-62-

9.7K 387 83
                                    

Medyada ki şarkıyı açmanız gerektiği yeri anlarsınız bence...

Nefes nefese kalmış bir halde elimde ki topu potaya gönderirken artık Enhar'ın antremanı bitirmesi için son hamlemi yapmış sayılırdım.

Bitiş düdüğünü çalan Enhar'la kendimi direkt yere atarken aceleyle solukladım. Partinin üzerinden iki gün geçmiş ve haftanın üçüncü gününde antremandan sonra kızlarla planladığımız sinema olayı aklıma gelince oflayarak doğruldum.

Oldukça yoğun günler yaşıyordum. Rehberlik hocamızın bana verdiği bir takım çalışma planları vardı. Ona uymadığım takdirde tepeme çökeceğini bildiğimden günlük soru sayımı tamamlamak için teneffüsleri ve boş dersleri değerlendiriyordum. Antremanlar final maçı yaklaştıkça daha ağır olmaya başlamıştı. Bu kadar temposu yüksek bir yaşam bana pek uygun değildi. Arkadaşlarıma, aileme ve en önemlisi Yekta'ya vakit ayırmak istiyordum ama hal böyleyken hep bir koşuşturma içerisindeydim.

"İyi gidiyorsun Arya ve sen iyiye gittikçe takım daha da güçleniyor. Yorulduğunun farkındayım ama sık dişini."

Enhar bilmiş bilmiş konuşarak yine bize kendi takımıyla bir maç ayarlayacağını ama bu sefer o şerefsizin olmayacağını söyleyerek sahayı terk edince ben de soyunma odasının boşladığını tahmin edip, içeri geçtim. Kızları seviyordum. Gerçekten. Ama bazen öyle bir psikoloji de oluyordum ki o gürültü ortam bile bana çok fazla geliyordu.

Kısa bir duşun ardından olabildince hızlı bir şekilde üzerimi giyinirken çalan telefonumla oflayarak çantamı aldım ve arayanın kim olduğunu tahmin ederek açtığım gibi konuştum.

"Geliyorum Süheyla, şimdi bitti antreman." Hızlı hızlı giyinme odasından çıkarak okulun çıkış kapısına yönelirken karşı taraftan duyduğum sesle olduğum yerde dona kaldım.

"Öyle mi, ne hoş. Peki neler yaptınız bugün ?"

Aytaç'ın neşeli çıkan sesinin altında yatan o yakıcı öfke iliklerime kadar işlerken korkuyla nefesim kesildi. Beni bir kere daha aramıştı ama o zaman daha farklıydı. Şimdi bir şey vardı...irkilmemi sağlayan, sesinde tüylerimi diken diken eden bir soğukluk yatıyordu.

"Ne...ne istiyorsun Aytaç ?" Sesimin titremesini olabildiğince kontrol altına almaya çalışsam da kekelememi bastıramamış ve onu güldürmüştüm.

Attığı kuru kahkaha, neşeden yoksundu. Sadece beni korkutmak için böyle yaptığını biliyordum ama onun bilmediği bir şey vardı. Beni, benimle korkutamazdı.

"Senden bir seçim yapmanı istiyorum Ayracık. Basit...kolay...sadece ufak bir seçim."

Sesinde ki tehlike çanları beni iyice tedirgin ederken etrafımda yaslanabileceğim bir yer aradım. Ayakta durmakta zorlanıyordum. Bana yaptıracağı seçimin söylediği kadar basit bir şey olmadığı açıkça belliydi.

"Söyle. Ne istiyorsun söyle !" Sesim benden habersiz yüksek çıkarken, okulun boş koridorlarında yankılanan bağırışımın bana geri dönmesiyle irkildim.

"Sakin ol Arya. Burada sinirlenecek biri varsa o da benim. Bana yaptıklarının yanına kalıcağını düşünmemiştin değil mi ? Ya da cevap verme. Boşver ! Boşver ! Bizim konumuz şimdi daha farklı."

Adeta bir deliyi andıran ses tonu ve konuşmaları. Dengesiz yükselmeleri, hatta kahkahaları bile şu an durumunun sağlıklı olmadığını gösteriyordu ama yine de telefonu kapatmadım. Bu işi başlatan bendim. Haklıydı. İçten içe ondan böyle kolay kurtulmayacağımı biliyordum.

"Cuma gerçekleşecek yarışta...abini mi kaybetmeyi göze alırsın yoksa biricik aşkın Yekta'yı mı ? Seçini yap Arya."

Aytaç'ın sesi kulaklarıma uğultudan farksız bir şekilde ulaşırken dizlerim tiremeye başladı. Nefes alamıyordum. Telefonu tutan elimi sıkabildiğim kadar sıkarken diğer elimle boğazımı deli gibi ovuşturuyordum.

Organize İşlerWhere stories live. Discover now