. Yol boyunca arka koltuktan iş takibi yaparken bir yandan da misafiriyle geçireceği görüşmenin taslağı dolanıyordu zihninde.

Yemek yiyeceği mekana ulaştığında her zamanki gibi restoran müdürü ve şefi kapıda ip gibi dizilmişler saygıda kusur etmemek adına kendisini karşılıyorlardı.

Tavırlarının rahatlığından anlaşılacağı üzere tüm bunlar Hamza Mahir Gümüşpala için son derece rutin durumlardı.

İş adamı kimliğiyle insanlara son derece mesafeliydi. Buna tam olarak üstten davranmak diyemezdiniz fakat etrafına yaydığı enerji ile karşısındaki insanları ister istemez el pençe divan hale getiriyordu.

"Hoşgeldiniz Hamza bey."

Birçok iş yemeğini burada yedikleri için çoğu zaman denk gelirlerdi restoran sahibi ile ve bizzat ilgilenirdi kendileriyle. Anlaşılan bugün Tamer bey yoktu ve rezervasyonlarını duydukları için müdürleri bizzat ilgilenmeye gelmişti.

Kısa bir baş selamı vererek içeriye girdi Hamza Mahir.

"Efendim her zamanki yeriniz hazır. Önceden bir şeyler hazırlatmamı ister misiniz?"

Yine ortamın sahibi herkesten çok Gümüşpala gibi görünüyordu.

"Misafirimi bekleyeceğim."

Masasına otururken cevabı kısa ve netti.

Birkaç dakikalık bekleme süresinin ardından kendisine doğru gelen ufak tefek bir kadın göründü.

Yanında kürkünü ve çantasını taşıyan kırk beş elli yaşlarında oldukça şık giyimli bir adamla masaya doğru yaklaştılar.

Hamza Mahir yerinde doğrularak son derece nazik bir şekilde elini uzattı kadına.

"Hoşgeldiniz."

Çalışanı olarak tahmin ettiği adam elindeki çantayı masaya yerleştirirken restoran çalışanlarından bir genç adam da koşturarak gelip kürkü alıp uzaklaşmıştı bile.

"Sizin oralarda el öpmek adetten değil midir damat?"

Karşısındaki ufak tefek kadının meydan okuyan masmavi gözleri bir an çok tanıdık geldi Gümüşpala'ya.

"Hak edip etmediğimi tartarsınız diye düşündüm."

Bahriye hanım yaşından beklenmeyecek bir edayla hayıflanır gibi uzattı elini. Sesi aksi çıksa da yüzü tersini söylüyordu.

"Hadi oradan hiç iznime talip bir havan mı var?"

Gümüşpala eğilip kadının küçücük elini öpüp alnına koymuştu.

Bir süredir Bahriye hanım hakkında Yiğit Ali'ye bilgi toplatıyordu. Edindiği bilgiler neticesinde eskilerin İstanbul hanımefendisi dedikleri iyi yetiştirilmiş, oturup kalkmasını bilen, son derece görgülü bir kadındı.

Krem rengi ikili triko takımını süsleyen inci broşu, lacivert hemen dizlerinin altında son bulan kumaş dar eteğinin altına giydiği kısa topuklu; eteğiyle aynı renk krokodil desenli ayakkabıları, bembeyaz saçlarının yarısını kapatan omuzlarına doğru atılmış mavi tonlarındaki ipek şalı ile tam olarak eski zamanlar köşk hanımefendisiydi. Yetmişlerinin sonu ya da seksenlerinin başında olmalıydı.

GÜMÜŞPALAWhere stories live. Discover now