-37-

9K 461 105
                                    

Bazı anlar vardır.

Seçim yapmanız gerekir.

Hayat size iki yol sunar ve siz bu iki yoldan birini seçmek zorundasınızdır. Üçüncü bir yol yoktur, kaçış yoktur, sadece iki seçenek vardır.

Ya hep ya da hiç gibi.

Eğer bu iki yoldan birini seçmeyi red ederseniz, bu sefer işinizi şansa bırakmış olursunuz ama hayat enin de sonun da o iki yoldan birine sizi sokar.

Buna da kader denir.

Ben de şimdi o yol ayrımının birinde, kendi kaderimi çiziyordum.

Kemal'in sesi tüm sokakta yankılanırken, önümde iki seçenek belirmişti.

Ya burda öylece bekleyip kendi sonumu bekleyecektim.

Ya da ayağa kalkıp nereye gittiğimi bilmeden öylece kaçıcaktım.

Birinci yol, yol değildi bunun farkındaydım. Sonu istediğim gibi bitmiyordu ama hiç değilse bir sonu vardı. Bu da onu bir seçenek haline getiriyordu.

İkinci yolun ise sonu belli değildi.

Nereye kaçıcağımı bilmiyordum, nereye kadar kaçardım onu da bilmiyordum. Yardıma ihtiyacım vardı. Baran'ı arayabilirsem ya da Yiğit'i belki kurtulabilirdim.

Saniyelerden daha kısa bir düşünme payıyla, önüme atlayan kediye baktım ve videoyu kaydettiğim telefonumu hızla cebime koyup ayağa kalktım.

Eğer bardağın dolu tarafından bakarsak benim kim olduğumu bilmiyorlardı.

Ayağa kalktığım gibi, geldiğim sokağı geri koşarken arkamdan işittiğim ayak sesleri ile peşime düştükleri anlamıştım.

"Kaçma lan ! Gel buraya !" Arkamdan bağırışları ve küfürleri birbirine karışırken, kafamda kısaca bir plan kurmaya çalıştım.

Kalabalık bir yere gidersem kaybolmam daha kolay olurdu ama tek sorun şu ki kalabalık bir yere ne taraftan gideceğimi bilmiyordum.

Yaptığım onca sporun ve iki erkekle büyümenin avantajını kullanıp düşünmeden koşarken kapüşonumun çıkmaması için büyük bir çaba sarf ediyordum zira eğer çıkarsa saçlarım özgürlüklerini ilan ederler ve tanınırdım.

Hızımı kesmeyip, girdiğim ara sokaklardan birinde sağa dönerken karşılaştığım tel kapı ile sinirle bir küfür mırıldandım.

Neden illa aksiyon filmi klişesi yaşamak zorundaydım ?!

Arkamdan yaklaşan adım sesleri ile hızla tel kapının demirine basıp kendimi yukarı çektim ve tellerin arasında ki boşluklara basarak kendimi kapının diğer tarafına attım.

Tel kapıya asılmış öylece dururken, sokağa giriş yapan Aytaç ve Kemal ile ani bir panik dalgası beni sararken hızla yüksekliğe bile bakadan kendimi yere attım ve sert bir şekilde dizlerimin üzerine düştüm. Düşüşümü yavaşlatmak için yere dayadığım ellerime küçük taşlar batarken, büyük bir acı tüm bedenimi sardı.

"Kemal sen diğer sokaktan dolan. Ben kapıdan atlarım !" Aytaç'ın bağıran sesi ile kendime gelmeye çalışırken, yerden doğrulup soyulmuş avuç içlerimde ki taşları temizledim ve çoktan kapıya çıkmaya başlamış Aytaç'a bakmadan hızla koşmaya devam ettim.

"Sen olduğunu biliyorum Aryacık ! Bizden kaçmazsın !" Aytaç'ın sinirli bağırışı kulaklarımı ulaşırken koşmaya son verip yerimde birkaç saniye kalakaldım.

Hayatta "işte şimdi sıçtığım" dediğim çok an olmuştu ama şimdi gerçekten, tüm anlamıyla, baya güzel SIÇMIŞTIM.

Arkamdan tüm gücüyle koşan, beni yakalamaya ant içmiş Aytaç ve her an önüme çıkıp beni bozguna uğratabilme ihtimali olan Kemal bana daha önce hissetmediğim türde korkular yaşatırken durduğum için kendime küfür edip tekrar koşmaya başladım.

Organize İşlerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin