-49-

8.7K 371 30
                                    

Saliseler saniyeleri,

Saniyeler dakikaları,

Dakikalar ise saatleri kovalıyor,

Zaman her türlü geçiyordu.

Geçmesini istemeseniz de, kabullenmeyi reddetseniz de...Zaman hep geçecekti. Günler birbiri ardına gelecek ve akrep ile yelkovan amansız dönüşünü hep tamamlayacaktı.

Bazıları zamanın en iyi ilaç olduğunu söylerdi ama bana kalırsa zaman pek de iyi bir ilaç değildi. Acıyı iyileştirmiyordu sadece bir süreliğine, tekrar hatırlayana kadar hafifletiyordu o kadar.

Acısı dinmeyen birine zaman ilaç gibi gelmezdi. Tıpkı sürekli içilen antibiyotiğin bir süre sonra işe yaramayacağı gibi.

Vücut bir şekilde bağışınlık kazanıyordu. Acı hayatta kalıyor ve tedaviyi reddediyordu.

Yanı başımdaki çalar saatimde dakikaların geçmesini izlerken, ilk başta hissettiğim bu acının geçmesini bekledim ama mucizelere inanmak ne kadar doğruydu ki ?

Yarım saat önce çoktan yataktan çıkmış, giyinmiş ve kahvaltı masasında yerimi almış olmalıydım ama yaklaşık yarım saattir yorganın içine gömülü bir halde baş ucumdaki saati izliyordum.

Tam otuz dört dakika önce çalan alarmla uyanmıştım. İlk gözümü açtığım o değerli saniyelerde her şey çok güzeldi. Hayatımda hiçbir sorun yoktu fakat sonrasında gerçekler yüzüme tüm acımasızlığıyla çarpmış, beni kendime getirmiştim.

Hissettiğim o yoğun acı, ne yapacağımı bilmeyen halim için kendime iki dakika vermiştim. İki...bilemedim üç dakika sonra düzelicektim. Belki biraz uzun sürer ama on dakikaya acı yerini umuda bırakacak ve ben yataktan kalkarak içinde bulunduğum bu kötü durumu düzeltmek adına yeni planlar yapacaktım.

Öyle olmadı.

İki dakika geçti. Ardından beş dakika...sonra Süheyla geldi. Kalkmamı söyledi. Biraz daha bekledim çünkü biliyorum geçicekti ama geçmedi yirmi dakika oldu. Süheyla yine geldi. Kahvaltı hazırmış. Yiyecek halim yoktu, acıkmamıştım da. Bekledim bende o yüzden. Bir daha geldi, geç kalıcağımı artık kalkmak gerektiğini söyledi. Bir şey diyemedim.

Ağzımı açacak halim yoktu.

Canım yanıyordu.

Kaybettiğimi kabullenemiyordum.

Zamanın acıma ilaç olacağını içten içe umuyor, bakışlarımı saatten çekemiyordum ama değişen bir şey yoktu. Acı olduğu yerde duruyor, zaman geçiyordu.

Sonra bir şey fark ettim. Tam otuz ikinci dakikada...Zaman acılar içinde geçiyordu ve ben artık saati izlemek istemiyordum. Kalkmaya gücüm yoktu. Uyumak istiyordum çünkü zaman en çok o zaman hızlı geçiyordu. Hissedemiyordum. Kısa süreli anestezi gibi...uyuşuyordum.

Zihnimde bağıran bir Arya vardı. Bana Yekta'yı kaybettiğimi söyleyen bir Arya. Kötü bir kızdı, canımı yakıyordu ama doğruyu da söylemiyor değildi. Ben dün gece onu kaybetmiştim. Yanında durmayarak, sahip çıkmayarak...Her halükarda korkak olmayı seçen bir zavallıydım.

Ömrüm boyunca bu yataktan kalkmak istemiyordum.

Hiçbir şey istemiyordum.

"Arya ? Girebilir miyim ?" Saatte dikili bakışlarım kapımı tıktıklayan Yiğit ile o tarafa dönerken ağzımı açtım ama sesim çıkmadı.

Yiğit'de zaten cevabımı beklemeden odaya dalmıştı.

"Fıstığım ne bu hal ? Hadi kalk bugün okulda çok önemli işlerimiz var. İzmir'den gelecekler, onları karşılıcaz. Salma kendini, söz veriyorum bir yolunu buluruz tamam mı ? Hadi bakalım."

Organize İşlerWhere stories live. Discover now