Bölüm-39

111K 5.8K 881
                                    

Keyifli okumalar♥️

Bahar'ın gözleri aşağıdan gelen seslerle bir anda açılıverdi.

Uyuduklarında ortalarında yatan oğulları yoktu ve Bahar eskiden kalma alışkanlığı ile istemsizce Hamza Mahir'in göğsüne sokulmuş şekilde buldu kendini.

Henüz ayılamamanın verdiği sersemlikle korkuyla doğruldu. Kızın aniden kalkmasıyla adamın da gözleri açılıvermişti.

"Oğullarım nerde Mahir bu sesler nereden geliyor?"
Çiçeği burnunda çoğu anne gibi Bahar da fazlasıyla telaşlı davranıyordu.

"Sakin ol. Aşağı odayı hazırlamışlar sen rahat uyu diye aşağı indirdik aslanlarımı."

Bahar'ın yüzüne anbean yayılan rahatlama açıkça görülüyordu. Neticede ne olmuş olabilirdi o da bilmiyordu ama bebekleri yanında görememek son derece panikletmişti kızı.

"Bu sesler ne peki? Sanki davul sesi geliyor bahçeden."
Şaşkın şaşkın soruyordu Bahar.

Adam yerinden kalkıp terasa doğru yönelip sürgü kapısını açıp dışarı çıktı. Bahar da açık pembe penye sabahlığını üzerine alıp Hamza Mahir'in peşi sıra ilerlerken bir taraftan da kuşağını bağlamaya çalışıyordu.

Yalnızca terasın yan tarafından görülebilen ön bahçedeki curcunaya ağzı açık bir halde bakakaldı genç kadın.

Çeşitli boyalarla ve süslü kumaşlarla süslenmiş dört tane koç getirmişler, davullu zurnalı sanki gelin alınmaya gelinmiş gibi ekip halinde şen şakrak bir hava vardı kapı önünde.

"İnanamıyorum bu ne?"

Nejat, Yiğit Ali ve diğer çocukların bir çoğu toplanmış kutlama yapıyor gibilerdi adeta.

Bahar'ın ise gözleri fal taşı gibi açılmış olan biteni izliyordu.

"Evlatlarımın gelişine kurban kestiriyorum."

Davul zurna işi Bahar'ın da elbetteki tahmin ettiği üzere Hamza Mahir'e ait değildi ve muhtemelen Yiğit Ali'nin lüzumsuzluğuydı ama Gümüşpala da bu lüzumsuzluktan şikayetçiymiş gibi görünmüyordu.

"Pes vallahi pes başka da bir şey diyemiyorum ben sana."

Kızın tavrına bıyık altından gülen adam bozuntuya vermeden olan biteni izliyordu. Bu kurbanlar hem doğan çocukları içindi hem de başlarına gelen onca kötü olaydan sonra huzura erebilmenin bir nevi şükrüydü.

"İyi de bir çiftlik hayvanı buraya getirmeye gerek var mıydı gerçekten? Hem neden dört tane koç?"

Üçünü anlamıştı Bahar ama dördüncüye anlam verememişti.

"Üçü oğullarımın gelişine biri de senin."

Gözleri dolu dolu olmuştu genç kızın. Yumuşamak istemiyordu Hamza Mahir'e karşı fakat daha ilk günden sekiz aydır bir bir elleriyle ördüğü kale duvarlarının kapılarını zorluyordu adam.

'Nitekim kilitli de olsa o kapıları oraya sen koydun Bahar. Dümdüz duvar da örebilirdin.'

İnsanın iç sesini susturması kimi zaman gerçekten de çok zor olabiliyordu tıpkı şuan Bahar'ın yaşadığı gibi.

"Hadi gir içeriye artık." Hamza Mahir'in sesiyle adamın yüzüne bakakaldığının idrakına varabilmişti kız.

"Aşağıya ineyim ben acıkmışlardır."

Bahar'ın bu kadar çabuk ayaklanmasına oflayan adam sesini çıkarmadan kızın ardından içeri geçti.

İşin aslı Bahar hareket ettikçe canı oldukça çok yanıyordu. İki adım atmak dahi zor geliyordu ama içinde kendisini durdurmayan bir telaş vardı. Sanki bir şeyler habire dürtüyordu. Ne yapacağını bilememenin huzursuzluğu bu olsa gerekti.

GÜMÜŞPALAWhere stories live. Discover now