"Söz ver bana.."

125K 5.1K 192
                                    

Medyada Cengiz Han ❤️
Kısa bir bölüm oldu, yeni bölüm yakındır. 😉

Bolu'dan çıkalı birkaç saat oluyordu.
"Ne zaman varırız?" Diye mırıldandım,
"2,5 saate evdeyiz birtanem."
Gülümsedim, arkama yaslandım.
Saat akşam 10'a geliyordu.
"Yolda bir yerlerde yemek yiyelim." Dedi, başımla onayladım.
"Kurt gibi açım!"
Sırıttı.
"Kurt'sun zaten."
Göz devirdim.
"Senin gibi popüler, gözde, başarılı, yakışıklı, karizmatik bir avukata böyle iğrenç espiriler yakışmıyor sevgilim."
"Popüler, gözde, başarılı, yakışıklı, karizmatik?! Hahahahah! Helin Sultan ne oldu sana böyle? Öküz herif, hayvan herif, dana, pislik? Bunlar nerede?"
"İki dakika aşkımın depreşeceği, kocama iltifat edeceğim tutmuştu ama hevesimi kaçırdın Tolga.."
Sırıttı.
"Bursa'da mı yemek yesek?"
Ellerimi şirin bir dehşet ifadesiyle yanaklarıma yerleştirdim, zaten ayakkabılarımı çıkarmış, askılı uzun çiçekli elbisemin eteklerini toplamış, koltukta bağdaş kurmuştum, ona dönerek abartı bir ifadeyle konuştum;
"Tek kelime, 8 harf!"
"İskender." Dedi sırıtarak.
Tekrar koltuğuma yaslandım, bağdaşımı düzeltip başımı koltuğun başlığına yaslayıp gözlerimi kapadım.
"Seviyorum seni adam!"
Kucağımdan elimi alıp öptü, sonra da bırakmadı, kolunu aramızdaki dirsek yastığına yaslayıp tek eliyle araba kullanmaya devam etti.
Kocaman elinin içinde kaybolan ufacık elime bakıp sırıttım, bir anda en büyük hayalim geldi gözlerimin önüne, Paris'teyken kurmuştum bu hayali..
Tolga iş dönüşü kızımızın odasına giriyor, takım elbiseleriyle pembe plastik sandalyeye oturuyor, kumral lüle lüle saçlı, küçücük burnu, kocaman gözleri olan kızımız elindeki oyuncak çaydanlıktan Tolga'nın önündeki oyuncak fincana çay doldurur gibi yapıyor, Tolga da olmayan çayı içiyor gibi davranıyordu. Farketmeden gülümseyivermiştim yine, her zaman olduğu gibi..
"Tolga?"
"Hı?"
"Bana bir söz ver."
"Söyle bakalım?"
"Bir gün bir kızımız olursa onunla evcilik oynayacaksın."
Bir an tepki vermedi, sonra kahkaha atmaya başladı.
"Ne oldu?!" Dedim kaşlarımı çatarak.
Sırıttı,
"Kızımızın ömrü hayatı boyunca tanıdığı en iyi komşu teyze olacağım!" Deyip bir kahkaha daha attı. Bu sefer benim kahkahalarım da karışmıştı onun o mükemmel sesiyle attığı kahkahalara.

---------------

Arabayı park edince Tolga konuştu;
"Fıstığım sen eve geç, valizleri alıp geliyorum."
"Güvenlikçiler taşısın ya?"
"Problem o ya. Girişte görmedin mi uyuyordu nöbette olan. Valiz bahane, onu hesaba çekeceğim."
Başımla onayladım,
"Çok kızma adama."
"Sen git." Dedi sertçe, başımı sallayıp ana kapıya geldim, çantamdan anahtarımı çıkardım.
Tam anahtarı yuvasına sokacağım sırada bir şey farkettim,
Kapı açıktı.
Koşarak eve girdim;
"Havva!"
"Havvaaa!"
Salonun ortasında, krem halının üstünde kanlar içinde yatan Havva'yı görünce bir çığlık attım,
"Tolgaaaaaa!"
Cengiz neredeydi?! Koşarak üst kata çıktım,
"Cengiz! Cengiz Han!"
Tüm odalara girmiştim.
Merdivenlerden hızlıca inmeye başladım, son birkaç basamaktayken ayağım takıldı, Tolga olmasa yuvarlanıyordum.
Onu gördüğüm an çığlık çığlığa konuşmaya başladım. Dirseklerinden tutunmuştum ona. Elim ayağım titriyordu.
"Tolga Cengiz! Cengiz yok! Bul bebeğimizi! Yalvarırım bul! Dayanamam onsuzluğa! Tolga oğlumuzu bul! Küçücük o! Ona ne yaparlar?!! Bul! Lütfen bul..!!!"

Yarı'm #wattys2016Donde viven las historias. Descúbrelo ahora