"Cesaret yavrum."

163K 5.6K 217
                                    



"Tolga saçmalama ne kaçırması Cengiz evde!"
"Havva başında."
"Ya kıyafetim bile yok."
"Var, bagajda."
"Ha?"
"Giysilerin olmadan tatile gidersen delireceğini bildiğim için valizini hazırlattım."
"Hazırlattın mı?! Kime! Hiiiii! Hizmetçiler giyinme odama mı girdi?! Vururum seni Tolga!"
"Hayır, Pelin hazırladı."
"Ha?"
"Valizi Pelin hazırladı, dadın da gündüz Cengiz Han'a bakmaya geçecek, gece Havva teyzesi başında zaten."
"Nereye gidiyoruz peki?"
"Söylemem."
Ah tabi.. Tabi söylemezsin. Meraktan ortadan ikiye ayrılmamı zevkle izlersin.. Anlıyorum..

-------------

Kafamızı boşaltmak için güzel bir fırsat.. Diye düşündüm bu tatili. Koltuğumu yatırıp, gözlerimi kapayıp tatilimizin başlamasını bekledim...

-------------

Uyandığımda sabaha karşıydı,
"Neredeyiz?" Dedim Tolga'ya.
"---"
"Ne kadar kaldı?"
"15 dakika."

Gerçekten de tamı tamına 15 dakika sonra arabayı durdurmuştu.
"Burada bekle." Dedi, bir evin kapısını çaldı, kapıya çıkan amcayla selamlaştı, bir anahtar aldı ve tekrar arabaya geldi.
Binince anahtarı kucağıma bırakıp sürmeye  devam etti, birkaç dakika sonra Abant Gölü göründü.. Gün doğarken göle yansıyan güneş ışıkları nefes kesici görünüyordu..
Araba durunca etrafıma bakındım, göl kenarında ahşap bir villanın önündeydik..
Ben etrafa ayranlıkla bakarken Tolga elinde iki valizle yanıma geldi, beraber eve yöneldik. Anahtarla kapıyı açtık, içeri girdik.
Tamamen nostalji kokan bir evdi. Köşede bir şömine, etrafta eski ama sağlam ve temiz mobilyalar..
Mükemmel görünüyordu.

"Burayı nereden buldun?" Dedim, salonun balkon kapısını açıp gölün resmen içinde olan terasa çıkarken..
Peşimden geldi, bir kolunu belime doladı,
"Annemindi."
Şaşkınlıkla baktım ona,
"Annenin?"
"Evet. Onun tarzı değil gibi düşünüyorsun, biliyorum ama çok severdi burayı. Babamın yaptıklarından bunaldığında, samimiyetsiz cemiyet ortamları içini sıktığında valizini toplar gelirdi buraya."
Ben de kolumu onun gövdesine sardım,
"Önce annene, sonra sana teşekkür ederim o zaman.."
"Ne için?"
"Mükemmel geçecek tatilimiz için.." Dedim gülümseyerek. O da karşılık olarak gülümsedi..

O kadar sakindi ki her yer..

"Yürüyüşe çıkmak ister misin?"
"Saat 6'ya geliyor, uykun yok mu?" Dedim merakla. Ben yol boyu uyumuştum, sorun değildi ama o hiç uyumamıştı.
"Hayır. Kahvaltıdan sonra falan uyurum belki. Üstüne rahat bir şeyler giy, ormanda yürüyelim."
Başımı sallayıp, tek katlı villanın uzun koridorundan geçerek yatak odasına girdim. Odanın bir duvarına büyük, gerçek ahşaptan yapılmış çift kişilik bir karyola konmuştu ve bu karyolanın tam karşısındaki duvar yere kadar camdı. Aydınlık bir odaydı burası.
Gardrop yoktu, 6 çekmecesi olan bir şifoniyer vardı. Üstünde de eskitme bir ayna. Valizi yatağın üstüne koyup açtım. İçindeki giysileri görünce bir güzel sövdüm Pelin'e. En açık, en dekolteli giysiler, en manyak iç çamaşırları..
Kendine hazırladığını sandığım valizi resmen bana hazırlamıştı. Bu duruma güldüm, valizden koyu renk bir kot şort çıkardım. Üstüne gri  v yakalı kısa kolu bir penye tişört geçirdim. Sonra üşüyeceğimi düşündüm, bir hırka alayım dedim, ama tabii ki bu valizde öyle bir şey yoktu. Ben de Tolga'nın valizini açıp içinden gri bir eşofman üstü aldım, üstüme geçirdim. Eşofman o kadar uzundu ki neredeyse şort görünmüyordu. Sırıtıp saçlarımı tepede at kuyruğu yaptım, valizden bulduğum parmak arası terlikleri geçirdiğim sırada odanın kapısı açıldı, içeri girdi, beni görünce kükredi;
"Bu ne lan?!"
"Ormanda yürüyeceğiz Tolga, erkek yok. Ayrıca valizimde pantolon namına hiçbir şey yok."
"Nasıl olmaz lan?! Pelin'e tatillik bir valiz hazırlamasını söylemiştim!"
"Emin ol öyle bir valiz hazırlamış Tolga.."
İma ettiğim şeyi anlamayan Tolga gömleğini çıkarırken mırıldanıyordu,
"Seninle görüşeceğiz küçük cadı.."
Yatağa oturdum, bacak bacak üstüne attım,
"İstanbul'a döndüğünde ona teşekkür edeceksin."
Gözlerini gözlerime dikti, gömleğinden kurtulmuştu, pantolonu hala üstündeydi.
"O valizde ne var lan?!"
Bir kahkaha atıp valizin üstüne kapandım. O ise hemen peşimden gelmiş, sülük gibi yapıştığım valizden beni ayırmaya çalışıyordu.
Nasıl olduysa, o boğuşma içinde yere kapaklandık. Tolga altta, ben üstteydim. Ellerimi başına koydum.
"Hiiii! Aşkım iyi misin?!! Bu kaç aşkım?! Bebeğimizin ismi ne? Ben kimim?!!"
Göz devirdi,
"İyiyim."
Rahatlayıp bir nefes verdim, kaşlarımı çatarak ona döndüm;
"Öküz herif! Ne atlıyorsun üstüme?!"
"O valizde neler olduğunu sonunda göreceğimi biliyorsun değil mi?"
"Artık yürüyüşe çıkabilir miyiz?" Dedim üstünden kalkarken.
Sırıttı, yerinden doğruldu,
"Çıkarız çıkarız.."

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now