"Hayatımda gördüğüm en güzel gelinsin.."

244K 6.6K 240
                                    

Geç gelen bölüm için özür diliyor, kendimi affettirmek için upuzun bir bölüm paylaşıyorum canımın içleri..
Unutmayın;
Asıl hikaye, şimdi başlıyor..

"Helin, kalk hadi."
Umursamayıp öteki tarafıma döndüm.
"Helin. Kalk yoksa kendi yöntemlerimle uyandırırım."
Kesin öpe öpe uyandıracak, diye geçirdim içimden, gözlerimi açmadım, uyur gibi yapmaya devam ettim.
"Sen bilirsin." Demesiyle üstünde uzandığım çarşafın altımdan kayması, benim de üstümdeki pikeyle yeri boylamam bir oldu.
Kendi yöntemi bu muydu yani?
Başımı kaldırıp önüme düşen dağılmış, bukle bukle saçlarımın arasından bir Samara bakışı attım, yatağın kenarına yaslanmış, iki eli eşofmanının ceplerindeydi. Sırıtarak bakıyordu.
"Bu neydi şimdi?"
"Ne neydi?" Dedi rahat bir tavırla.
"Düğünde dans edememem için komplo falan mı kuruyorsun bana? Ya sakatlansaydım?"
"Dün gece beni 'Oğlumuzun' odasına gönderip, odadaki sallanan koltukta uyumama, her tarafımın tutulmasına sebep olan kişi mi söylüyor bunu?"
"Oh! Canıma değsin! İçimin yağları eridi!" Dedim, yerden kalkıp belimi ovuşturarak ebeveyn banyosuna geçtim.

Giyinme odamızın alt katına -bana ait olan kata- inip, İnce askılı, haki yeşili, yakası oldukça açık bir elbise giydim. Bu elbiseyi seçme nedenim saçım yapıldığında rahatça üstümü değişebilmekti.
Aklıma gelen fikirle duvardaki saate baktım, saatin 7'ye geldiğini görünce rahatladım. Randevu 8'deydi.
Normalde aylar öncesinden randevu alınan bir kuaför ve makyözden düğüne üç hafta kala randevu almıştım, geç kalmak salaklık olurdu.
Saçlarımı makyaj masamın karşısında ördüm, sol omzumun üstüne aldım. Sağ omzumdaki dövmeyi deli gibi sevdiğim için görünmesini istiyordum. Gittiğim yer de bayan bayana bir ortamdı zaten.
Omzuma acı kahve Mc.Cartney'i takıp, ayağıma yine acı kahve, ince tabanlı, deri sandaletleri geçirdim.
Yüzüğüm dışında hiç bir aksesuar bırakmadım üstümde.
Leoparlı RayBan güneş gözlüğümü de alıp çıktım giyinme odasından.
Tolga odada oturmuş, televizyon izliyordu. Evet akşam benimle evlenecek olan Tolga. Ama hatırlatırım, 20 dakika önce beni yataktan düşüren de aynı Tolga.
Göz göze gelince ters bir bakış attım, tam tripli tripli odadan çıkacakken resmen ismimi kükredi;
"Helin!"
"Ne?!" Diye döndüm, ani bir cesaretle. Tabi bağırdıktan sonra ölesiye pişman oldum. Dönüp yüzüne bakmaktan bile korkuyordum ama korkak adımlarla arkamı döndüm, tam karşımda, dibimdeydi zaten. Ne ara yürüdüyse buraya kadar..
Sinirlenince alnında çıkan damar yine oradaydı. Korkudan elim ayağım buz kesince kibarca konuştum.
"Ne oldu sevgilim, diyecektim.."
Ciddiyetinde en ufak bir değişiklik olmadı.
"Ceketin nerede?"
"Ceketim yok.." Diye mırıldandım.
"Sana açıkça söylediğimi çok iyi hatırlıyorum; o dövme orada olacaksa benim dışımda kimse görmeyecek."
"Ama aşkım.."
"Ama aşkım kuaförde herkes bayan, diyeceksin değil mi? Yok öyle yağma küçük hanım. Bu kuaförün çırakları erkek değil mi?"
"Öyle ama.."
"Aması yok. Ceketini giyip gelmeni bekliyorum." Dedi.
Korkudan hiç bir laf edemeden, kuzu kuzu giyinme odama geçip, kendi katımdan koyu renk bir kot ceket aldım, odaya geçtim. Aynı yerde, iki eli eşofmanının cebinde, bekliyordu.
Çantamı ona uzattım, tuttu. Ben de kot ceketi geçirdim üstüme.
Sonra çantamı elinden aldım. Düğün günümüze bile didişerek başlamıştık. Aman ne şahane!
---------------
Araba sonunda kuaförün önünde durduğunda bu ölüm sessizliği bittiği için seviniyor, aynı zamanda birkaç saatliğine bile olsa ondan ayrılacağım için üzülüyordum.
Kapıyı açmak için yöneldiğimde bileğimi tuttu, şaşkınca ona bakarken de kendine çekip sarıldı, saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.

"Özür dilerim." Dedi. "Sert çıkıştım. Dediğim her şeyde haklıydım ama sert davrandım. Ayrıca sabah seni yataktan düşürmek istedim, düşürüp uyandırmasam oturur saatlerce seni izlerdim çünkü. Düğüne geç kalınca da sen benim başımın etini yerdin.."
Kıkırdadım, geri çekildim.
"Damat Bey, tam vaktinde evimizin kapısında olursanız sevinirim. Ha bu arada, bizim evimizden kız çıkarmak kolay değildir, bilginiz olsun."
"Gelin Hanım, müstakbel eşinizin kitabında zor diye bir kelime yok, bilginiz olsun." Deyip o mükemmel gülüşünü gözler önüne serdi.
Salak salak sırıtarak arabadan indiğimde bizim arabaya bakarken aynı anda telefon konuşan Pelin'i gördüm. Ona yaklaşınca telefonu kapattı, yanıma gelip koluma girdi, beni içeri yönlendirdi.
"Filmlerdeki gibi bir çiftsiniz abla.."
"Pelin yemin ediyorum çantamı kafana geçiririm, hiç bir M.A.C. Fondöten kapatamaz suratını."
"Tamammm! Sustummmm." Dedi sırıtarak.
-----------------

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now