"Ben sanırım.."

200K 5.6K 541
                                    

Medyada Helin'in elbisesi var.. 😉

"Tolga, gerçekten Cengiz'e bakabileceğinize emin misin? Yanımda da götürebilirim."
"Hayır, oğlumla takılacağız biz. Artık mızmızlanmıyor. Dimi len?"
Yatağa oturarak uzanmış, Cengiz'i dizlerine yatırmıştı.
"Oğluma lanlı lunlu konuşmayı öğretmez misin?"
Göz devirdi.
"Gidip giyinsene sen!"
Göz devirip giyinme odasına indim, siyah, tamamen kadife, ultra mini, uzun kollu ve omuzlara doğru geniş yakalı elbiseyi kılıfından çıkardım.

Tuğba'nın kına gecesi vardı bu gece. 2 ay süren hummalı hazırlıklarımız bitmiş, her şey tamamlanmıştı sonunda.
Benim nişanımda,kınamda,düğünümde çok yardımcı olduğu için ben de onun bu özel günlerinde ona gönülden yardım ediyordum açıkçası. 2 aydır bebekle ne kadar olabiliyorsa, bir şeyler yapmaya çalışıyordum onun için.
Cengiz Han'ı soracak olursanız 3,5 aylık olmuştu. Yüz hatları oldukça değişmişti bu dönemde. Ayrıca saçları uzamıştı. Kafasına palmiye dikince çok tatlı oluyordu ama Tolga kızıyordu.
"Yumuşak ettin çocuğu!" Diyor, saçları bozuyordu.
Bu gece Cengiz Han'a Babam, Özkan ve Vural üçlüsünün yardımıyla Tolga bakacaktı. Soner Abi ve Murat Dayı kına işleriyle ilgilenirken Ahmet Abi de onlara yardımcı oluyordu.
Bunları düşünürken elbiseyi giymiş, yandaki fermuarını yukarıya çekmiştim.
Ayağıma rugan, dışı siyah, tabanı kırmızı Louboutin'lerimi geçirip makyaj masama yöneldim. Saçlarıma kuaförde hareketli fön çektirmiştim, hiç dokunmadım. Gözlerime hafif dumanlı bir makyaj yaptım, kırmızı bir ruj sürdüm.
Takı olarak tek taşımı ve beş taşımı taktım, boynuma da Tolga'nın kına gecemde hediye ettiği safir kolyeyi.
Siyah düz kabanı dolaptan alıp koluma astım, siyah portföy çantamı da alıp odadan çıktım.
Tolga odada değildi, büyük ihtimal salona inmişti.
Tahmin ettiğim gibi de oldu. Salonda televizyon izliyordu, Cengiz'le birlikte. Evet birlikte. Baya 3,5 aylık bebeği pusete koymuş, yanına oturtmuş, beraber televizyon izliyorlardı.
Ben Cengiz'i götürmeme kararımı sorgularken Tolga merdivenlerdeki varlığımı farketti, bana döndü, ve şu tepkiyi verdi;
"Çüş!"
Yerinden kalkıp hızlı adımlarla yanıma geldi, ben de ona doğru yürüdüm. Yanıma gelince resmen ağzı açık bir şekilde beni süzdükten sonra kollarını belime dolayıp konuştu;
"Düşman çatlatmak için böyle giyinmeni anlıyorum. Anlıyorum ama, lan benim suçum ne?!"
Kollarını belime dolayınca istemsiz olarak ellerimi göğsüne yerleştirmiştim.
Bir kahkaha attım.
"Ne suçu ne cezası Allah aşkına sevgilim?"
Sabır dilercesine havaya baktı, tekrar bana döndü;
"Şuan sana yapabileceğim tonla şey var ama inan bana, yok Tolga saçımı bozdun, yok rujumu dağıttın, yok elbisem kırıştı, yok ayakkabımın teki nerede.. Dırdırlarını çekmek istemiyorum."
Göz devirdim.
"Ben dırdırcı mıyım?"
"Gerçekten buna mı takıldın Helin?"
Masum masum kirpiklerimi kırpıştırdım, bu sefer ellerini yüzüme yerleştirip dudaklarıma yönelmeden önce konuştu;
"Resmen kendin kaşınıyorsun.." Deyip dudaklarıma yöneldi.

Çalan kapı ziliyle gözlerimi bir anda açtım. Tolga da aynı şeyi yapmıştı. Ensesindeki ellerimi hiiç istemeyerek çözüp kapıya yöneldim, ve o kükremeyi duydum;
"Helin!"
Arkamı döndüm, konuştu;
"Çabuk kabanını geçir üstüne!"
Koşarak merdivenin korkuluğuna astığım siyah düz kabanımı üstüme geçirdim. Oradan da bu kattaki banyoya geçip dağılan rujumu düzelttim.

Kapıdan çıktığımda Özkan ve Vural gelmişti. Biri Cengiz'in bir tarafına, öteki de diğer tarafına oturmuş, oynamaya başlamışlardı hemen. Kahkahalarla gülüyorlardı bir şeye. Gülümseyip evin çıkışına yöneldim, Tolga holdeydi zaten.
Yanına gidince bir şey dikkatimi çekti, yaklaştım, yaklaştım ve yaklaştım.. Sonra da işaret parmağımı üst dudağının üstünden geçirdim. Parmağıma bakınca gülmeye başladım.
"Ne gülüyosun?!" Dedi kaşlarını çatarak. Hala Özkan ve Vural'ın  o özel anı bozmasına sinirliydi benimki.
"Rujum sana çok yakışmış sevgilim.." Diye mırıldandım.
"Hass.." Deyip arkasındaki aynaya döndü, elinin tersiyle dudağını sildi. Sonra da eline bakıp konuştu;
"Ulan bu ne?! Bahçe duvarlarını boyarım ben bununla!"
Kıkırdadım.
"Kırmızı kesinlikle senin rengin."
"Ben gece göstereceğim sana..."
Göz devirdim.
"Benim geleceğim saatte baba oğul bir yerlerinizi devirmiş uyuyor olursunuz sevgilim."
Göz devirdi.
"Göreceğiz."
Gülümseyip kapıdan çıktım, dudaklarına son bir öpücük bırakıp konuştum;
"Oğluşuma iyi bak olur mu?"

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now