"Neden mutsuz olayım?"

222K 8K 297
                                    

"Neler oluyor?!"
"Gidiyoruz buradan."

"Ne?!"
"Bizim sıramız geldi."
Duyduklarım karşısında şok olmuştum. Tolga arayıp o saatte uyandırdığında, pasaportumu da almamı söylediğinde benim aklıma gelen tek şey romantik bir sürpriz falandı.
Kaçış değil..
"Gelmiş mi?" Dedim ürkek bir sesle.
Başını salladı.
"Nereden anladın?" Dedim.
"Babam olacak herifin telefon konuşmasını duydum, '3 ve 4'ü hallet bu gece.' Dedi."
Tüylerim diken diken olmuştu..
"Peki nereye gidiyoruz?"
"İstanbul'dan çıkalım, belli olacak."
Başımla onayladım. O yanımda olduğunda korkmuyordum. Tek sorun vardı; Ailem. Sabah yokluğumu fark ettiklerinde ne yapacaklardı? Büyük ihtimal annem ve Pelin ağlama krizlerine girecek, babam tüm bağlantılarını kullanıp bizi bulmaya çalışacaktı. Sahi? Ya bulursa?
"Ne düşünüyorsun böyle?"
Düşüncelerimden sıyrılmama sebep olmuştu cümlesi.
"Sabah bizim evde olacakları düşünüyorum."
"Güvenli bir bağlantı kurduğumda anneni aramanı sağlayacağım."
Başımla onayladım. Söylediği şeyi, mutlaka yapardı. Belki bugün, belki bir yıl sonra, bir şekilde onlarla bağlantı kuracaktım, emindim. Bu içimi rahatlatıyordu. Aklımı kurcalayan tek şey bulunup bulunamayacağımızdı..
"Ya bizi bulurlarsa?"
"Başka yere gideriz."
"Babam bizi her yerde bulur Tolga."
"Baban, babamı uzun yıllardır biliyor, dolayısıyla tüm bu olayları babamın yaptığının farkında Helin. Bizim kaçış sebebimizi de tahmin edecektir. Tıpkı annenin de tahmin edeceği gibi.."
"Eder mi?"
"Bunları düşünme. Koltuğunu yatır ve uyu."
Suratına bön bön baktıktan sonra dayanamayıp koltuğu yatırdım, ayakkabılarım çıkardım, yüzüm Tolga'ya bakacak şekilde sol omzumun üstüne uzandım, ayaklarımı da karnıma doğru çektim, ellerimi de başımın altına koydum. Planım tüm yol boyunca O'nu izlemekti, ama tabiki uyuyakaldım.

"Helin."
"Helin."
Gözlerimi yavaşça araladım, mükemmel suratıyla karşımda duruyordu. Ama o mükemmel surat bile bu kadar olaya dayanamamış olacak ki, tatilde canımı sıkan o morluklar, soluk ten rengi geri gelmişti. Her haliyle yakışıklıydı, evet. Ama yorgun görünüyordu, ona yakışmayacak kadar çok yorgun.
"Neredeyiz?" Dedim, düzgün çıkmayan sesimle.
Gülümsedi, bir elini uzatıp alnıma düşen saçlarımı kulağımın arkasına ittirdi.
"İzmit civarındayız."
"Neden durduk?"
"Burada bir market var; su, içecek, yiyecek ıvır zıvır bir şeyler alalım."
Yavaşça doğrulup gerindim.
"Hadi." Dedim, arabadan indim. Elele markete girdik.
O sırada aklıma gelen bir fikirle Tolga'ya dönüp;
"Sen içecekleri al, geliyorum birazdan." Dedim, o başıyla onaylayınca da yanından ayrıldım.
Kasiyer kızlardan birinin yanına gidip,
"Merhaba, yara bandı, merhem gibi şeyler nerede acaba?"
"İleride sağda." Diyerek bir koridoru gösterdi kasiyer kız. Teşekkür edip oraya yöneldim. Kolayca buldum reyonu zaten.
Birkaç kutu yara bandı, biraz sargı bezi, merhem falan aldım. Tentürdiyot yoktu burada, büyük ihtimal eczane ürünleri kategorisine girdiği için satılmıyordu, bu kadarıyla idare etmem gerekecekti.
Dönerken bir de kolonya aldım kasiyerin yanındaki standdan.
Sonunda Tolga'yı bulup yanına gittim. Aldıklarımı alışveriş sepetinin içine attım. Tip tip baktı, bir şey demedi.
Beraber çikolata, kraker vs. Ivır zıvırları da alıp kasaya yöneldik, ödemeyi yaptıktan sonra da arabaya gittik. Tolga poşetleri bagaja yerleştirirken sargı bezi ve merhemi poşetlerden birinin içinden kapıp arabadaki yerime oturdum.
Tolga da işini bitirip arabaya bindi, tam çalıştırıyordu ki;
"Dur." Dedim.
"Ne oldu?"
"Elini uzat."
"Neden?"
Sağ elini tuttuğum gibi kucağıma koydum, dün yaptığım sargıyı dikkatli bir şekilde açmaya koyuldum. Amacımı anlamıştı. Kaldı ki bence marketten beri biliyordu.
Ben sargısını açarken o da beni izliyordu..
Sargıyı açtım, kesiklerin kenarlarında morluklar oluşmuş, kesikler de kurumuş kan sebebiyle koyu kırmızı çizgiler oluşturmuştu.
Arka koltuğa fırlattığım çantama uzanıp içinden kuru peçete çıkarttım, kolonyayı peçeteye döküp yine içim acıya acıya yaraları temizlemeye başladım. O mu? Yine tepkisizdi, kaşlarını bile çatmamıştı.
Yaraları olabildiğince temizleyip merhem sürdüm, sonra da yeni aldığımız sargı beziyle tekrar sardım.
"Tamamdır." Dedim.
"Peki." Dedi, arabayı çalıştırdı.
Bu "Peki." Aslında "Peki." Demek değildi, "Teşekkür ederim." Demekti, artık Tolga'nın dilinden anlıyordum sanırım..

Yarı'm #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin