"Geç dalganı.."

143K 5.7K 151
                                    



"O şekilde tepki vereceğini kestirememiştim.." Diye mırıldandım.
Belimdeki kolunu iyice sıklaştırıp konuştu;
"Yanlışlıkla bam telime bastın çünkü. Senin suçun değil, bilmiyordun.. Anlatmam gerekirdi.."
"Neyi?" Dedim merakla,
Başımı tekrar göğsüne koymamı sağlayıp konuştu;
"Annem, yıllarca aldatıldığını bilerek yaşadı. Babamın Amerika'ya iş için gitmediğini hep biliyordu.."
"E neden müsamaha gösterdi?"
"Çok aşıktı babama. Deliler gibi seviyordu onu. Ve kötü olan ne biliyor musun, bir kere bile dönüp bize babamızla ilgili kötü bir şey söylemedi. Baba ve oğullarının arasına asla girmedi. Gözümüzün önünde bir kere ağlamadı.. Abim son zamanlarında öğrenmiş bunların hepsini, sonra da o şey oldu zaten.."
Başımı kaldırıp gözlerine baktım, pişmandı bu adam, kırgındı.. Ama her şeyden önce, ailesini kaybetme sebebi olarak görüyordu o yaşananları.. Çok düşkün olduğu abisinin belki de o yüzden öldüğünü düşünüyordu..
Yanağıma düşen bir damla göz yaşımı elimin tersiyle silip gözlerimi gözlerine diktim;
"Ben sana çok düşüncesiz davrandım.."
Başını olumsuz anlamda salladı,
"Asıl ben sana çok düşüncesiz davrandım."
Uzanıp dudaklarına bir öpücük bıraktım,
"Senin yerinde ben olsam şuan bu yatakta bu halde yatıyor olmazdık.."
Sırıttı.
"Evet emin ol ben senin kadar sabırlı ve ikna edici olamazdım..." Dedi.
Göz devirdim.
"Son 1,5 aylık hafızam silinsin istiyorum.." Diye mırıldandım.
"Silinmesin.. Sinirlenince nasıl bir canavara dönüştüğümü hatırla, ve evliliğimizi ayakta tut, olur mu? Ben.. Sana o lafları nasıl söylediğimi inan bilmiyorum. İnsan sinirini sevdiğinden çıkarırmış derler.. Ben sinirimle yerle bir ettim seni.. Boşanmak ne lan? Boşanmak ne? Kapıdan çıkarken, kapıdan girerken o güzel yüzünü görmeyeceksem, tüm gün kahkahalarını duymayacaksam, gece başımı yastığa koyduğumda saçlarını koklayamayacaksam, neden yaşayayım ki? Affetme beni Helin, süründür lan. Hiçbir şeyi haketmiyorum ben. Seni? Hiç haketmiyorum. Hiç hemde."
"Seni affettim Tolga. Ama süründürmeyeceğimi söylemedim. Gerçekten eziyet çekeceksin."
Saçlarımı koklayıp bir öpücük bıraktı, konuştu;
"Sensizlik dışında tüm cezalara razıyım Helin."
"Ceza seçme hakkın olduğunu söylemedim.." Diye mırıldandım, derin bir nefes aldı, belimdeki kollarını iyice sıklaştırdı.
"Gerçekten 6 kilo mu verdin?"
"Belli olmuyor mu?"
"Sanki daha fazla vermişsin gibi. Normalde sarıldığımda veya üstümde uzandığında kemiklerin bana batmazdı."
"Tam 6 kilo verdim." Diye onayladım.
Gözlerini kapayıp sinirle bir nefes verdi, kollarını artık acıtacak derecede sıklaştırdı.
"Bunları yaptığıma inanamıyorum. Kendimi öldüresim geliyor.."
Bir elimi yanağına, sakallarının arasına koyup konuştum,
"Tolga.."
Yanağına koyduğum elimi öpüp göğsüne koydu, elini elimin üstünden ayırmadı,
"Söyle birtanem.."
"Doğum günün kutlu olsun sevgilim.." Diye mırıldandım.
Bu sefer o sildi göz yaşlarımı.. Bir buçuk ay aradan sonra..
"Abim öldüğünden beri ilk kez kutlanıyor doğum günüm." Deyip gülümsedi.
"Normalde o mu kutlardı?"
Başıyla onayladı,
"Mutlaka bir pislik yapardı. Genelde odamın girişine bubi tuzağı kurardı."
Kıkırdadım.
"Cengiz Han'a bunları mutlaka öğretmelisin.. Onun tamamen babasına ve amcasına benzeyen bir adam olmasını istiyorum.."
"Hala bana benzemesini istediğine emin misin?" Dedi şaşkınlıkla.
Başımla onayladım, gülümsedi.
"Senin için ne yapsam az.."
"Eğer.. 1,5 aydır söylediklerinde gerçekten ciddiysen o duygularından kurtulmaya çalış, yeter."
Hışımla doğruldu, onunla birlikte ben de doğruldum tabi. Belimden tutup beni kucağına çekti, gözlerini gözlerime dikti,
"1,5 aydır söylediklerimin bir tanesinde bile ciddi değildim. Tek derdim kurban olarak seçtiğim insanın canını yakmaktı. Senden boşanmak,sana katlanmak, ağlayıp zırlamanı çekememek.. Bunları nasıl söyleyebildim bilmiyorum. Benim duygularım ilk günkü gibi değil, çünkü her gün daha çok aşık oluyorum sana. Özellikle de bugün..
Ama bunu bil olur mu? Söylediğim hiçbir şeyde gerçeklik payı yoktu. Hala bir damla gözyaşın için canımı veririm, ve bu konuda mübalağa etmiyorum.
Sen bana verilmiş en büyük nimetsin şu hayatta.."
Gülümsedim, boynuna sarıldım.
"İşte bu yüzden Cengiz Han'ın sana benzemesini istiyorum."
"Peki," Dedi, devam etti,
"Bir gün bana, sana benzeyen, açık giyindiği için azarlayıp duracağım, süslü, şımarık, ve senin kadar merhametli bir kız evlat verecek misin?"
Boynundaki kollarımı sıklaştırıp dudaklarımı kulağının hizasına getirip konuştum,
"Söz veriyorum, seni benden daha çok gıcık edecek bir kız evlat vereceğim sana."
"Helin.."
"Efendim sevgilim?"
"Bu hayatımda aldığım en güzel doğum günü hediyesi işte.."

---------------

Sabah uyanınca üst kata odamıza çıkmıştık.
Duştan çıkınca giyinme odasına geçtik, üstüme pudra pembesi, kalp yaka, kolsuz, etekleri volanlı mini bir elbise geçirdim. Safir kolyemi taktım. Saçlarımı toparlamadan odanın çıkışına yöneldim, kahvaltı hazırlayacaktım. Hemen arkamdan Tolga da çıktı odadan, gri eşofman altıyla.
Merdivenlerden inerken arkadan sesleniyordu bana,
"Şişt güzellik!"
"Kendi karısına laf atan tek manyaksın Tolga.." Deyip kıkırdadım.
Merdivenlerden tam indiğimiz sırada belime sarıldı, bir kahkaha attım.
"Yapma yaa! Ay! Gıdıklama Tolga! Bak hemen kahvaltı yapalım sen işe ben Cengiz'i almaya! Yaaaa! Gıdıklamasana!"
Tam bu sırada kapı açılınca ne olduğumuzu şaşırdık tabi.
İçeri hizmetliler girince ağzım açık kaldı. Öylece donmuştum.
"Tolga.. Bugün günlerden ne?" Diye mırıldandım.
"Perşembe sanırım." Diye mırıldandı. O da şok olmuştu.
İçeri giren çalışanlar da keza öyle. Tek bir kişi hariç.. Havva gülümseyerek geçmişti yanımdan.
Hepsi mutfağa geçince arkamı döndüm, Tolga'nın dudaklarına bir öpücük bıraktım.
"Sevgilim sen geç şurada Star Wars falan izle, kahvaltı hazırlayacağım." Deyip onu salona gönderdim.

Mutfağa girince Havva ile göz göze geldik, heyecanla gülümsedi, ben de ona gülümsedim. Bir anda boynuma atıldı.
"Helin Hanıııım! Çok sevindiiiiim!" Diye bağırıyordu.
Kahkahalar atarak eşlik ettim ona, sonunda Tolga'nın sesini duyunca yerimden sıçradım,
"Öhöm! Hanımlar? Neyi kutluyorsunuz?! Ben de çok sevineyim?!" Dedi alayla.
Gözlerimi pörtleterek ona döndüm,
"Dünya sarılma günü! Bugün dünya sarılma günü hayatım!"
Herkes kahkahalarla gülerken Tolga kulağıma eğildi,
"Sarıldıktan sonrası da bugünün kapsamında mı?"
Dehşetle gözlerimi açıp çaktırmadan kolunu çimdirdim.
"Kahvaltını hemen hazırlıyoruz 'hayatım'."
Tolga giderken kızlar kahkahalarını tutamadılar.

Kahvaltıyı hazırlarken Tolga seslendi,
"Helin! Annen arıyor!"
Ben koşarak salona giderken Tolga telefonu çoktan açmıştı.
Annem ne dediyse cevap vermişti;
"Barıştık anne."
"Helin kahvaltıyı burada hazırlattı, ama Cengiz'i almaya beraber geliriz."
"Tamamdır, görüşmek üzere."

Tolga beni görünce ellerini yanaklarına koyup annemi taklit etti;
"Heliiiin! Barıştınız mı kuzum? Ha kuzum? Söyle kuzum!"
Bir kahkaha attım.
"Dalga geçme annemle."
"Benim de annem sayılmıyor mu lan?! Geçerim!"
Gülümsedim.
"Sayılıyor. Geç dalganı bakalım. Nasılsa onlara gittiğimizde derini yüzecek."

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now