Bölüm-48

101K 4.9K 935
                                    


Keyifli okumalar ♥️

Bahar elindeki mektupla put kesilmişti adeta.

Hamza Mahir'in evliliklerini aylarca neden gizlediğini, aralarına onca yanlış anlaşılma girmesine rağmen hala tek kelime edip duruma açıklama getirmek istemediğinin nedenlerini bebekleriyle birlikte bu eve yeniden getirildiği günden beri düşünüyordu genç kadın.

Bir adamın ne gibi bir sebebi olabilirdi ki kendi karısından nikahlarını gizleyecek yada dile getiremeyecek?

Bahar pekala anlamıştı an itibari ile yüreğine bomba gibi düşen gerçekleri. Genç kızın içini paramparça eden bizzat olayların muhatabı olan kocasını kimbilir ne hale getirmişti?

Annesi açık açık yazmıştı soylarının karışmasındansa ölmeyi tercih ettiğini.

Mektubu tekrardan dörde katlayıp kutusuna koymak için ayaklanırken bir taraftan da gözünden usul usul akan yaşları siliyordu Bahar.

İnsafsızlık değil miydi babasının yaptığı şerefsizliklerin bedduasının kendisine edilmesi?

O da annesiz büyümüştü de iyi mi olmuştu yani? Bahar'ın annesiz büyümesi hangi yüreğin acısına su serperdi ki hepi topu bir sayfalık bir mektupta kendisine yer bulmuştu o cümleler?

Okuduğu her satır infial niteliğindeydi. Neresinden tutarsanız bir hayat, koskoca yaşanmışlar, bildiğiniz tüm doğrular her ne varsa değişiyordu. Narin hanım freni boşalmış yokuş aşağı gitmekte olan bir aracın direksiyonuna oğlunu geçirip gitmişti.

"Allah'ım benim kocamı bunca yükü kaldırsın diye mi böyle güçlü yarattın?"

İsyan etmiyordu genç kız. Asla yaratıcıya hayatı için bir gün bile isyan etmemişti fakat mesele canından daha çok sevdiği kişi olunca cümleler boğazına kadar gelip gelip gidiyor tam o noktada tıkanıyordu. Geri yutkunmak zorunda kalıyordu Bahar.

Narin hanım Hamza Mahir'i çok büyük bir ikilemde bırakıp gitmişti.

Bir yandan köklerimiz, soyumuz, kanımız karışmasın derken diğer yandan sıkı sıkı tembih ediyordu aşık bir kadının ellerini asla bırakmaması gerektiğini.

Elbette onun da aklına gelmezdi hayata gözlerini kapattıktan kısa bir süre sonra Bahar Saruhanlı'nın dünyaya gözlerini açacağı. Akabinde oğlu ile yollarının kesişip kendisinin düştüğü aşk kuyusuna o küçük kızın da bizzat oğlu ile birlikte düşeceğini.

Hayat, kader, alın yazısı her ne derseniz deyin; ne büyük sürprizdi.

Mektubu koyduğu kutudaki Narin hanımın fotoğrafının bulunduğu çerçeveyi eline alıp uzunca baktı Bahar.

"Biliyorum istemezdiniz Narin hanım, beni gelininiz olacak en son kişi olarak bile istemezdiniz ama bakın buradayım."

Yüzünden acı bir gülümseme geçti Bahar'ın.

"Biliyorum tarifi mümkün olmayan acılarla sınanmışsınız. Bunları hiç yaşamamış olmanızı dilerdim inanın. Hem aşık olduğum adamın annesi olarak hem de bir kadın olarak koruyabilmek isterdim sizi öz babamın şerrinden."

Fotoğraftaki kadın doğrudan genç kızın gözlerinin içine bakıyordu ve manevi bir iletişim kurdukları hissiyatına kapılmasına sebep oluyordu Bahar'ın.

"Ama biliyor musunuz ben de oğlunuz hayatıma girene dek mutlu bir hayat sürmedim. Evet annemi sizin bedduanızla kaybetbetmedim ömrü vefa etmedi fakat o sözleri söylememiş olmanızı dilerdim.

Eğer anneliğiniz aşkınızdan daha büyük olsaydı. Değil bırakıp gitmek, düşmanınızın el kadar çocuğunun bile annesinden ayrılmasını dilemeye kıyamazdınız.

GÜMÜŞPALAWhere stories live. Discover now