-36-

9.7K 442 32
                                    

Yılın son günü İstanbul tüm soğukluyla beni karşılarken, üzerimde ki şişme monta daha çok sarılıp adımlarımı hızlandırdım.

Eğer ananeniz de yaşamaya başlarsanız ekmek alma işleri hep size kalıyordu. Sıcacık yatağınızdan kahvaltı vaadiyle uyandırılıp, mükellef bir sofraya oturacağınızın hayaliyle yataktan kalkarken karşılaştığınız manzara eli belinde, ekmek almanızı emreden bir Meloş olabiliyordu.

Tabi bu durum sadece benim ananeme özel bir durumda olabilirdi ama nihayetinde burda ki mühim nokta hayallerimle oynanan kısımdı.

Güzide mahallemizin, aşırı elit bakkalından ekmek ve kendime kahvaltıdan sonra yemek için abur cubur alıp oldukça hızlı adımlarla apartmana girdim. Apartmanın içinde ki sıcak hava bir anda yüzüme çarpmasıyla memnuniyetle gülümsedim.

Kış mevsimini severdim fakat oldukça az dışarı çıkma gönüllüsüydüm. Hoş ben yaz mevsiminde de oldukça az dışarı çıkardım ama neyse konumuz bu değil.

Apartmanın demir kapısını kapatıp, bir kez daha neden asansörümüzün olmadığını düşünürken, kendi kendime söylenme moduna girmiştim ki açılan kapıyla yerimde kaldım.

Baran ?

"Arya, günaydın. Biraz konuşalım mı ?" Baran yeni uyanmış bir şekilde, altında pijamayla bana bakarken isteksizce yerimde kıpırdandım.

Onunla konuşmak istemiyordum. Bana kızgın olması için elimden ne geliyorsa yapmıştım. Bana öfkeli kalması için sürekli damarına basmıştım ama işte o abimdi. Sonsuza kadar kızgın ve öfkeli kalamazdı. İlla ki benimle sakin kafayla konuşmak isteyecekti fakat ben bunun olmasını istemiyordum.

"Meloş ekmek bekliyor, kahvaltı yapıcaz." Elimde ki ekmek poşetini kaldırıp, konuşma işini şubatın otuzuna filan ertelemeyi düşünürken, Baran'ın kolay kolay pes etmeyeceğini de biliyordum.

"Ekmekleri bırak gel, ben hazırlarım sana kahvaltı. Hadi güzelim, lütfen."

Baran'ın nadir takındığı sakin ve ılımlı tavırlarına hayır diyemeceğimi bildiğimden yenilgiyle omuzlarımı düşürdüm. Ona hayır diyemeyecektim, diyemezdim de. Bana böyle bakarken, böyle konuşurken onu bir kez daha kıramazdım.

"Tamam, gelicem." Ona bakmadan hızlı adımlarla merdivenleri çıkıp, ananeme ekmekleri verdim ve Baran'la kahvaltı ediceğimizi söyledim.

Kadın artık benden nasıl bıktıysa, bir sevdindi ki sormayın.

Merdivenleri çıktığım hızın tersine oldukça yavaş inerken, Baran'ı kapıya yaslanmış beni beklerken bulunca derin bir nefes alıp önüne geçtim.

Kapıdan geçmem için bana izin verirken botlarımın fermuarını indirip içeri geçtim ve sanki bir yabancının evindeymiş gibi onu takip ederek salonda ki koltuğa oturdum.

"Evi temizlemişsin ?" Baran'ın da gergin ve bu durumdan pek memnun olmadığını mimiklerinden anlarken, bende yavaşça montumu çıkartıp o hariç her yere baktım.

"Jordan'a bakmak için gelmiştim, öyle elim değmişken topladım." Doğduğumdan beri sürekli yan yana olduğum, ailem hatta babam bellediğim adama karşı böyle diken üstünde olmak beni üzse de yapabileceğim bir şey yoktu. Şimdilik.

"Arya, ben hatalı olduğumu biliyorum. Benden intikam almak istediğini de biliyorum ama kendini ateşin içine atıyorsun. Ordayken güvende olduğunu bilsem, inan cezamı çekerim ama değilsin. Kendini cezalandırıyorsun. Buna bir sor ver !"

Baran'ın sinirlenmemek için sıktığı avucuna ve alnından beliren damarlara bakarken gülmemek için kendimi zor tuttum. Öfkesini benden saklıyordu çünkü ondan korkmamı istemiyordu fakat ben ondan korkmazdım ki.

Organize İşlerDonde viven las historias. Descúbrelo ahora