"Bir de şey var.."

128K 5.4K 103
                                    

Ayten'in muayenehanesinden çıkıp arabama bindim, evin yolunu tuttum. Yol boyu son ses müzik açıp dinlemiştim.

Otopark kapısının kumandasındaki düğmeye bastım, kapı açılınca arabayı park ettim, indim.
Arabamı farkeden Havva kapıyı çoktan açmıştı,
"Hoşgeldiniz efendim."
"Hoşbulduk.." Dedim, stilettolarımı pufa oturup çıkarırken.
"Havva?"
"Buyrun Helin Hanım?"
"Sabah aceleyle çıktım soramadım, bugün nasılsın?"
Havva gülümsedi,
"Efendim, 1,5 ay oluyor, çok iyiyim artık. Her gün sormayın.."
"Bende mi gariplik var.." Diye mırıldandım.
"Nasıl?" Dedi,
"Ben hala ani hareketler yaptığımda ameliyat yerlerimin acıdığını hissediyorum."
"Helin Hanım benim iki üç çatlağım vardı. Yapmayın, siz aynı anda üç ameliyat geçirdiniz, çok normal."
Başımı salladım,
"Ama yaraları baya geçti!" Dedim neşeyle.
Kıkırdadı,
"Bu kadar neşeli bir insana yakışmadıklarını anlayıp gitme kararı almışlardır."
Kıkırdadım,
"Annemler aradı mı hiç?"
"Hayır efendim."
"Cengiz odasında?"
"Evet."
Pıtır pıtır yukarı çıktım, merdivendeki bebek kapısını açıp üst kata girdim.
Bebek kapısı ne diyeceksiniz, merdivenin alt kattaki 3'üncü basamağında ve üst kattaki ilk basamağında monteli duran ahşap bir kapı.
Cengiz Han bir aydır emekliyor ve etraftaki şeylerden destek alarak ayağa kalkabiliyordu, bu yüzden babası merdivenlere bu bel hizama gelen kapılardan monte etti. Görüntüsü kötü olmadığı için sesimi çıkarmadım ben de..
İlk olarak Cengiz'in odasına girdim, oyun minderlerinin içinde ahşap oyuncaklarıyla oynuyordu. Çoğuyla diş kaşıyordu. Ağzında 5 tane dişi vardı şu ana kadar. Ön üstteki iki dişi gülünce o kadar tatlı görünüyordu ki..
"Senin yine dişin mi çıkacak ha yakışıklım?" Dedim ona yaklaşırken.
Ellerini çırptı, gülümsedi. Ben de ellerimi çırptım karşılık olarak.
"Kooocaman adam oldun sen aşkım! Kooocaman oldun!"
Elindeki treni bana uzattı, elinden aldım,
"Çufçuf geliyooooorrr!" Diyerek treni ona sürünce emekleyerek kaçmaya başladı. Bezle kabaran o poposunu ısıra ısıra sevesim geliyordu. Odasının kapısının yanına attığım çantamdan sesler gelince Cengiz'i de kucağıma alıp çantamdaki telefonuma uzandım, ekranda babasının resmini gören Cengiz yine ön ikiliyi gösterecek şekilde gülmeye başladı.
Melodik bir şekilde konuşarak açtım telefonu,
"Eeefenndimmm?"
"Fıstığım, ne yapıyorsunuz diye merak ettim, arayayım dedim."
"Dışarıdaydım, yeni geldim, Cengiz'le çufçuf oynadık."
Çufçuf deyince Cengiz gülmeye başladı.
Ona göz kırpıp telefona odaklandım,
"Sen ne yapıyorsun?"
"Duruşmadan çıktım, ofise geçiyorum şimdi, birkaç işim var, halleder erkenden gelirim. Alınması gereken bir şey var mı?"
"Ayy evet var Tolga. Gelirken almayı unuttum Cengiz'in bezleri bitti."
"Tamamdır, başka?"
"Başka yok."
"Tamam yavrum, görüşürüz."
"Görüşürüz.. Aa Tolga!"
"Hı?"
"Kuş lokumu alsana."
"O ne be?"
"Küçük küçük rengarenk lokumlar oluyor ya, ondan."
"Tamam, alayım."
"Öptüm seni koocaman."
"Ben de seni yavrum."

------------

"Hayır anne daha söylemedim, emin değildim zaten bugün kesinleşti. Nasıl söyleyeceğimi de bilmiyorum."
"Ay uçacak havalara!"
"Kesinlikle!" Deyip kıkırdadım,
Pencereden siyah Porsche'u görünce konuştum;
"Anne kapıyorum Tolga geldi."
"Tamam bebeğim konuşuruz yarın, unutma sakın."
"Ne unutcam be anne kahvaltısı bu! Yarın 9'da kapındayız!"

-------------

Salonda oynayan Cengiz'e gülümseyip hole geçtim, hizmetlileri erken göndermiştim bugün.

Kapıyı açmaya giderken aynadaki yansımama baktım;
Pembe, yüksek bel, volanlı, diz hizasında bir etek, pembeli mavili çiçekli, askılı, eteğin başladığı yerde biten kalp yaka bir büstiyer, safir kolye, salık saçlar..
Ben kapıyı açınca eli zilin üstünde öylece kaldı,
Gülümsedim, elinden tutup eve soktum,
"Ne dikiliyorsun kapıda?" Dedim yapmacık bir sinirle. Aynı anda ceketini alıyordum sırtından.
"Hiç, öyle."
Ceketini pufun üstüne bıraktım, elindeki poşeti uzattı, kuş lokumu ve bebek bezi.
Gülümseyip yanağına bir öpücük bıraktım,
"Teşekkür ederim sevgilim, sofrayı kış bahçesine kurdum, Cengiz'i de alıp geç, geliyorum."
Gülümseyip banyoya ellerini yıkamaya yöneldi, ben de mutfağa girip dolaptaki kolayı ve dilimlenmiş kavunu aldım, kış bahçesine yöneldim.
Kucağında Cengiz'le önden yürüyordu. Cengiz'i mama koltuğuna oturtup kendi sandalyesine geçti, ben de kendi yerime oturdum.

"Ne kadar güzel görünüyorsun bugün böyle.." Dedi, ben yemek servislerini yaparken.
Gülümsedim, Cengiz'e döndüm,
"Oğlum baban bana sarkıyor."
Cengiz elindeki oyuncak ayıyı gösterdi;
"Bo-bo!"
"Hayır aşkım bobo değil.." Deyip elimdeki kepçeyle Tolga'yı gösterdim,
"Ba-ba."
Cengiz yaptığıma gülerken Tolga da Cengiz'in gülüşüne gülüyordu.
"Neler yaptınız bugün bakalım?" Dedi yemeğini yerken.
"İşte sabah senin arkandan dışarı çıktım, eve gelince de şu yakışıklıyla oyun oynadık, yemek hazırladık, izdivaç programı izledik.."
Bir kahkaha patlattı,
"Oğluma izdivaç programı mı izletiyorsun?"
"Ay ne yapayım Tolga?! Çizgi filmlerden sıkılıyor. Esra Erol'da bir dede var, her gün halay çekiyor, onu görünce eğleniyor çocuk!"
Bir kahkaha attı,
"Başımıza Mahmut Tuncer kesilecek bu çocuk."
Sırıttım,
"Sen ne yaptın bugün işte?"
"Duruşmadan çıkınca gittim iş vardır diye baktım hepsini halletmiş bizimkiler, ben de çıktım geldim."
"İyi yapmışsın.." Dedim, aklıma gelen fikirle gülümsedim,
"Tolga, annemle konuştum bugün."
"Her gün konuşuyorsun zaten?" Dedi sırıtarak.
"Onu demiyorum ya. Bi' dinlesen."
"Tamam tamam dinliyorum söyle hadi."
"Yarın cemiyetten kadınlar kahvaltıya gidiyormuş, beni de çağırdı."
"Ee?"
"Ee'si ben de gidicem."
"Git Helin." Dedi, doğal bir tavırla.
"Gideyim bari.." Dedim saf saf.
"Ha bir de şey var!" Dedim, işaret parmağımı kaldırarak.
Kolasını içerken bana döndü, konuştum;

"Hamileyim ben."

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now