"Melek gibisin.."

192K 6.9K 333
                                    

"Dadı? Giysilerim sende mi?" Diye seslendim, üst katın merdivenlerinden..
"Bende Helin Hanım, Sadık Bey getirdi kuru temizleden, odanıza geçin ben getiriyorum."
Odama geçtim, okul dönüşü kuaförüme uğrayıp öyle gelmiştim. Onların eve gelmesini bekleyemezdim.
Hareketli, hacimli bir fön çektirip iki yandan birer tutam saçı bükerek alttan tutturmuşlardı. Sade olmasını istemiştim çünkü giysim ayrıntılıydı.
Makyajım da ince bir eyeliner ve rimelden oluşuyordu. Ah bide ruj var tabi, bordoya yakın bir ruj..
Odamın kapısının tıklatılmasıyla elimdeki Vogue'u kapatıp giyinme odama geçtim, dadı da arkamdan geldi.
"Ne güzel giysiymiş bu böyle!" Dedi.
"Değil mi dadı? Ben de çok sevdim!"
"Sen seçersin de güzel olmaz mı? Yardım etmemi ister misin?"
"Bluzu giymeme edersen süper olur.." Diye mırıldandım.
İlk olarak saçlarımı bozmamak için büyük bir çaba göstererek, siyah, üstünde bordo ve yeşil tonlarında taşlar ve yer yer altın rengi işlemeler olan, kolsuz, mini bluzu giydim.
Sonra, dadı çıktı, aynı işlemelere sahip yüksek bel kalem eteği aldım. Giyerken karnımdaki "İzmir Hatırası",
"Ben de buradayım!" Dercesine belli ediyordu kendini. Nasıl iz bu böyle? Boydan boya.. İçimden katil abiye bir güzel sövüp eteğimi geçirdim üstüme.
Bordo Jimmy Choo stilettolarımı giydim, bordo clutch'ımı aldım elime. İçinde sadece kimliğim, makyaj malzemelerim ve telefonum vardı.
Omzuma siyah pelerinimi atıp büyük boy aynasında son bir bakış attım kendime.
İsteyen ukala, kendini beğenmiş diyebilir, zira aynada gördüğüm kıza puanım, 10 üzerinden 10.

Aşağıya indiğimde Tolga'nın çoktan geldiğini görünce şaşırdım.
Üstündeki siyah takım elbisesi ve bordo gömleği, buğday teniyle mükemmel bir uyum yakalamıştı.

Gülümseyip yanına gittim, babamla konuşuyordu. Bir saniye? Babam evde ne arıyor ki? Normalde yüzünü göremediğimiz adam saat 7'de evde mi?

"Şimdi onunla mı çıkıyorsunuz yemeğe?"
"Evet Ahmet Bey, bir teşekkür yemeğine çıkmak istediğini söyledi."
Babam gururla, göğsünü kabartarak başını salladı.
"Baba?" Dedim sesimdeki şaşkınlığı gizleyemeyerek.
"Helin?" Dedi sırıtarak.
"Saat 7 ve sen evde misin?"
Bir kahkaha attı.
"Başlarım işinize dedim, geldim eve."
"İyi yapmışsın." Dedim samimi bir gülümsemeyle..
"Çıkalım mı?" Dedi Tolga.
Başımla onayladım, babamla vedalaşıp arabaya geçtik.
Şu siyah Panamera eski Range'e göre ne kadar asil..

"Yemek nerede?" Dedim.
"Çırağan'da, Laledan Restaurant'ta."
Başımı salladım. Çırağan? Severim..
"Bordo yakışmış.." Diye mırıldandım.
"Şirkete Tuğba gelmişti, beni görünce akşam bordo giymemi söyledi."
Sırıttım.
"İyi yapmış."
"O zibidi gelmedi yanına okulda, değil mi?"
"Hayır, gelmedi."
"Sıkıyorsa gelsin."
Tamam sinirleniyorsun anlıyorum da güzelim direksiyonun suçu ne canım? Diyemedim.

"Buluşacağımız kişilerin isimleri ne? Bilmezsem ayıp olur yani.." Diye mırıldandım.
"Mehmet Faslı, yanında kimle gelir bilmiyorum."

Kısa bir yolculuğun ardından Çırağan'a varmıştık. Görevliler arabamızı almış, biz de içeri geçmiştik. Girişte pelerinimi vestiyere vermiştim.
Restoranın içine girdik, garsonların gösterdiği masaya yöneldik. Adamı hatırlıyordum zaten. Klasik turizmci tipi vardı. Takım elbise, fular.. Ama yanındaki sarı saçlı kızı tanımıyordum. Bu adam minimum 50 yaşındaydı, yanındaki kızı falan mıydı?
Şaşkınlığımı gizlemeye çalıştım, masaya geçtik.
Adam ayağa kalkıp önce Tolga'nın elini sıktı. Elini bana yönelttiğinde başımla hızlıca bir selam verdim.
Yanındaki sarışın, dış cephesi teninden üç ton açık fondötenle sıvanmış kız elini Tolga'ya uzattı, Tolga görmemiş gibi yapıp yerine oturdu.
Seviyorum seni adam!
Bu sefer kız elini bana uzattı, elini sıktım. Yanlış anlaşılmasın, dışarıdan tokalaşma gibi görünüyor olabilir ama kelimenin tam anlamıyla "sıktım".
Garsonun çektiği sandalyeme kibarca oturup bacak bacak üstüne attım.
"Tanıştırayım." Dedi Mehmet Bey,
"Müstakbel eşim Pınar."
Gülmemek için dudaklarımı bastırıyordum. İçimden ciddi şeyler düşündüm, örneğin; pandaların neslinin tükenmesi, Prada'nın yeni çıkacak modelleri, Mac ile Make Up Forever arasındaki büyük rekabet.. Ve biraz daha ciddiye bağladım.
Kız sinirle bakıyordu bana. Yüzüme alay eden bir gülümseme yerleştirip hızlıca ona yönelttikten sonra Tolga ve Mehmet Bey'e döndüm.
"Size teşekkürler az kalır, Tolga Han Bey."
"Rica ederim, işim." Diye kestirip attı Tolga.
Abartı iltifatlar ona göre değildi. Normal iltifat için bir şey diyemeyeceğim.
"Ee? Siz evli misiniz?" Diye sordu adam bana dönerek.
"Nişanlıyız." Dedim, kibarca.
"Düğün ne zaman bari?" Dedi adam, Tolga benden önce atıldı;
"Bu yaz."
Bu yaz mı? Oha? Önümüzde iki ay mı var? Ay hayır! Nasıl gelinlik seçeceğim ben? Hayır hayır hayır!

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now