"Hasta mısın?"

182K 7K 461
                                    

Olayın üstünden iki gün geçmişti.
Tolga'nın arabasına çarpan aracın Fazıl Bey'in şirketine kayıtlı olduğunu öğrenmiştik. Ayrıca, Tolga'nın arabasından ağır yaralı olarak çıkan avukatın durumu hala ciddiyetini koruyordu. Soner Abi ve Ahmet Abi Ankara'ya gitmişti.
Vefat eden şoförün cenazesi ise dün kalkmıştı. Tolga cenazeye katılmama izin vermemişti, Özkan ve Vural'la gitmişti.

"Helin Hanım.."
Ay hayır uyanmak istemiyorum. Duymamış gibi yap Helin..
"İçeri giriyorum.."
O içeri girerken çaktırmadan tek gözümü açıp hızlıca baktım, tekrar kafamı yastığa gömdüm.
Pelin'in en sevdiği yardımcıydı bu,Zeynep.
Gençti yaşı, 27-28 en fazla.
"Helin Hanım kahvaltı hazır. Anneniz gelmenizi söylüyor."
Söylene söylene doğruldum. Uyuduğumu sanan Zeynep ben bir anda yatakta doğrulunca şaşırmıştı.
Banyoya gidip elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Zeynep havluyu uzattı, yüzümü kuruladım, teşekkür ettim.
Giyinme odamdan geçerken aynaya baktım, üstümde tek bacağında pembe renk yazılar olan, gri bir Nike tayt vardı. Üstümde de pembe bir tişört.
Ne uğraşıcam, deyip kapıya yöneldim. Tam çıkacağım sırada Zeynep önüme geçti.
"Durun!" Kollarını iki yanına açmıştı geçmemem için.
Ne oldu? Manasında bir bakış attım.
"Tolga Bey de aşağıda." Dedi gülümseyerek.
"Yeni mi söylüyorsun bunu?! Ay delircem!"
Koşa koşa giyinme odasına geçip toz pembe, eteği volanlı, kolsuz, mini bir elbise giydim. Ayağıma ten rengi babetlerimi geçirdim, Zeynep'in yardımıyla saçlarımı güzelce şekillendirdim. Bir kısmını sağ omzuma aldım, gerisini salık bıraktım.
Doğal, sade bir makyaj yaptım, boynumda Pelin'in kolyesi duruyordu hala.Yüzüğümü söylememe gerek yok sanırım..

Odadan çıkıp merdivenlerden inmeye başladım. Güne Tolga'yı görerek başlamaya ba-yı-lı-yo-rum!

İndiğimde annemin mutfaktan sesini duyuyordum;
"İtalyan peyniriyle omlet yaptınız mı?"
Kendi kendime gülümseyip salona girdim. Pelinle Tolga UNO oynuyorlardı.
Tolga elindeki son kartı atıp;
"Uno, 4'üncü kez." Dedi, güldü.
Sonra, benim geldiğimi fark etti, ayağa kalktı.
Yanına gittim, sarıldım.
"Hoşgeldinn!"
"Hoşbulduk." Dedi gülümseyerek, yanağıma hızlıca bir öpücük kondurdu.

"Öhöm! Hasret gidermeniz bittiyse masaya geçelim!" Bunu söyleyen Pelin'di. Gözlerimi Tolga'dan ayırıp Pelin'e klasik abla bakışı attıktan sonra Tolga'yı masaya yönlendirdim. Sonra da hanım kızlar gibi mutfağa geçtim, sanki bir şey hazırlamışım gibi yiyecekleri kontrol etmeye başladım.
"Günaydın hanımefendi? Sevgiliniz gelince yüzünüzde güller açıyor bakıyorum."
"Gelmesin mi çocuk? Bekar evinde aç mı kalsın? 40 kiloya mı düşsün? Ha anne? Haa?"
"Ben öyle bir şey mi dedim Helin?"
"Yoo demedin. Genel konuşuyorum ben."
Hizmetçiler bile kıkırdamıştı bu halimize.
Onlara döndüm;
"Şimdi canlarım, kahvaltı için hazırladığınız en en en en güzel tarif hangisi?"
Biri atıldı;
"Pembe yumurta haşladık mesela.."
"Evet! Bu güzel! Tolga soracak olursa yumurtaları pembe yapmayı benden öğrendiniz. Tamam mı?"
Kıkırdayıp başlarıyla onayladılar, anneme döndüm, işaret parmağımla onu gösterdim;
"Ve siz, Validem. Damadınıza beni çokça övün.."
Annem ters bir bakış atıp salona geçti. Ben de arkasından söylenip yanlarına gittim.

Tolga'nın karşısına annem oturmuş, annemin yanına da Pelin oturmuştu. Tolga'nın yanındaki yerime geçtim.

Adalar planıyla ilgili konuşuyorlardı.
"Gidecek miyiz gerçekten?" Dedi annem.
Pelin başını salladı, Tolga;
"Evet. Bir butik oteli kapatalım diyorum."
Annem gülümsedi;
"Helin çocukken gittik en son, çok güzel olur."
Bu sırada sabah beni uyandıran hizmetli içeri girdi, elinde haşlanmış pembe yumurtalar vardı. Herkese servis yaptı, Tolga yumurtaya tip tip bakıyordu. Zeynep de bunu fırsat bilip konuştu;
"Efendim, bu Helin Hanım'dan öğrendiğimiz bir sır. Kahvaltılarda yumurtaları pembe yapıyoruz."
Tolga hızlıca bana dönüp şaşırmış bir bakış attı. Ellerimi kucağımda birleştirmiş, göğsümü kabarta kabarta, gururla bakıyordum.
Ta ki, Pelin konuşana kadar;
"Hahahahahahah! Helin mi? Hahahahahah! Mualla Dadı'nın taktiği bu! Yumurtaları pancar suyunda beklet..."
Bir tekme geçirdim masanın altından. Tiz bir çığlık attı.
Tolga dudaklarını bastırmış, gülmemek için tutuyordu kendini.
"Mualla Dadı'ya ben öğrettim." Dedim, belki kurtarırım diye.
Dudaklarını hala bastırıyordu, başını salladı, önüne döndü.
Annem, ben sana demiştim, bakışlarını atıyordu.
Ne var? Bakışı attım ben de ona.

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now