"Korkmuyorum."

189K 6.4K 279
                                    

Nişandan sonra bir hafta boyunca evden çıkmamıştım..
Tolga, silahı, kutuyu ve notu elemanlarından birine vermiş, parmak izine kadar her şeyi araştırmasını emretmişti. Ona göre, o kadar çok korumayla korunan bir törene elini kolunu sallayarak girebiliyorsa, bu kişi davetlilerimizden biriydi.
Doğrusu bu düşünce, korkuma korku katıyordu..

Tedirginlikten, evden bile çıkamıyordum. Ne anneme, ne de babama anlatmamıştık bu olayı.

Ve bugün, derslerim tekrar başlıyordu. Yeni bölümün, yeni dersleri..
Güne negatif başlamıştım resmen. Hoş, günlerdir böyleydim. Tolga çok yoğundu, anca mesajlaşıp arıyorduk birbirimizi. İkimizin de morali yerlerdeydi. Aramızdaki fark, o her şey yolundaymış gibi davranabiliyordu, ben yapamıyordum..
Normalde, hayalimdeki bölüme başlayacağım bugün için heyecanlı olmalıydım, ama ben şuan, yataktan kalkmak zorunda olduğum için söyleniyordum..

Giysileri bile umursayacak halde değildim.
Siyah bir taytın üstüne dar, uzun kollu, beyaz bir tişört giyip üstüne volanlı, gri uzun yeleğimi geçirdim. Ayağıma Burberry yağmur çizmelerimi geçirdim, omzuma büyük bir Burberry çanta taktım. Saçlarımı atkuyruğu yaptım. Hafif bir makyaj yapıp, beyaz bir saati koluma geçirdim. Yüzüğümü uyurken bile çıkartmıyordum zaten..
Telefonumu ve arabamın anahtarını kapıp aşağıya indim, mutfaktan sesler gelince annem ve Pelin'e selam vereyim, deyip mutfağa girdim.
Tolga, annem ve Pelin kahvaltı ediyordu. Negatif başlayan bir güne güneş doğmuştu resmen. Bir anlığına tüm stresim kaybolmuş, aklım, beynim, kalbim.. Tamamen nişanlıma odaklanmıştı.
Beni görünce ayağa kalktı, şaşkın şaşkın etrafa bakarak onun yanına yürüdüm. Annemle Pelin gülümsüyordu.
"Hoşgeldin.." Dedim neşeli ama güçsüz sesimle..
"Hoşbulduk güzelim." Deyip, elimi tuttu, yanındaki sandalyeye yönlendirdi. İkiletmeden oturdum, hala şaşkındım.
"Meşgulsün sanıyordum.." Dedim.
Annem alttan ufak bir tekme atınca tiz bir ses çıkardım.
Söylediğimin biraz yanlış olduğunu yeni farkettim, o ne öyle, niye geldin der gibi..
Yaptığım hatayı anlayınca özür diler gibi bir ifadeyle baktım Tolga'ya.
Anlayışla karşılaması gerekirdi, olanları biliyordu..
Ki öyle yaptı da..
Samimi bir şekilde gülümsedi;
"Nişanlımın hayallerine kavuşma konusunda attığı ilk adım. İşler bekleyebilir." Dedi.
Gülümsedim. Annem de "İşte benim damadım!" Dercesine gülümsüyordu.
Pelin mırıldandı;
"Tolga Abinin kendinden küçük bir erkek kardeşi olsa hiç fena olmazdı."
Annem ufak bir tekmeyi de ona geçirirken, Tolga bir kahkaha patlattı.
"Ablan kadar gıcık bir elti istediğine emin misin?" Dedi, bana pis pis sırıtarak.
Masadan elime aldığım çatalı Tolga'ya doğru tehditkar biçimde salladım.
"Ne dedin? Bir daha söyle!"
Tolga bir kahkaha daha atıp Pelin'e döndü,
"Bundan bahsediyordum.."
Bu sefer annem ve Pelin de bir kahkaha attı.
Tolga'ya bozulmuş bir bakış atarken elimdeki çatalı alıp, salatalıkların olduğu tabaktan ucuna bir salata takıp ağzıma tıktı.
Bunu o kadar hızlı yapmıştı ki, beynim olanları sonradan algılamıştı.
"Okula aç açına gitmeni istemeyiz.." Dedi sırıtarak.
Bu sırada hizmetçilerden biri Tolga'nın biten çayını yenileyip getirdi, masaya bıraktı. Tolga elini uzatacağı sırada ben elimi uzatıp, ustalıkla bardağı kaptım, bir yudum aldım.
"Haklısın.." Dedim, göz kırptım.
Annemle Pelin halimize gülüyordu. Hoş, şuan Tolga da bana gülüyordu, herneyse..

Kahvaltı bitince evden çıkıp, arabaya bindik.
Yeni bölümüm başka bir kampüsteydi, eski kampüse yakındı yine, ama mesafe 5-6 dakika uzamıştı.
Arabaya binince konuşmaya başladı;
"Bugün iki dersin var, işin 3 gibi bitecek. Alacağım seni."
"İşin varsa şoförle dönebilirim."
Ters bir bakış attı.
"İşim yok."
"Peki.."
Bir süre hiç konuşmayınca Tolga konuştu;
"Helin, ne bu halin?"
"Ne varmış halimde?"
"Enkaz gibisin."
"Anlamadım."
"Diyorum ki, benim Helin nerede? Başka bir insan gibi davranıyorsun. Ne bu somurtkanlık, bu dalgınlık?"
"Yok bir şeyim Tolga, sabahtan beri içimde kötü bir his var, ondandır."
"Korkma."
"Korkmuyorum." Yalanın böylesi.
"Olsun, sen yine de korkma." Bal gibi korktuğumun o da farkındaydı.
"Tamam."
Bu sırada okula gelmiştik. Bina olarak eski okulla neredeyse aynıydı. Bu bina azıcık daha küçüktü belki, bir o..
Arabayı park etti, indik.
"Seninle gelmemi ister misin?" Dedi.
"Saçmalama, iyiyim ben, takma kafana."
Başını salladı.
"3'te burada bekliyor olacağım."
"İşin varsa.."
"Helin." Sesi çok otoriter çıkmıştı, başımı salladım.
"3'te burada olurum o zaman." Dedim.
Gülümsedi, alnıma bir öpücük kondurdu. Bir an için tüm o kötü hislerden kurtulup yine o tozpembe dünyama dalmıştım.
Gülümsedim, binanın girişine yöneldim. Uzaklaşan arabasının sesini duyduğumda başımdaki toz pembe bulutlar yerlerini tekrar grilere bırakmışlardı.

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now