"Kendi Canıyla Ödeyecek."

222K 8K 410
                                    

Geç gelen bölüm için özür dilerim, keyifli okumalar. ❤️

Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum artık..
"Tolga, ağla!"
"Yalvarırım, ağla artık! Tutma içinde!"
Lütfen Yarı'm, her şeyi içine atma artık..

Ne kadar süre birbirimize sarılı kaldık bilmiyorum, belki 15-20 dakika..
Geri çekildim, gözlerim gözlerini buldu. Evet, ağlamıyordu, ama gözlerinin kenarlarındaki küçük iki damlayı görebiliyordum. Belki de döktüğü tek göz yaşları o ikisiydi, bilmiyorum. Bu bile o kadar büyük bir şey ki bizim için..
Ellerimi yanaklarına yerleştirdim.
"Teşekkür ederim.." Dedim.
İç çeke çeke ağlamaya devam ediyordum, kollarımı tekrar boynuna sardım;
"Çok teşekkür ederim.."
Belimden çekmediği elleri tekrar sıkılaştı.
"Neden teşekkür ediyorsun?"
"İçinde tutmadığın için." Dedim. Başımı omzuyla başı arasındaki girintiye saklamıştım, sesim boğuk çıkmıştı bu yüzden.
Cevap vermedi, belimdeki ellerinden birini başıma koydu, burnunu başıma yasladı, derin bir şekilde nefes aldı, saçlarımı kokladı. Hemen ardından saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu.
"Yanımda olduğun için teşekkür ederim."

Gözlerimi açtığımda L koltukta yatıyordum. Üstümde Tolga'nın buraya geldiğimiz gece örttüğü polar battaniye vardı.
Hafifçe sağa dönünce L koltuğun tek kişilik tarafında kucağındaki laptopla bir şeyler inceleyen Tolga'yı gördüm. Yine ciddi, yine cool..

"Uyandın mı?"
"Hıhı..."
"Her ağlamandan sonra saatlerce uyur musun?"
Söylediklerini takmadım bile.
"Ne yapıyorsun?" Dedim bilgisayarı göstererek.
Ah evet, o da beni takmadı.

Kalkıp yatak odasına gittim, banyoya geçtim, elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Hemen ardından da odaya girip dolabın karşısına geçtim. Üstümdeki giysileri çıkarıp altıma siyah bir tayt, üstüne de fuşya tek omuz uzunca bir tişört giydim. Holden geçerken tavşanlı terliklerimi giymeyi unutmadım.
Saçlarımı açtım, lastikle tepede topuz yapmaya başladım, aynı anda salona girdim.
L koltuğa gidip battaniyeyi aldım, katladım.
Battaniyeyi kucağıma alıp Tolga'nın yanından geçerken bileğimi tuttu.
Ona döndüm.
"Neden topluyorsun? Hizmetçi gelecek demiştim." Dedi.
"Battaniye de mi ortada dursun?" Deyip göz devirdim, salondan çıktım.

Battaniyeyi holdeki vestiyere bıraktıktan sonra mutfağa geçtim, kahve yaptım.
Kahveleri tepsiye yerleştirip, mutfaktan çıktım.
Salona girdiğim gibi bana döndü, sırıttı. Belli ki kokusunu almıştı :)
Kahveleri ortadaki sehpaya bıraktım, kenardaki küçük sehpalardan birini Tolga'nın yanına koydum, tepsiyi de bu sehpaya yerleştirdikten sonra ben de yanına oturdum, bacak bacak üstüne attım, kahvemi elime aldım. Aynı anda bilgisayarda ne yaptığına bakıyordum.

Tolga kahvesine uzandığı sırada bir an bana baktı, kahveden bir yudum alıp tekrar sehpaya bıraktı, bilgisayarına döndü.
"Düzgün otur."
Birkaç saniye ne demeye çalıştığını düşündüm, sonra şok olmuş bir şekilde suratına baktım. O ise bilgisayarına odaklanmış, gayet ciddi bir şekilde bir şeylerle uğraşıyordu.
Yavaş yavaş indirdim bacağımı, oturuşumu düzelttim, yanlış bir şey yoktu ya, herneyse..
"Dışarıda böyle oturayım deme sakın. Özellikle erkeklerin olduğu ortamlarda."
Beygir.
"Tamam.."

Kahvesini bitirdi, cebinden telefonunu çıkarıp Ahmet'i aradı.
"Bankalar kapanmadan halledelim."
"Tamam geldiğinde çaldır." Deyip telefonu kapattı.

Bilgisayarı kapattı, hemen kalkıp yatak odasına geçti.

Çıktığında üstünde siyah bir pantolon, beyaz bir gömlek vardı. Kol manşetlerindeki düğmeler ve yakasındaki düğmelerin birkaçı açıktı. Siyah bir ceket de elindeydi. Saçlarını düzeltmiş, koluna Rolex olduğunu düşündüğüm metal renk bir saat takmıştı.
Yanıma geldi ve konuşmaya başladı, aynı anda kol düğmelerini ilikliyordu. Ya da ilikleyemiyordu.
"Şu paraları bankaya yatırıp geleceğim. En fazla 2 saat sürecek, yalnız olman problem olur mu?"
Başımı olumsuz anlamda salladım, bileğine uzandım, kol düğmelerini iliklemeye başladım.
Kol düğmeleri bitince ceketini geçirdi üstüne, gömleğinin öndeki düğmelerinden de iki tanesini kapattım, üstten iki taneyi açık bırakmıştım. O da hep böyle yapıyordu. Gömleğinin yakasını düzeltmek için uzandım, yakanın arka tarafını düzeltirken doğal olarak kollarımı boynuna dolamıştım. Ve yine doğal olarak yüzlerimiz çok yakınlaşmıştı. Pislik bir sırıtış yerleştirdi yüzüne. Ters bir bakış atıp yakasını düzeltmeyi bitirdim. Geri çekileceğim sırada yüzümü ellerinin arasına aldı, yanağımın dudağıma çok yakın olan bir yerinden öptü. Şok olmuştum. Bir elini belime koydu bu sefer, utançtan morarıp bayılabilirdim herhalde.

Yarı'm #wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin