-58-

9K 361 68
                                    

Bir insanı tam anlamıyla tanımanın hep imkansız olduğunu düşünmüştüm ve bu fikrimi hep savunmuştum çünkü doğru olan buydu.

Siz istediğiniz kadar tanıdığınızı düşünün ama asla tam olarak tanıyamayacaktınız. Sadece onun izin verdiği kadarını bilecek, onu size gösterdiği yanlarını görücektiniz. Her insan, ister arkadaşınız olsun ister ailenizden biri hatta en yakınınız, hepsinin kimseye göstermedikleri gizli yönleri olurdu.

Her insanın kalbinde bir parça kötülük olurdu. Her insan bencildi ve her insan anlaşılması imkansız bir düşünce bulutuydu.

Kimseyi tam olarak çözemezdiniz. Hatta öyleki nice evlilikler, dostluk ve ilişkiler "ben seni hiç tanıyamamışım" sözüyle biterdi çünkü zaten tam anlamıyla tanıyamazdınız.

Ben de şimdi Süheyla'yı tanıdığımı iddia ederken aslında tanımadığımı biliyordum. Bana gösterdiği kadarıyla tanıyıp, sevmiştim onu ama bildiklerim de vardı elbet.

Herkesin olurdu. Herkes tanıyamasa da kesin bir şeyler bilirdi hayatında ki insanlar hakkında. Ben de biliyordum. Süheyla'nın o adamla evlenmeyeceğini biliyordum. Bunu kendi rızasıyla yapmayacağını biliyordum. Bilmeyen, inanmak istemeyen, o son umuda da tutunup tekrar yere düşmekten korkan Baran'dı.

Tam yarım saattir, onu çoktan başlamış olan düğüne götürmeye çalışıyordum ama artık vazgeçmiştim. O gelmeyebilirdi, son kez kurtarmak istemeyebilirdi. Anlardım, gerçekten.

Fakat ben gidecektim.

Süheyla'yı yüz üstü bırakmak, göz göre bir kadını mahkum etmek...Benim vicdanıma çok büyük bir yaraydı. Her ne olursa olsun, o kızın yanına gidecek ve onu kurtarabileceğimi söyleyecektim. İsterse gelir, istemezse gelmezdi. Ona kalmış bir şeydi.

"Tamam gelme ama biz gidiyoruz. Süheyla bunu hak ediyor. Kurtarılmayı hak ediyor. Sırf sen risk alamıyorsun diye onu bırakamam abi."

Sinirle Baran'a arkamı döndükten sonra odama giderek düğünde dikkat çekmemek için elbiselerimden birini giydim. Sonuçta araya karışmam gerekiyordu. Hızla giyindikten sonra aynı hızda bir makyaj yaptım ve rahat edebileceğim botlarımı giydim.

"Sen kazandın, geliyorum ! Ama bir an bile tereddüt ederse, onu orda bırakırım."

Abim odamın kapısının önünde bana bakarken onunla gurur duyuyordum. İyi kalpli bir abim vardı. Böyle bir şeye göz yumamazdı. Canım abim.

"Teşekkür ederim abicim. Hadi artık gidelim !"

Abim, Burçin, ben ve Yekta direkt düğünün yapılacağı yere giderken diğerleri bizi Murat Abinin ayarladığı polislerle bekleyeceklerdi. Kendim yaptım diye demiyorum planım harikaydı.

"Kızlar dikkat ediyorsunuz. O herif sizi tanıyordur eğer bir şey yapmaya kalkarsa..." Yekta bir yandan araba kullanıp diğer yandan bizi tembihlerken sözünü keserek çantamda duran biber gazını çıkardım.

"Acının elli tonuyla onun tanıştırıyoruz."

Abim ve Yekta bana gülerken, Burçin arka koltuktan uzanarak parmaklarına geçirdiği muştayı gösterdi.

Yuh ! Manyak kız, nerden bulmuştu bunu ya ? Ulan bir de sivri sivri dikenleri var üstünde.

"Bebeğimi nasıl buldunuz ? Fırat'tan yürüttüm."

"Yuh kızım ! Yavaş gel !" Abim yanında oturan Burçin'i geri çekerken, Yekta ile birbirimize bakarak güldük.

"Ne var ya ? Tamamen koruma amaçlı aldım yanıma."

Organize İşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin