"Ne halin varsa gör!"

175K 5.7K 381
                                    

"Tolga! Şuna bak! Ufacık!" Elimdeki kareli bebek gömleğini kaldırıp Tolga'ya gösterdim. O da o sırada pusetlerle ilgileniyordu, yanıma geldi;
"Beğendiklerinin hepsini al. Hatta gitmeden şu gömleklerin aynı desenlisi var mı diye benim giyindiğim mağazalara da bakınırız. Baba oğul takım giyiniriz oğlumla." Deyip gülümsedi.
Gülümsedim.
"İki yakışıklıyla nasıl baş edeceğim ben?"
Sırıtıp tekrar pusetlerin yanına gitti, ben de beğendiğim giysileri seçmeye başladım. Keşke beğenmediklerimi seçseydim, daha kolay olurdu...

Mothercare'den çıkıp Armani Junior'a girdik.
"Tolga! Bu eşofmandan sende de var!"
"Bende hem siyahı hem grisi var, ikisinden de al. Bu arada şuna baksana.."
Elindeki lacivert şişme yeleği görünce resmen gözlerimde kalpler çıktı.
"İçi de seninki gibi bej mi?"
Sırıttı.
"Evet."
-------------

Tolga elinde tonla poşetle geziyordu. Şoförsüz çıkmayı isteyen kendiydi, ama korumlar hemen arkamızdaydı.
"Poşetleri korumalara ver istersen.."
"Oğlumun giysilerini başkalarına taşıtacak değilim." Dedi sert bir ifadeyle.
Gülümseyip koluna girdim.
"Baba sinirlendi.."
Sırıttı.
"Burberry Kids?"
"Anne bunu beğendi!"
-------------
"Bebek arabası rica ediyorum güzel bir renk olsun, üstüme başıma uysun."
"Yavrum senin giysilerine göre mi alacağız bebek arabasını?"
"Hayır, ama güzel bir renk alalım."
"Bu nasıl?"
Yanına gittim, üç tekerlekli çok tatlı bir bebek arabasının önünde duruyordu. Koltuk da dahil olmak üzere herşey kahverengi deriydi.
Mağaza görevlilerinden biri yanımıza geldi;
"Efendim mükemmel bir seçim. Bu ürün tek geldi zaten."
Sırıttım.
"Tolga Han Kurt'un oğluyum diye böğürüyor." Dedim neşeyle.
Gülümsedi.
"Alıyoruz."

Bebek arabasını ve ona uygun puseti de alıp, kendimize de birkaç parça (!) üst baş alıp, benim ısrarlarımla avm den çıktık, arabaya bindik.

"Siz ikiniz, acıkmadınız mı?" Dedi merakla.
"Baba acıktı mı?"
"Baba her zaman aç." Dedi sırıtarak.
"Tamam o zaman." Dedim gülümseyerek. "Seç istediğin yeri."
"Sen seç, ben nereden bileceğim.." Dedim.
Sırıttı.
"Oğlum portakallı ördek mi istersin, mis gibi has Bursa İskenderi mi?"
Bir kahkaha attım.
"Portakallı iskender istiyormuş."
Göz devirdi.
"Günün seçimi iskender, portakalı akşam annesi yedirir ona. Asıl gör bak Helin, ileride ikimize de motor alacağım, baba oğul binip iskender yemeye gideceğiz. İkimiz de bir buçuk- iki porsiyon yiyeceğiz."
"Motor kullanmanıza karşıyım, iskender konusuna gelince.. Sefanız olsun!"

-------------

Yemekten dönünce üstümdeki giysilerden kurtulup, gri diz altı bir tayt ve üstüne mor, uzun bir hamile tişörtü giydim. Artık normal giysiler olmuyordu. Çok kilo almamıştım ama Junior Kurt tosuncuk gibi doğmakta kararlıydı.
Saçlarımı salık bırakıp güzelce taradım, aşağıya, Tolga'nın yanına indim.
Beni görünce sırıttı.
"Ne sırıtıyorsun?!" Dedim kaşlarımı çatarak. Bu sırada yanına oturuyordum. Kolunu belime sarıp beni kendine çekti.
"Ne kadar şirin göründüğüne sırıtıyorum.."
"İki ay öncesine kadar ne kadar güzel olduğumu, manken gibi olduğumu konuşurken şimdi şirinliğimi mi konuşuyorsun?"
Başımı dizlerine koyup televizyonu izliyordum, o da saçlarımla oynuyordu her zamanki gibi.
"Hala çok güzelsin ve hala manken gibisin. Sadece.. Hamile bir manken gibi." Deyip gülmeye başladı.
Başımın altındaki yastığı kafasına geçirdim.
"Dalga geçme benimle!"
"Dalga geçmiyorum aslında. O konuda ciddiydim. Ne kadar kilo alırsan al yüzün güzel olduğu için güzelsin, zaten kilo da almadın doğru düzgün. Oğlumu 2-3 kiloluk bir şey olarak doğurursan bozuşacağız."
"Baba oğul sinirlerimi bozuyorsunuz. Ciddiyim."
"Yarın Ayten Hanım'dan randevun varmış?"
"Senden de bir şey gizli kalmıyor.. Evet. 7'inci ay bitiyor, gitmem gerekiyor."
Başıyla onayladı.
"Seninle gelmemi ister misin?"
Olumsuz anlamda başımı salladım.
"Kendim giderim.."

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now