-57-

9.6K 416 86
                                    

Süheyla'nın gidişinin üzerinden beş gün geçmişti ve bu beş günün beşinde de Baran eve sarhoş gelmişti.

Acısıyla sarhoş olarak başa çıkmasını anlayabilirdim ama abim acı çektiğini kabul etmiyordu.

Süheyla'nın gidişini hazmetmiş gibi davranıyordu fakat ne adını ağzına alıyor ne de kaldığı odaya giriyordu.

Her sarhoş olduğundan birine aşık olduğunu sayıklayan Baran'ın ağzından tek kelime çıkmıyor, eve sallana sallana Yekta'nın yardımıyla giriyor ve televizyonun karşısına geçerek uyukluyordu.

Tam beş gündür herkese karşı büyük bir öfkesi vardı. Beş gündür sürekli sataşacak yer arıyordu. Yekta, Yiğit ve benim dışımda kimse yanına yaklaşmaya cesaret edemiyordu. O da zaten kimseyi yaklaştırmıyordu. Şimdiye kadar yüzünün yara bere içinde olmamasını bize borçluydu. Geceleri yanında Yekta ve Yiğit olmadan dışarı çıkarmıyordum.

Kavga ediyorduk, bağırıyordu hatta birkaç kere kırdığı olmuştu ama yine de izin vermiyordum. O benim abimdi. Ne yaparsa yapsın onu affederdim. Ne söylerse söylesin unuturdum. Açtığı yaraları hep o sarardı. Şimdi korunmaya ihtiyacı vardı çünkü biliyordum ki şu an en savunmasız olduğu andı.

Süheyla ile aralarında bir şeyler başlamıştı. İkisi de sürekli tartışalar dahi bakışlarında ki o şefkati görebiliyordum. Birbirlerine çok önem veriyorlardı.

Yarından sonra bu işi çözmeye ant içmiştim. Yekta'yı beni Süheyla'nın evine götürmesi için ikna etmiştim. Belki annesi bir şeyler biliyordur ama önce yarın ki maçı atlatmam gerekiyordu.

"Yekta mesaj atmış. Baran'ı almaya gidiyorum fıstık."

Yiğit ile yatağımın üzerine uzanmış test çözerken, o görevini yapmak üzere ayaklanmıştı. Ben de onunla birlikte kalktım ve salonda ki yatağı hazırlamaya gittim.

Kendi odasında yatmıyordu. Neden bilmiyorum ama salon ve tuvalet dışında evin hiçbir odasını kullanmıyordu. Mutfağa bile girmemekte yeminli gibiydi. Hatta sarhoş gelmese bu eve bile girmez ananemde yaşamaya devam ederdi ama biliyordu ki Meloş Sultan onu asla bu şekilde eve almazdı.

Salonda ki koltuğa yavaşça çarşafı serdikten sonra yastığını kabartarak koydum ve pikeyi açtım. Genellikle yarı baygın bir şekilde geliyor ve üstünü bile örtmekten aciz oluyordu.

Sehpanın üzerindeki sürahiyi boş görünce onu elime alarak mutfağa gittim. Sabahları kalkınca dün geceden kalma haliyle fil gibi su içiyordu canım abim.

Sebilden sürahiyi doldurduktan sonra yeni bir bardak alarak eski yerlerine koydum ve onlar gelene kadar peşimde dolanan Jordan'ınla oynamaya başladım.

Attığım küçük topunu hızla yakalayıp bana getiren oyuncu oğlumun keyfini çalan kapı bozarken, ona veda ederek kapıya yöneldim ve açtığım gibi kenara çekildim.

Baran'a sağ taraftan Yekta, soldan Yiğit destek olarak salona getirip yatırdıklarında hemen ayakucuna giderek ayakkabılarını çıkardım ve açtığım pikeyi üzerine örttüm.

Beş gündür, tüm bunlar artık alışkanlık haline gelmişti. İlk gün anlamıştım. İkinci gün biraz endişelenmiştim. Üçüncü gün isyan etmiştim ama dördüncü gün artık alışmıştım. Şimdi ise beşinci gündeyken bunun bir süre böyle gideceğini fark etmiştim.

Üçümüzün de işi bitince sessizce odadan çıkacağımız sırada abim mırıltılı bir halde adımı söyleyince hızla yanına gittim.

Organize İşlerWhere stories live. Discover now