"Sıra bize geliyor."

275K 9.3K 974
                                    

"İntihar etmemiş."

O şekilde bağırıp çağırmaya başladığında çoktan tahmin etmiştim bunu, sadece kabullenmemiştim, 'Başka şeydir.' Demiştim. Ama korktuğum cümleyi söyledi;

"İntihar etmemiş."

Bir şeyler söylemeliydim, belki çok saçma duracaktı, anlamsız olacaktı ama yapmak zorundaydım.
Tam ağzımı açtığım sırada banyonun dış tarafından koşuşturan birinin ayak seslerini duydum.
Gözlerim anında Tolga'nın gözlerini buldu. Suratındaki ifadeden, gözlerini kısarak bakışından onun da duyduğunu anladım.
Bir anda ayağa kalkıp banyonun kapısını açtı, çıktı.
Hemen ardından ben de çıktım. İstemsiz olarak sağ omzunun arkasına saklanmış, iki elimle sağ kolunu tutmuştum.
Tüm odayı, koridoru gezdik ama kimseden iz yoktu.

Ellerimin hala omzunda olduğunu çok sonradan fark edip çektim.
Korktuğumu anlayınca bana dönüp;
"Hizmetçilerden biridir, araştırır öğrenirim."
Deyince, başımla onayladım.
"Tolga?"
Gözleri gözlerimdeydi. Devam ettim;
"Şimdi ne yapacağız?"
"Seni eve bırakacağım."
"Onu kastetmemiştim."
"Zaten o soruyu cevaplamadım."
Boş boş baktım suratına.
Kapıya doğru yöneldi, ben de omzunun arkasındaki yerimi aldım hemen. Kapının ağzında aniden durdu, bana döndü.
"Hiç bir şey bilmiyormuş gibi davran. Yukarıya çıktın, sevgilinle baş başa vakit geçirdin. Bu kadar."
Başımla onayladım.
Kısa bir bakış atıp önüne döndü, merdivenlerin başında elimi tuttu, sıktı.
"Sabret" der gibi.

Olabildiğinin en normal suratlarını takınıp salona indik. Fazıl Bey bir berjere oturmuş, bir bacağını ötekinin üstüne atmış, bir şeyler okuyor. Mehveş Hanım ortalıkta yok, aman olmasın.
Fazıl Bey geldiğimizi fark edince imalı bir şekilde sırıttı.
Tolga bu gülüşü fark etmiş olacak ki, hemen konuya girdi.
"Geç oldu, ben Helin'i evine bırakıyorum."
Fazıl Bey ayağa kalktı, yaklaştı. Tam karşımda durdu. Ellerini omuzlarıma yerleştirdi, bir bakış atıp konuştu;
"Güzel gelinim, yine gel olur mu?"
Ben cevap veresiye kalmadan sarıldı. Gereksiz sıkılıkta, gereksiz uzunlukta bir sarılmaydı.
Öyle ki, bu sarılmayı Tolga bozdu.
"Ihım! Ahmet Bey merak eder baba. Yol uzun, geç kalmayalım."
Fazıl Bey başıyla onayladı, kapıya kadar geçirdi bizi.

Arabaya binince nasıl güvende hissettiğimi anlatamam..
Tolga bindiğimiz gibi üşümemem için klimayı açtı, arabayı hızlıca büyük bahçenin çıkışına yöneltti.

Akşam trafiğine denk gelmiştik. Normal zamanda konuşmak için bir fırsat olduğuna sevinirdim. Ama şu an konuşulacak bir şey yoktu ki..

Yol boyu tek kelime etmedik. Bir tanecik kelime bile çıkmadı ikimizin de ağzından. Söylenecek bir şey olduğunu düşünmüyordum. Yapılacak çok şey var, ama söylenecek yok.

Evimizin bahçe kapısının önünde arabayı durdurdu.

Söyleyecek bir şeyler arıyordum.
"Tolga?"
"Efendim?"

Bir laf bulamamıştım yine. Yüzüme bakıyordu öylece, ben de ona..
Sonunda içgüdüsel olarak, istemsiz bir şekilde uzanıp kollarımı boynuna doladım. İlk başta belli ki şaşırmıştı, şaşkınlığını üstünden hızlıca atıp o da kollarını belime doladı.
Gözlerim dolmuştu yine. Niye böyle oluyordu ki? O'nu sevene kadar böyle değildim ben..

Birkaç dakika sonunda ayrılan ben oldum. Uzaklaşıp, elimin tersiyle gözlerimin altını sildim.
"Merak edecekler, eve geçeyim."
Başıyla onayladı;
"İyi geceler."
"İyi geceler.."

Arabadan indim. Ve yine ben evin kapısından içeri girene kadar yerinden ayrılmadı, ne zaman Mualla Hanım bana kapıyı açtı, o zaman uzaklaşan arabasının sesini duydum.

Yarı'm #wattys2016Donde viven las historias. Descúbrelo ahora