"Seni seviyorum."

197K 6.1K 132
                                    

Yeni kapağımız nasıl olmuş güzeller? Yorumlarınızı bekliyorum..

"Sence babanın işi mi?"
"Tabiki onun işi."
"Amacı ne peki? Balayında olduğumuzu pekala biliyordur. Sana zarar vermek için değilse.. Ne için?"
"Emin ol beni daha kötü bir biçimde öldürmeyi planlıyordur Helin." Dedi, tek bir cümlesini tüylerimin ürpermesine sebep olmuştu. Devam etti;
"Amacı gözdağı vermek. Özkan'ın dediğine göre odamdaki çelik kasayı parçalayarak açmışlar. Bir şeyler arıyordu. Büyük ihtimalle, davada kullanacağım evrakları.."
Heyecanla konuştum;
"Orada değiller, değil mi?! Orada olmadığını söyle!"
"Değiller Helin. Salak mıyım ben odamdaki kasaya koyayım?"
"Değilsin.."
"Neyse ki sabah erken saatte çıkmış yangın. Temizlik görevlileri de alt kattaymış, kimseye bir şey olmamış."
"Neyse ki.." Diye mırıldandım.
"Evde güvende olacağız, merak etme. 24 saat kapıda korumalar olacak. Kamera ve alarm sistemlerinden bahsetmiyorum bile."
"Sen yanımda olduğun sürece sorun yok.." Diye mırıldandım. Kolunu omzuma attı, kendine çekip saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.
"Ben hep buradayım, uyu şimdi.."
Başımla onaylayıp dizlerimi kendime çektim, iyice sokuldum göğsüne.
"Sen de uyumayı dene, lütfen."
---------------

Tolga arabayı kullanırken aynı anda Soner Abi'yle konuşuyordu.
Haberi gece yarısı aldıktan hemen sonra uçağa atlamış, Türkiye'ye gelmiştik. Yol boyu balayımızı yarıda kesen babasına sövmeyi ihmal etmemişti. Şaka bir yana, telefonda haberi aldığı an, ilk olarak çalışanlarını sorması, sanki mümkünmüş gibi ona duyduğum saygının daha da artmasına sebep olmuştu.
O yönetmek için yaratılmıştı. Korumak, kontrol etmek, sahip çıkmak için..
İstanbul'a indiğimizde saat öğlen 3'e geliyordu. Balayına giderken arabayı havaalanında bıraktığımız için şükredip yola çıkmıştık hemen. Direkt olarak şirkete uğraması gerektiği için beni eve bırakamamıştı.

Şirketin kapısına arabayı bırakıp indiğimizde şirketteki genel akışın devam ettiğini gördük. Tek fark, üst düzey çalışanlar şuan lobide oturmuş, hararetle bir şeyler konuşuyorlardı. Lobide boş bir oturma grubuna geçip oturdum, bu sayede Tolga rahatça gidip çalışanlarıyla konuşabilecekti.
Böyle bir durumda beni düşünmesini istemediğim için bu şekilde bir çözüm bulmuştum hızlıca.
Telefonum çalınca çantamdan çıkarıp açtım hemen,
"Efendim anne?"
"Bebeğim, Türkiye'ye dönmüşsünüz?"
"Evet anne, biliyorsundur olayları. Erken dönmemiz gerekti."
"Duydum canım, baban da araştırmaya başladı. Tolga'yla konuşmuşlar zaten."
"Evet, konuşmuşlar."
"Yol yorgunusunuz güzelim, evinize geçip dinlenin, akşam yemeğine bize gelin."
"Evde yardımcılar hazırlamışlardır bir şeyler gerek yoktu anne.."
"Bebeğim onlar da izindeler, biliyorsun ya. Biz bile yeni haberdar olduk geldiğinizden. Tolga'nın onları organize ettiğini sanmıyorum."
"Haklısın, dur bakalım. Tolga'nın işi burada ne kadar sürecek bilmiyorum. Erken çıkabilirse söylerim geliriz, olur mu?"
"Olur hayatım. Ben gelecekmişsiniz gibi hazırlık yapıyorum."
"Tamam anne, görüşürüz. Öptüm seni."
"Ben de bebeğim."
Sıkıntıyla telefonu kucağıma koyduğum sırada çalışanlardan orta yaşlı bir teyze kahve getirdi.
"Sade seviyor dediler, öyle yaptım Helin Hanım. İstemezseniz başka da yaparım.."
"Hayır, çok teşekkür ederim. Çok incesiniz."
Kadın gülümseyip, başıyla selamlayıp gidince kahveye boş boş bakmaya başladım. Tolga'sız keyfi yok ki..

Aradan yarım saat ya geçti, ya geçmedi, Tolga yanıma geldi.
"Gidelim artık." Dedi.
"Toplantı falan yapacaksanız, bekleyebilirim?"
"Hayır güzelim. Yapacak olsak yukarıdaki toplantı odalarından birine çıkardık zaten. Kimsenin önemli evraklarına ve kasalarına zarar gelmemiş; benim dışımda." Deyip göz kırptı, devam etti;
"Şuan tek istediğim şey eve gidip dinlenmek.."
"Gidelim o zaman." Dedim gülümseyerek.
Beraber şirketten çıktık.

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now