"... merak etme.."

136K 5.8K 108
                                    

Babamın sesini duyunca içimi büyük bir güven duygusu kapladı;
"Durumu nasıl?"
"Ahmet Bey, hastanız buraya getirildiğinde çok kan kaybetmişti, ayrıca hamilelik durumu vardı, bu bizi çok zorladı. Kırılan kaburga kemiklerinden biri akciğeri zedelemişti ve karın bölgesinde iç kanaması vardı. Ayrıca ameliyat sırasında hamilelik tansiyonu problemi olduğunu öğrendik. Elimizden gelen her şeyi yaptık, ameliyatlar sorunsuz geçti ancak şuan yaşam destek ünitesine bağlı. Buraya getirildiğinde çoktan komadaydı. Dürüst konuşmak gerekirse komadaki bir hasta için çok ümit beslememeniz gerektiğini düşünüyorum.."
Hamilelik durumu zorladı ne demekti? Bebeğim neredeydi?! Ona kavuşmaya bu kadar yaklaşmışken onu kaybedemezdim..
Tolga'nın sesini duyunca içimi büyük bir özlem dalgası kapladı.
"Uyanacak ulan! Karım o benim! Benim Helin'im o! Uyanacak! Başka seçenek yok!"
Doktor olduğunu düşündüğüm kişi yine konuştu;
"Tolga Bey, buradan sonrası tamamen ona kalmış. Vücudu ameliyatlara ve yaralarına dayanabilirse, tekrar kendi kendine nefes almayı başarırsa hayata dönebilir, ama hamileliğin etkisiyle vücudu çok güçsüz kalmış.."
"Doğru konuş lan! O zaten hayatta!"
Ahmet Abi'nin sesini duydum,
"Tolga gel, biraz hava alalım."
"Olmaz, uyandığında yanında olmak zorundayım."
Babam konuştu;
"Ahmet, sen Asude Annen'in ve Pelin'in başında dur istersen. Ben burada Tolga'nın yanındayım."

Uzaklaşan adım seslerinin ardından babamın sesini duydum.
"Oğlum, suçlama kendini."
"Benim yüzümden oldu baba, nasıl suçlamam?"
"Senin yüzünden değildi. Her zaman olabilecek bir şey bu. Asıl hata Helin'in doktorunda. Tansiyon problemini ve erken doğum riskini sana söylemeliydi."
Tolga derin bir nefes aldı.
"Onu evde yalnız bırakmamalıydım."
"Bırakmamalıydın, ama kader buymuş, bıraktın. Bak evlat, içim yanıyor tamam mı? Kızımı şu yatakta, üç farklı ameliyat yarası ve morluklar içinde görürken içim acıyor. Uyanıp şımarıklıklar yapmasını, kıyafetlerimi eleştirmesini istiyorum. Ama olmuyor. Karımı, küçük kızımı yatıştıramıyorum. İlk kez bu kadar çaresiz hissediyorum kendimi. Ama senin de en az benim kadar kötü olduğunun farkındayım. Atlatacağız. Güçlü olacak ve atlatacağız. Bu cadının burnumuzdan getireceği daha çok zamanımız var.."
Ayak sesleri uzaklaşınca elimde bir el hissettim. Tolga'ydı elimi tutan. Elini tutmak, sıkmak istiyordum ama hiçbir şey yapamıyordum. Sadece duyuyordum, herşeyi. Ama kimseye ne cevap verebiliyor, ne de hareket edebiliyordum. Hissizdim, acı hissetmiyordum..

"Yalvarırım uyan Helin.. Uyanıp bana bağırıp çağırmanı istiyorum.. Özür dilerim, seni evde yalnız bırakmamalıydım.. Kendimi kaybettim bir an.. Bana söylemeliydin Helin, anlatmalıydın. Evet, 7 aydır sıkıyorum seni, belki de daha çok sıkacağımdan korktun -ki haklıydın- ama yavrum, bunu benden gizlememen lazımdı. Keşke evden çıkmayıp ağzıma geleni söyleseydim sana. O zaman burada olmazdın. Birbirimize bağırır, çağırır, sonunda kıyamaz, barışırdık. Şimdi sensizlikle burun burunayım. Yalvarırım dayan. Zor, biliyorum ama dayan, olur mu? Benim için dayan, bebeğimiz için dayan.."
Bebeğimiz mi?! İyi miydi oğlum?!
"Onu görmen lazım.. Erken doğduğu için küvezde tutuyorlar şuan. O kadar ufak, o kadar küçük ki.. Ama çok güçlü benim oğlum. Dayanıyor. Burnu ve ağzı tamamen sana benziyor.. Gözlerini açmadı daha.. 3 saatte bir görmemize izin veriyorlar. En son Pelin girdi yanına, çok iyi anlaştılar..
Uyan hadi, daha beraber isim seçeceğiz seninle. O'nu bebek arabasına koyup, istediğimiz her yeri gezeceğiz. Yurt dışına da çıkabiliriz?"
Bir sessizlik oldu, elimi öptü, tekrar konuştu, bu sefer sesi çatallı çıkıyordu;
"Biz sensiz yapamayız.."

Şuan yapmak istediğim şey, yerimden doğrulup, tüm gücümle kollarımı boynuna dolamaktı. Ama yapamıyordum işte.. Olmuyordu..

-------------

"Bir değişiklik var mı?"
Annemin sesiydi duyduğum..
"Hayır Asude. İçeri girme, ağlayıp duruyorsun."
"Baba, benim içeri girmem lazım, 5 dakikaya çıkacağım."
Bu seferki de Pelin'di.
"Neden?"
"İşim var."
"Geç bakalım." Pelin'in adımları yaklaşırken annem konuşuyordu;
"Ahmet ben de gireyim."
"Hayır Asude."

Pelin yanıma gelip saçlarımı omzumun üstüne aldı, taramaya başladı.
"Uyandığında beni saçların yüzünden azarlamanı istemiyorum.." Güldü, devam etti.
"Evinden hastane valizini aldım, içinde lohusa saç bandın vardı, onu da getirdim, takacağım şimdi başına."
Saçlarımı taramayı bitirince uzanıp saç bandını taktı. Erkek bebek olduğu için bebe mavisi kocaman bir fiyonk şeklinde yaptırmıştım bandımı.
İşini bitirince yatağımın yanından kalktı, gitmeden önce konuştu;
"Ben şimdi annemle bizim eve geçeceğim, gece tekrar geleceğiz. Gelirken tüm makyaj malzemelerimi getireceğim.. Bebeğinle ilk karşılaştığın anda bir sürü fotoğraf çekip instagrama atmam lazım, makyajsız olmak istemezsin.."

-----------

"Pelin mi taktı bu bandı başına? Nasıl güzel göründüğünü bir bilsen..
Biliyor musun? Bizim ufaklık az önce açtı gözlerini. Üzgünüm hayatım, senin gibi yemyeşil gözleri yok. Göz konusunda tamamen bana çekmiş, koyu kahve gözleri var. Şimdiden çapkın çapkın bakışlar atıyor hemşirelere." Güldü, devam etti;
"Bu arada merak etme, hizmetçilere haber verdim, bahçendeki çiçeklerini sulayacaklar. Kesinlikle bir tanesi bile kurumayacak..
Annen ve Pelin eve gitti ama Yengem ve Tuğba bekliyor onun başında. Camekanların arkasından da olsa sürekli bakıyorlar ona. Yalnız kalmasına izin vermiyorum. Ayrıca bebek yoğun bakımının önüne birkaç adam yerleştirdim, gönlünü ferah tut, tamam mı?" Duraksadı, devam etti.
"Şuan hemşire camdan işaret yapıyor, yoğun bakıma girince çok duruyormuşum, doğru değil bu yaptığım. Ayrı duramıyorum senden." Güldü,
"Uyansan yanındaki serum direğini kafamda parçalarsın, bana en yakıştırmadığın renk üstümde, yeşil. Yanına girerken bunları giymek zorunluymuş. Elimde olsa o çok sevdiğin bordo gömleklerimden birini giyer, yanında öyle beklerdim..
Şimdi oğlumuzun yanına gideceğim, bir saat sonra tekrar yanına geleceğim. O sırada bensiz idare edebilir misin? ..... Seni seviyorum.."

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now