"Zorundasın."

297K 11K 107
                                    

Akşam cemiyette giyeceğim kıyafetler az çok belli olduğu için eve gidince rahat davrandım, Pelin'in giysisini seçtik, annem takı seçiminde kararsız kalmıştı, onlara karar verdik. Bunları yaparken benim aklım hala bugünkü konuşmamızdaydı, o ayrı tabi.
En sonunda annem, ben, Pelin, oturma odasına geçtik. Çok kıyafet arasından seçim yapmak insanı ciddi manada yoruyor. Gerçekten.
Annem kendisine ve Pelin'e çay, bana kahve istedi yardımcıların birinden.
Sonra bana dönüp;
"Helin'ciğim?"
"Efendim anne?"
"Dalgınsın bugün?"
"Uykumu alamadım anne."
"Durduk yerde gülümsüyorsun."
"Gülümsemiyorum."
"Öyle olsun."
İçeceklerimiz gelmişti.
"Erkek arkadaşın var mı Helin?" Bir anda gelen bu soru karşısında şok olmuştum.
Pelin'in pis pis sırıttığını görüyorum. Gerçekten saklamaktan da sıkılmıştım doğrusu. Sürekli stres içindeyim falan. Aslında anneme söylemek çok dert olmazdı, ama annem cemiyette önüne gelene söyler, mutlaka bir yerlerden kulağına giderdi Tolga'nın ailesinin. Bizim cemiyetten değiller, olsalar bilirdim, ama tanıdıkları vardır mutlaka. Bu yüzden O'nu zor durumda bırakmamak için çenemi tutma kararı aldım.
"Ben duş alayım, sonra da saçımı yaptırır giyinirim, anca zaten. Pelin, kuaförü arar mısın ablacım? Yarım saate burada olsun. Makyözü de getirsin."
"Olur abla."
Odama çıktım. Duş aldım, 20-25 dakikada çıktım, çıktığımda pencereden bakınca kuaförün arabasını gördüm zaten. Bornozumu, terliklerimi giydim, makyaj aynamın önüne oturdum. Birkaç dakika sonra kapım çalındı.
"Girebilirsiniz."
Kuaförüm, yardımcısı, ve makyözüm gelmişti.
Kuaförümün adı Sibel. Dedikoducu bir kadın değildir, sır saklar, işinde beceriklidir. Ama o yardımcısı yok mu! Cemiyetin dedikodu gündemini canlı tutuyor resmen. Adı da Ayça mı ne. Öyle bir şey işte. Makyazüm, Özge. Çok tatlı, güzel bir kız. Ve işini mükemmel yapar. Şu ana kadar beğenmediğim bir makyajım olmadı onun sayesinde.
Sibel abla konuşmaya başladı;
"Helinciğimm! Nasılsın güzelim?"
"İyiyim Sibel Abla, sen?"
"İyiyim, bugün nasıl bir model yapalım? Elbiseni görebilir miyim?" Elimle giysi odamdaki dolaplardan birinin kapağına asılmış bordo giysi kılıfını gösterdim.
"Bir bakalımmmm.."
Kılıfın fermuarını açınca, yüzünden hayal kırıklığı okunuyordu.
"Tatlım, cemiyet için fazla sade değil mi bu?"
"Arkasını çevir Sibel Abla."
Giysiyi tamamen kılıftan çıkarttı, önden siyah, uzun kollu, omuzlarında içten vatka olan, daracık balık bir elbiseydi, arkası ise göbek hizasına kadar açıktı. Belki birazcık daha aşağısına kadar. :)) Dekoltenin kenarlarını, incecik işlenmiş yakut ve zümrüt rengi karışımlı taşlar süslüyordu.
3'ünden birden bir "Waoow!" Sesi duyuldu.
Özge;
"Asalet akıyor Helin! Mükemmelsin."
Gülümsedim.
"Siz ne yapacağınıza karar verin :)"
Sibel Abla;
"Dekoltenin görünmesi için bol bir topuz yapacağım, saçların güzel zaten, önden hareket veririz biraz."
Özge;
"Siyah dumanlı makyaj yapalım. Gözlerinin rengi ortaya çıkar."
Ayça mıdır nedir o da konuştu tabi,
"Sadece manikür pedikür yapıp ten rengi oje sürüyorum o zaman?"
Sibel Abla başıyla onayladı.
Onlar işlerine koyuldular, ben de kendimi bıraktım onlara valla.
Özge ilk nemlendiriciler sürdü, 20 dakika duracak bir maske yaptı, bu sırada Sibel abla saçlarımı kurutup, topuzumu yapmaya başladı, yardımcısı ise pediküre başladı.
20 dakika sonra topuzun arkası bitmişti, aynı şekilde pedikür de. Özge maskeyi temizledi, makyajımı yapmaya başladı, Ayça da (adı Ayça olmayabilir ama olsun.) manikür yapmaya başladı. 15-20 dakika sonra makyajım tamamlandı. Özge bu iş için yaratılmış sanırım. Yine mükemmeldi! Gözlerim acayip güzel görünüyordu, dudaklarıma koyu kırmızı ruj sürmüştü, bu da beyaz tenime çok yakışmıştı. İşi biten Özge odamın köşesindeki berjere oturup dergi okurken, Sibel abla da saçımı tamamladı, aynı şekilde o da işinin piri olduğunu bir kere daha kanıtladı. Saçlarım önden hafif dalgalı görünüyordu, arkadan ise şık bir topuz olmuştu. Ve dekolteyi kesinlikle kapamayacaktı. Manikür de tamamlanınca onlarla vedalaştık, birkaç dakika sonra hizmetçilerden biri geldi,
"Helin hanım, giyinmenize yardım edeyim." Dedi. Gerçekten saçım yapılıyken o daracık elbiseyi giymek dertti. Neyse ki sırtı açık, saçımı bozmadan kolayca giydim elbiseyi. Üstüme mükemmel oturmuştu, en ufak bir potluk yoktu. Elime yakut rengi taşlı clutch aldım, ayağıma yüksek siyah platformlar giydim. Zaten gözükmüyordu. Aynanın karşısına geçince bir kere daha ne kadar mükemmel göründüğümü fark ettim..
Aşağıya indiğimde Pelin hazırdı. Koyu pembe, uzun kollu, mini bir elbise giymiş, siyah topuklular ve siyah küçük bir çantayla tamamlamıştı kıyafetini. Saçlarına hareketli fön çektirip bırakmıştı, o kadar güzel saçları vardı ki, bende olsa ben de öyle yapardım.
Ben inince yardımcılar gelip gelip
"Helin hanım çok güzel olmuşsunuz."
"Helin hanım şahane görünüyorsunuz." Gibi cümleler kuruyordu. İlgi odağı olmayı sevmiyor değilim. Ama abartılmadıkça..
O sırada merdivenlerden annem ve babam inmeye başladı, babam siyah bir takım elbise giymiş, siyah kıravat takmıştı. Ceketinin cebinde ise mürdüm bir mendil vardı. Annem ise mürdüm uzun bir elbise giymiş, siyah, kürk bir pelerin almıştı omuzlarına. Saçlarını topuz yaptırmış, bronz tonlarda da bir makyaj yaptırmıştı. Uyumlu ve asil görünüyorlardı.
Babamın şoförüyle toplantının olacağı otele gittik. Süslenmiş kokteyl masaları balo salonuna düzenli bir şekilde yerleştirilmişti. Salonun üç duvarı tamamen camdı, dışarıdaki havuz ve aydınlatmalar da bu yüzden süslenmişti. Biz gittiğimizde içerisi hayli kalabalıktı. Son gidenlerdendik sanırım.
Ben en arkadan iniyordum, herkesin meraklı meraklı bana baktığının da gayet farkındaydım, bize ayrılan masaya geçtik. Kokteyl masalarından nefret ediyordum. Gece boyu 12 cm topuk üzerinde ayakta durmak nasıl bir duygu biliyor musunuz?
Sürekli masaya birileri geliyor, annemle konuşuyordu.
"Ay canıım, çok özlemişim, Miami'deki tatilden erkence dönüp toplantıya yetiştim sırf senin için." Yalan. Annemi çok kıskanırlar. Ve hiç sevmezler.
"Canıım işlerim çok yoğundu bir türlü katılamıyordum toplantılara, biliyorsun .......... Holding'le yeni bir proje üzerinde çalışıyoruz." O holding babamın kuzeninindi. Kime neyle hava atıyorsa.
Babam tabiki sıkıldı,
"Ben bar kısmına geçiyorum hayatım, gelirim sonra." Dedi. Annem biraz bozuldu ama,başıyla onayladı.
Yanımıza bir gelen gidiyor, öteki geliyordu.
"Hayatım Helin kaç yaşında? Mükemmel görünüyor. Bak benim dayımın küçük oğlu Hong Kong da şuan, dönünce babasının otel zincirlerinin başına geçecek, tanıştıralım."
Annemin o kadar hoşuna gidiyordu ki bu laflar, keşke Tolga Han Kurt'la çıktığımı ona söyleyebilseydim.
Böyle ortamlarda telefonla uğraşmak cidden ayıp sayılır, ama ciddi manada sıkılmıştım. Hem bu yüzden, hem de şu etraftaki muhtemel kayınvalide adayları gıcık olsun diye açtım telefonumu, instagrama girdim. Annemin bakışlarını görmeniz lazım.
"Helin'ciğim?!!"
Tam bana birkaç laf daha edecekti ki, başka birisi dikkatini çekti, ben de telefonuma döndüm. Pelin beni dürtünce şaşırdım.
"Noldu?"
"Abla sola bak."
Soluma döndüğümde bir kadın birinin koluna girmiş, anneme doğru yürüyordu. Kadını tanımıyordum, sonra koluna girdiği adama baktım, hayatımın şoklarından birini yaşadım. Tolga!
"Ne arıyorsun burada?" Bakışı attım hemen.
O da sırtıma bakıp;
"Bu ne be?" Bakışı attı anında.
Annemin yanına yaklaştılar, ben de hemen gittim yanlarına.
"Mehveş'çiğimm!" Ay inanmıyorum. Kaynanamın adı Mehveş mi? İğrenç!
"Asude'ciğim! Ay çok özlemişim!"
Onlar birbirlerine sarılırken Tolga kaş göz yapıyor, dekoltem için resmen bakışlarıyla azarlıyordu.
Ben de fırsattan istifade göz devirip geçiyordum. Hahahah çok eğleniyordum ya.
Ta ki annem Tolga'ya dönüp;
"Tolga mı bu? Mehveş inanamıyorum! Ne kadar büyümüş? Son gördüğümde lisedeydi."
"Cemiyetlere gelmekten nefret ettiği için ortalarda görünmüyordu hayatım, bugün de 'Kavalyen olayım anne' dedi, geldi. Ben de şaşırdım valla."
Annem başını sallayıp Tolga'ya döndü,
"Tolga'cığım! Çok yakışıklı olmuşsun. Ne kızlar koşuyordur peşinde!"
Tolga bana dönüp çaktırmadan göz kırptı, sonra anneme sadece gülümsedi.
Annemin şu lafları yok mu? Deliriyorum! Bir bomba daha;
"Var mı bir kız arkadaşın?"
Olsa bile var diyecek hali yok ya anne. Saçmalamasana anne. Ben tek saçmalayanın annem olduğunu sanardım, ama benim adam da manyak çıktı;
"Var, Asude Hanım."
Annem abartı bir şaşırma ifadesi yaptı,
"Kim o şanslı bayan Tolga'cığım??"
Anne -cığım nedir ya? Deme şu adama şöyle.
Tolga gayet sakin bir tavırla;
"Kızınız efendim."
Oha! Tolga? Naptın sen? Ay inanamıyorum!
Annemin fal taşı gibi gözlerinin bana öfkeyle dönüşü, Mehveş Hanım'ın ilk Tolga'ya sonra bana attığı korkunç bakış, Tolga'nın bana sırıtarak bakışı..
Bunların hepsi neden bana bakıyor? Resmen dizlerimin bağı çözüldü stresten. Korkunç bir andı. Beni kurtaran yine Tolga oldu.
Elimden tuttu, anneme dönüp centilmence,
"İzninizle, efendim." Dedi. Elimi tuttuğu gibi camekanların dışına havuz tarafına çıkardı. İnsanların hepsinin buraya baktığına adım gibi emindim.
"Ne yaptığını sanıyorsun?!" Çok sinirliydim.
"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun?!"
"Bana sormadan nasıl anneme bunu söylersin?"
"Böyle bir elbiseyi nasıl giyersin!"
Artık elimden değil dirseğimden tutuyordu.
"Bırak beni. İnsanlar bize bakıyor."
"Ben burada olmasam da sana bakacaklar. Veya sırtına!"
Onu ilk kez bu kadar öfkeli görüyordum.
"Abartma Tolga. Buradaki herkes beni bebekliğimden beri tanıyor."
"Hepsi seni bir akrabalarıyla veya oğullarıyla tanıştırma derdinde!"
"Ya bana ne?!" Artık ben de bağırıyordum.
"Ben sana söyledim! Benim sevgilim böyle şeyler yapamaz dedim! Bugün arabadan inerken açık giyinme dedim!"
"Saçmalıyorsun!"
"Ben saçmalarım! Sen bana uymak zorundasın!"
"Değilim!"
"Zorundasın!"
İyice yaklaştım,
"Yalandan sevgili numarası yaptığın kimse, her dediğini yapmaz. Haberin olsun."
Kolumu bıraktı, otelin bahçe kapısından çıktı gitti. Şok olmuştum. Burada sinirlenip ortamı terk etmesi gereken ben değil miydim?
Bahçenin ortasında ayıptır söylemesi mal gibi kaldığımı fark edince şirin suratımı takınıp tekrar içeri girdim.
İçeride herkes beni gösterip duruyordu. Gerçekten bu gece için hayal edeceğim en son şey bu olurdu.
Annem yanıma yaklaştı,
"Seninle görüşeceğiz küçük hanım."
Kızmak, ilgilenmek şimdi mi aklına geliyordu? Ayrıca neye bu kadar kızıyordu? Kendisinin hiç mi sevgilisi olmamıştı?!
"Görüşelim anne."

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now