"Senden Güzel Anne Olur.."

318K 11.6K 503
                                    

Geleneksel pazar kahvaltımız için aceleyle kalkıp duşa girdiğim mükemmel (!) bir gündü.
Dar pudra pembesi cigarette pantolon giydim, üstüne uzun, buz mavisi, yakası taşlı, kısa bir kazak geçirdim. Saçlarımı güzelce tek örgü yaptım. Ayağımdan pofudukları hiç çıkarasım yoktu, ama gidip ten rengi babetlerimi giydim paşa paşa.
Aşağı indiğimde annemle babam masaya gelmemişti henüz.
Pelin yerine oturmuş, masaya oturmadan önce telefonuyla vedalaşıyordu. Babamın en nefret ettiği şey masada telefonla uğraşılması olduğu için tek beraber yediğimiz öğün "Pazar Kahvaltısı"nda telefonlarımızla duygusal anlar yaşardık.
Düşününce Tolga'yla babam benziyordu sanırım. Tolga da olsa o masada telefona izin vermezdi. Çok net yani.
Yemeğe çıkmamızın üstünden bir gün geçmişti, ne o aradı, ne ben. Doğrusu her aradığında stres oluyordum, aramaması işime gelirdi.
Ben bunları düşünürken, annemle babam indi mutfağa.

Bu kahvaltılar kelimenin tam anlamıyla eziyetti. Annem, babama cemiyetten hangi adamın eşini aldattığını bilip bilmediğini sorarken, babam hisselerinden, Ortaköy'deki trilyonluk arsasının değerinin artışından bahsediyordu.
Nihayet bu eziyet bittiğinde Pelin'le odama çıktık,
"Gezmek ister misin?" Dedim. Gerçekten evde sıkılmıştım ve kardeşimle gezmeyi özlemiştim.
"Güzel olur." Dedi, her zamanki neşeli haliyle.
"Hadi hazırlan." Dedim, odadan gönderdim.
Üstümdekiler düzgündü, ancak pantolonum ince olduğu için onu çıkartıp açık renk skinny bir kot geçirdim buz mavisi kazağımın altına. Babetleri çıkarıp ten rengi stiletto giydim, bej düz kesim kaşe kabanımı aldım. Bej rengi michael kors çantamı da koluma taktım. Bileğime kemik rengi Gc bir saat taktım. Hafif bir makyaj da yapıp, hazırlanmayı bitirdim.
Pelin birkaç dakika sonra odama geldi, siyah bir pantolon giymiş, beyaz, yazılı bir tişört giyip hafifçe içine sokmuş, deri motorcu ceketi giymiş. Saçlar topuz. Tarzlarımız çok farklı olmasına rağmen kesinlikle benziyorduk, hem de çok..
Arabama atladık, tüm gün gezdik. Alışveriş yaptık, yedik içtik güldük eğlendik. Yanındayken gerçekten rahat hissettiğim ve tam manasıyla kendim olabildiğim tek kişi Pelin'di.
Yoğun günün ardından dönüş yoluna geçtik, çantamı Pelin'in kucağına vermiştim,ben de sürücü koltuğundaydım, baya trafik vardı.
Telefonum çalmaya başladı.
"Seninki mi benimki mi?"
"Benimki sanırım." Dedim.
Çantamın içinde ufak bir kazı yapan kardeşim sonunda telefonumu buldu.
"Tolga Abi arıyor." Dedi sırıtarak.
Telefonu elime aldım, biraz bekledim, biraz daha, azıcık daha..
"Abla açsana telefonu."
"Olmaz."
"Niye?"
"İki gündür sürekli aramasını beklediğimi düşünür."
"Zaten öyle yaptın. Aç şunu!!"
Biraz daha bekleyip telefonu açtım. Ama kulağıma dayamadım, çünkü bağıracağını biliyordum.
"Helin!!"
Şirin bir sesle;
"Efendimmm?"
"Kızım niye açmıyosun telefonu?"
"Son dakika duydum. Çantamda bulmak da sürdü biraz.."
"İki gündür niye aramıyosun?"
"Rahatsız etmek istemedim. Sonra benim yüzümden gol kaçırıyosun."
Yes! Laf böyle sokulur! Helin 1-0 Tolga!
"Boş konuşma. Yarın okulda sosyal klüpler seçilecek. Benim klübe yazıl."
"Senin klübün?"
"Girişimcilik."
"İğrençsin. Modaya falan yazılırım. Gelmiycem senin klübüne."
"Adı kadar sıkıcı değil. Hem ünlü markaların sahipleriyle falan tanışma fırsatın olur."
"Hangi markalar?"
"Kimi istersen işte. Ali Ağaoğlu'yla görüşen de var, Dilek Hanif'le, Arzu Kaprol'la da.."
"Dilek ve Arzu konusunda ciddi misin?"
"Ciddiyim güzelim. Tekstil firmalarının da sahipleriyle ve tasarımcılarıyla tanışıyoruz."
"Imm başka ne yapıyorsunuz?"
"Geçen sene sadece bunlar vardı. Ama bu sene yeni gelenler gezi planı yapıyor. Saçma bir şey olmazsa onaylarım gezeriz bir yerleri."
"Yarın dedin değil mi?"
"Evet. Girişimcilik. Unutma?"
"Söz."
"Görüşürüz güzelim."
"Peki.."
Telefonu kapattım. Bu kadar açıklama yapmana ne gerek var Tolga! "Benim klübe gel güzelim." De ben şimdi gider yazdırırım adımı. Ne güzel diyosun öyle güzelim diye..
"Abla? Ablaaa?"
"Ha?"
"Nereye daldın? İki saattir ne konuştunuz diyorum?"
"Ha. Şey ya. Okulda klüpler falan var işte, Tolganın klübünü yazacakmışım onu söyledi."
"Yani o dedi, ve sen yapacaksın?"
"Evet?"
"Abla ciddi manada değiştin. Bunu sana Tolga Abi söylemese büyük ihtimal o telefonu söyleyenin suratına kapatır, klüpler arasından em acayip olanını seçer, klübün gözdesi olurdun."
"Değişmedim."
"Değiştin. Ve bu değişiklik sana yaradı."
"Ya alakası yok Pelin. Sadece çakma sevgili olduğumuz belli olmasın diye aynı klübü seçiyoruz."
"Abla?"
"Hı?"
"Neden 'Çakma Sevgili' olduğunuzu hiç düşündün mü?"
"Yani. Pek anlam veremiyorum."
"Abla, belli ki çocuk seni sevmiş, ama senin onu sevdiğinden emin olmak için böyle bir oyun uydurdu."
Gerçekten öyle miydi acaba? Keşke öyle olsa..
"Sen Candy falan oynasana."
"Ben diyeceğimi dedimm."
Devamında 10-15 dakikalık bir yolculuğun ardından nihayet eve varmıştık. Duş alıp odama geçtim, O ses Türkiye'yi açtım, aynı anda instagrama girdim - resim atmamış..- gezdim tozdum derken uyuya kalmışım.

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now