-41-

10.6K 462 78
                                    

Ara ara hissettiğim gelecek kaygısı, tam da uyumaya hazırlanırken tüm zihnimi sardı ve ben çalışma masamın üzerinde duran test kitaplarıma endişeyle baktım.

İyice ders çalışmayı salmıştım ama şimdi hayatım yavaş yavaş eski akışına dönerken limit, türev ve integral bana sinsi sinsi sırıtarak el sallanıyordu.

Her ne kadar temeli sağlam atmış olsam da son yıl işlediğimiz konular ve önemli olanların çoğunu sadece dinlemekle yetinmiş, çalışmaya ve tekrar etmeye fırsat bulamamıştım.

Aslında ne için çalıştığıma da karar verebilmiştim değildim. Hisselerine ortak olduğum bir aile şirketimiz vardı ve bu şirket inşaat üzerine kuruluydu. E abim de şirkete ayak uydurmak için inşaat mühendisliği okuyordu. Yiğit ise işletme ya da yazılım düşünüyordu. Bense henüz karar verememiştim. Şirketten tamamen bağımsız bir bölüm seçebilirdim veyahut abimin peşinden de ilerleyebilirdim. Birkaç projesi dikkatimi çekmişti ama henüz bilmiyordum. Her şey spontane gelişicek gibiydi.

"Aryaaa ? Biraz yanına geleyim mi ?"

Kara kara düşünüp, olmayacak hayallerin peşinden giderken kapımın çalınıp, içeriye Yiğit'in kafasını uzatmasıyla kendime gelerek ona gelmesini söyledim.

Yiğit pıttık pıttık yatağa gelerek yanıma uzandı ve kollarını kafasının altında birleştirerek tavanda ki ışığı sönmüş yıldızlara baktı.

O yıldızları çıkarmanın vakti gelmişti.

"Bu yıldızları yapıştırdığımız günü hatırlıyor musun ?" Yiğit'in yüzünde ki hafif tebessüm bende de gülümsemeye sebep olurken on dört yaşında ki halimiz aklıma geldi.

Abim on yedi yaşının verdiği ergenlik ile bizimle takılmayı havalı bulmazken odasında son ses müzik dinliyordu ve eminim o ağır ergen bileklerine filan jilette atıyordu. Biz ise Baran ile takılamamanın ve kapısına astığı girilmez tabelası yüzünden sıkıntıdan patlıyorduk ki dayım elinde bir paket karanlıkta parlayan yıldızla gelmişti.

İlk önce böyle çocukça şeylerle odamı doldurmak istemesem de aslında içten içe çok hoşuma gitmişti ve dayımın biraz ısrarı ile hemen kabul etmiştim.

Yiğit ve ben uzun boylarımızın getirisini kullanarak çıktığımız yatağın üzerinde zıplaya zıplaya büyük bir eğlence ile yıldızları yapıştırırken gülüşmelerimiz ile yanımıza gelen Baran ilk önce bize aptal muamelesi çekmiş sonra da hala on yedi yaşında olmasına rağmen içinde duran o küçük çocuğa dayanamayarak bize katılmıştı.

"Biz çılgınlar gibi zıplayıp yıldızları taktıktan sonra yengemin gelip hepimizi terlikle dövdüğü ana kadar evet, sonrası biraz bulanık."

İkimiz de o anı hatırlıyor gibi gülerken, yengemin yeni ütüleyip serdiği çarşafın üzerinde hunharca zıpladığımız için bizi terlikle tam yarım saat kovaladığı an dün gibi aklımdaydı.

Baran kendini direkt odasına kilitlemiş, Yiğit ile ben ise terliğin gazabından kaçmak için tabana kuvvet koşmuştuk fakat acı son bizi nihayet bulmuş, terliğin çiçekli tabanının izi popolarımız da bir güzel çıkmıştı.

"Çok dikkatli bakınca popomda ki çiçekleri hala görebiliyorum." Yiğit, memnuniyetsiz bir şekilde yüzünü buruştururken aşırı dozda abartmasına güldüm.

Yengem asla canımızı acıtmazdı. Hatta bize ciddi anlamda, gerçekten kızdığını bile görmemiştim.

"Benimle evcilik hiç oynamazdın. Hep senin yüzünden top peşinde koşturmakla geçti çocukluğum biliyorsun di mi ?" Mahallede indirdiğimiz camları, ettiğimiz kavgaları ve patlattığımız topları düşününce gerçekten yengemde peygamber sabrı olduğunu düşünmeye başladım.

Organize İşlerWhere stories live. Discover now