-1-

53.7K 972 418
                                    

"Uyanın gençlik, diskoya gidiyoruzzz !"

Yeri göğü inleten bir ses ve gözlerimi rahatsız eden ışık ile rahat otel yatağından istemeyerek olsa da doğruldum.

"Noluyor ya ?"

Gecenin körü her yer karanlıkken bizim odanın ışığının neden yandığını ve bizim neden bu saatte uyandırıldığımızı sorgulamak istiyordum fakat gözüme gözüme giren ışık hüzmeleri buna engel oluyordu.

"Uyansana Yiğit ! Şiiştt Baran ! Ay bu gençlik ölmüş ama. " Tüm oteli inleten ses tekrar duyulurken uykudan açılan beynim yavaş yavaş olayı algılıyordu.

Millet lütfen yengem ile tanışın, Meltem Tepe. Namı diğer Çılgın Bediş. Kendileri yaş yetmiş, iş bitmemiş tarzında takılan, kırk beşine merdiven dayamasına rağmen içinde ki ateşli genci bir türlü söndüremeyen bir kadındır. Şu yaşıma kadar başıma ne iş geldiyse ya yengemin parmağı olmuştur ya da oğlu Yiğit'in.

"Yenge Allah aşkına git uyu. Sabah sekizde yola çıkıcaz ya." Karşımda ki yatakta kuzenim ile birlikte yatan abime baktım. Hemen onun da tanıtayım sizlere.

Kendileri benden üç yaş büyük, arızanın sözlük anlamıdır. Yaklaşık on sekiz senedir yani doğduğumdan beri, benimle sınandığını düşünüyor ama yalan. Daha çok ben onunla sınanıyorum. Aynı evde yaşamamız yetmiyormuş gibi bir de ! Allahtan çirkin, eciş büçüş bir şey değil de katlanabiliyorum ama her şeye rağmen bu mağara adamı olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

"Kız Arya kalk giyin şu geçen aldığımız mini elbiseni, bunlar uyusun burda." Yengem bir mağara adamını nasıl uyandırcağını bilen, sinsi kadının tekiydi ama unuttuğu bir şey vardı, bendeniz Arya Çınar.

Ben hala yatakta tarlası yanmış köylü gibi etrafa boş boş bakıyorken, kalkıp o mini elbiseyi giymem imkansızdı.

(40 dakika sonra...)

Üzerimde ki mini, bordo elbiseyi çekiştirirken yengeme ters ters baktım. İmkansız demiştim değil mi ? Hah ben varya halt etmişim. Çılgın Bediş'e kim sözünü dinletmiş ki ben dinleteyim.

"Arya çıkar o elbiseyi deli etme adamı ! Yenge bir dönelim hele her şeyi anlatıcam Meloş'a."

Abim odadan çıkmadan son kozunu da oynarken yengem umursamazca omuz silkti ve yanağıma bastı allığı, bastı allığı.

"Hıh bakıyım, çok güzel oldun bebeğim. Hadi gidelim." Yengem kolunun altına sıkıştırdığı portföy çantasıyla uyuyan oğluna ve sinirden kıpkırmızı olmuş abime bakmadan beni odadan dışarı sürüklüyordu ki abim sonunda olaya el attı.

"Tamam lan tamam ! Bekleyin burada giyiniyorum. Kalk lan sen de, kıyamet koptu hala davar gibi uyuyorsun. " Abim bize olan sinirini yatakta gerçekten de davar gibi uyuyan Yiğit'ten çıkardı.

"Ne vuruyon oğlum ! Elleşme bana, uyucam ben !"

Ah ben Yiğit'den bahsetmedim değil mi ? Aman eksik kalmasın serseri.

Yiğit, dayım ve yengemin biricik oğlu, bizimse serseri kuzenimiz. Aynı zamanda da doğdumdan beri en yakın ardaşım olur kendileri. Aynı yaştayız dememe gerek yok sanırım ? Bir türlü burnu boktan çıkmayan birisidir Yiğit. Nerede bela, hop Yiğit orda. Genellikle de arkasını ben toplarım bu herifin, paşamız elini kirletmeyi pek sevmez de.

Nihayet dayım hariç tüm ahali otelin lobisine şıkır şıkır indik. Şimdi siz sorucaksınız dayın nerede ki diye.

Hemen söyleyeyim efendim.

Organize İşlerWhere stories live. Discover now