"Getireceğim."

120K 5.3K 76
                                    

Tolga ve arkadaşları saatlerdir dışarıdalardı. Eve geldiğimizde karşılaştığım manzara gözümün önünden gitmiyordu..
Kanlar içindeki Havva, boş odalar..
Hala haber yoktu oğlumdan. Canımdan can almışlar gibi hissediyordum.. Keşke, keşke beni kaçırsalardı diye düşünüp duruyordum.
Eve girince resmen sinir krizi geçirmiştim. Tolga benimle mi uğraşsın, Cengiz Han'ı mı arasın.. Sinirden kafayı yemişti resmen.
Soner Abi'yi arayıp Tuğba'yı yanıma getirmesini, diğer erkekleri de toplayıp buraya gelmelerini söylemişti.
Bir saat içinde Tuğba yanımda belirmişti. Olayları dadıma da anlatınca, o da Sadık Abi'ye gecenin bir saati bıraktırmıştı kendini.. İyi ki gelmişti. Başımda birileri olmasa kendime zarar vereceğimin ben bile farkındaydım.
Tuğba ve dadı salonda benimle ilgilenirken erkekler de salonun öteki ucunda hararetli bir şekilde konuşmaya başladılar, Tolga çalışma odasından kocaman çelik çantalarla geldi, sehpanın üstünde açtı çantaları.
Gördüğüm bilimum çeşit silahla hıçkırıklarım iyice şiddetlenirken aynı anda bağırıyordum;
"Ya bu silahlardan onlarda da varsa!?? Tolgaa! Bul Cengiz Han'ı!" Tekrar hıçkırıklara boğulurken Tolga beni umursamıyordu bile. Tek tek tüm silahları birleştirip şarjörlerini kontrol ediyor, sırayla herkese veriyordu.
Kapının çaldığını farketmemiştim bile. Vural kapıyı açınca içeri Murat Dayı girdi, ardından da Firdevs Yenge..
Firdevs Yenge bana yönelirken Murat Dayı direkt olarak Tolga'ya yöneldi, elini sırtına koydu,
"Sakin ol koçum, senin sakinliğin her şeyden önemli." Dedi.
Tolga hızlıca başını sallayıp elindeki silahı Vural'a uzattı, bir başka silahı birleştirmeye başladı.
"Tabancan var mı dayı?"
Murat Dayı ceketinin kenarını açtı, belini gösterdi. Tolga başıyla onaylayıp birleştirdiği silahı Özkan'a verdi.
Soner konuştu;
"Öylece basacak mıyız evini?"
"Evet."
Özkan atıldı,
"Abi polise haber verseydik bari!"
Tolga elindeki silahı sallayarak konuşmaya başladı,
"Ulan polise söyliycen ne olacak lan?! O şerefsizle kim baş edecek ha?!"
Murat Dayı konuştu,
"Oğlum çocuğu onun kaçırdığından bile emin değiliz, hem hangi evinde tuttuğunu da bilmiyoruz.."
"Mal varlığının neredeyse tümüne el konuldu. Gidebileceği çok yeri yok. Hepsine bakacağım."
Tuğba çekingen bir sesle konuştu;
"Şey siz hepiniz o şeyleri kullanabiliyor musunuz?"
Tabancaları işaret etmişti.
Tolga hariç tüm erkekler Tuğba'ya salak salak bakarken ben Dadı'nın kucağına yatmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Elimden hiçbir şey gelmiyordu başka..
Tolga son tabancayı da kendi beline koydu, üstünde hala yolda giydikleri vardı, yakasını açtığı, kollarını dirseklerine kadar katladığı beyaz gömleği, siyah pantolonu..
Hayatımda ilk kez onu bu kadar korkutucu görüyordum.
Bıraksan dünyayı yakacakmış gibiydi, sinirden çenesi kasılmış, kollarındaki, boynundaki damarlar ortaya çıkmıştı. Her an bir yerleri kırıp dökebilirmiş gibi duruyordu.
Tolga konuştu;
"Kapalı garajda bir tane zırhlı jeep var. Buradan şirkete geçelim. Oradaki garajda da iki tane var."
Özkan başıyla onayladı, Vural konuştu;
"Helikopter falan lazım mı?"
Tuğba'nın ağzı açık kalmıştı;
"Helikopter kullanabiliyor musun?"
Vural sanki dünyanın en basit işiymiş, bunu yapamamak gerizekalılıkmış edasıyla umursamazca onaylayıp Tolga'ya döndü,
"Şimdi değil. Gürültü yapıp dikkati üstümüze çekmenin alemi yok. Şirketin üstündeki pistte bir tane hazır tutulsun, olmadı bir el atarsın."
Vural başıyla onaylarken Özkan atıldı,
"Korumaların da gelecek mi?"
"O siktiğimin piçleri bir boka yarıyor olsa bu halde mi olurduk lan?! Hiçbir yere gelmiyor onlar. Hepsini kovdum. İki tane güvendiğim adam var, şirketten geldiler, onlar da burada kadınların başında duracaklar."
Sonra önündeki çantadan iki tabanca daha çıkardı, birini girişteki konsolun çekmecesine, ötekini de uzandığım koltuğun minderinin altına sıkıştırdı. Biz bayanlara dönüp konuşmaya başladı.
"Tabancaların yerlerini biliyorsunuz. Gerçekten gerek olmadığı sürece kullanmayın, sakın.  Kapıda korumalar var zaten. Ayten Hanım yanında bir doktorla birlikte gelecek, onun dışında kimseyi asla içeriye almayacaksınız. Helin kesinlikle üst kata çıkmayacak. Özellikle bebek odasına. Anlaşıldı mı?"
Herkes korkuyla başını sallarken başucumda diz çöktü, gözümün altındaki yaşları sildi. Dadının dizinden doğrulup Tolga'nın boynuna sarıldım,
"Yalvarırım onu getir bana Tolga.."
Soğuk bir sesle konuştu, kendini kontrol etmeye çalıştığı belliydi.
"Getireceğim."
Doğrulup saçlarımın arasına hızlıca bir öpücük bıraktı, arkasına bakmadan çıktı.

"Ne olur dikkatli ol.." Diye mırıldandı Tuğba Soner Abi'ye.
Soner Abi gülümseyip Tuğba'nın alnına bir öpücük bıraktı,
"Sıkma güzel canını." Deyip çıktı o da evden..

İşte bu veda yapılalı yaklaşık 4 saat oluyordu. Bu süreçte babamlar durumdan haberdar olmuş, özel uçaklarına atlayıp yola çıkmışlardı.
Pelin hala evde uyuyordu, hiçbir şeyden haberi yoktu zavallımın. Olmasındı zaten, en az benim kadar kahır çekerdi..
Firdevs Yenge'nin sorusuyla düşüncelerimden sıyrıldım. Doktor Ayten Hanım duymasın diye iyice dibime yaklaşmış, fısıldayarak konuşmuştu;
"Helin, kızım bu Ayten kadın doğum doktoru değil mi? Neden burada?"
Soru oldukça mantıklıydı. Ama bununla uğraşacak, bunu düşünecek halim yoktu. Ayten Hanım sakinleştirici yapmış olmasa şuan birkaç saat önceki gibi çığlık çığlığa ağlıyor olurdum zaten ama şuan ilacın etkisiyle mayışmıştım.
"Bilmiyorum yenge. Ayten Hanım'ın tek uzmanlık alanı kadın doğum değil, dahiliye uzmanıymış sanırım aynı zamanda belki o yüzden buradadır."
"O zaman öteki doktor kız niye burada?"
Omuz silktim.
"Sinir krizi geçirmemden korkuyordur Tolga."
"Veya bebeği düşürmenden.." Diye mırıldandı Firdevs Yenge.
"Hangi bebeği?!" Dedim, sesim istemsizce yüksek çıkmıştı.
Olayı anlayınca konuştum;
"Yok yenge hamile falan değilim."
"Emin misin Helin?"
"Eminim yenge.."

---------

Saat öğlen 12'ye gelirken Tolga'lar geri gelmişti.
Tüm bildikleri mekanları talan etmişler, hiçbir şey bulamamışlardı. Sadece gittikleri yerlerdeki adamları toplamışlardı. Özkan ve Vural sorguya çekiyordu hepsini. Ahmet Abi bağlantılarını kullanarak mobese kayıtlarını araştırırken Soner Abi ve Tolga hararetle plan yapıyorlardı.
Telefonum titreyince yerimden sıçradım, mesaj gelmişti.

Gönderen; Bilinmiyor

"Oğlunun adını verirken düşünmeliydin Kurt. Bak, amcasıyla aynı kaderi paylaşıyor.
Umarım oğlun karanlıktan korkmuyordur.
Hoş, hepimiz sonunda toprağın altına gireceğiz, değil mi?"

Sonrasını hatırlamıyorum..
Geçirdiğim sayısız sinir krizinin en şiddetlisi buydu sanırım.
Ayten'in yaptığı iğnenin etkisiyle göz kapaklarım ağırlaşırken Tolga'nın kucağında taşındığımı hatırlıyorum. Sonrası karanlık..

----------

Tolga'nın kükreyen sesiyle uyandım.
"Ne arıyorsun lan sen burada!"
Hemen yerimden kalktım, misafir odasına yatırmıştı Tolga beni. Birkaç adımda girişteydim. Hoş, adımları atmaya mecalim yoktu ya..
Kapıda Fatih'i görünce daha da kötü oldum, gözlerim kararırken birisinin kolunu omzuma sardığını hissettim,
"Sakin ol kızım, biz buradayız."
Babamdı.
Ona iyice sokulurken Fatih konuştu, yüksek sesle ve hiddetle konuşuyordu;
"Abi hadi ama!"
"Bana abi deme lan!"
"Başlıycam lan tribine! Abi bu şerefsiz bir şekilde yapmış ikimizi de! Bırak da burnundan getirelim! Hem bensiz bulabileceğini mi sanıyorsun oğlunu?!"
"Sen nereden bileceksin lan!"
"Farkında mısın bilmiyorum ama o şerefsiz seni İngiltere'lere gönderip kendinden uzaklaştırırken beni kendine benzemem için eğitiyordu! O herifin yerin üstünde mekanı olduğu kadar altında da var! Karanlık bir dünyayı yönetiyor aşağıda! Ve ben gözlerimi kapayıp o dünyanın haritasını çizerim sana!"
Karanlık lafını duyunca yerimden sıçradım.
"Tolga! Mesajdaki karanlık o olabilir mi?!"
Tolga hızlıca bana bakıp Fatih'e döndü,
"Bana bak, en ufak yanlışını görürsem alnına kurşunla adını yazarım!" Dedi belindeki silahı çoktan eline almış, onu sallayarak konuşuyordu Fatih'le.
Fatih irkildi, başıyla onayladı.
"Senin oğlunsa, benim de yeğenim."
O içeri, salona doğru yürürken Tolga sessiz küfürler yağdırıyordu. Ahmet Abi yanlışlıkla düşüncelerini sesli olarak dile getirdi;
"Siktiğimin amcası! Bu muymuş amca?! Biziz lan amca!"
Fatih göz devirdi,
"Cengiz'in yerini bulayım da gör bakalım kim amca."
Vural tehditkar bir şekilde konuştu,
"Bulamazsan ölü bir amca olacaksın."

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now