"Canım istediği içindi.."

182K 6.1K 406
                                    



Tolga'nın çalışmaktan, benim heyecandan uyuyamadığım bir gecenin sabahına varmıştık..
Bugün, avukat olarak ilk davasına çıkıyordu. Ve ilk davasında, karşısındaki davalı babasıydı.
Günlerdir sosyal medyada, haber sitelerinde konuşuluyordu bu konu.
"Ünlü avukatın oğlu, kendisini dava etti!"
"Tolga Han Kurt, babasını yenebilecek mi?"
"Baba oğul arasındaki anlaşmazlık ne?" Bu başlıkların ve benzerlerinin atıldığı bir sürü yazı okuyorum bir haftadır.
Bugün adliyede de büyük ihtimal medya mensupları olacaktı.
Davaya benim gitmeme katiyen izin vermemişti. İlk başta bozulsam da sonradan hak vermiştim.
Kafamdaki düşünceleri dağıtıp dönüp durduğum yataktan kalktım, ilk olarak banyoya geçip elimi yüzümü yıkadım, dişlerimi fırçaladım. Hemen ardından giyinme odasına geçip üstümdeki gecelikten kurtuldum, Tolga'nın gömleklerinden buz mavisi bir taneyi alıp üstüme geçirdim, saçlarımı tepede topuz yaptım.
Aynadaki yansımama bakıp sırıttım. Gömleğin arkaya doğru sarkan ensesi, düşen omuzları, dizimin iki karış üstündeki hali.. Komik ama ilgi çekiciydi.
Sırıtarak giyinme odasından çıkıp Tolga'nın çalışma odasına geçtim. Elindeki evraklarla odanın ucundaki kahverengi deri kanepede uyuyakalmıştı.
Gözünde siyah kemik çerçeveli gözlüğü vardı. Çalışırken gözlük takıyordu genelde. Uzanıp onu uyandırmadan gözlükleri aldım, yüzüme taktım.
Cam kapaklı dolapların birinden yansımamı görünce sırıttım.
Gözlüklerin alt kısmı yanaklarımın ortasına kadar iniyordu. Komik ve şirin görünüyordum.
Kanepenin önünde dizlerimin üzerine oturup çenemi kanepeye yasladım;
"Tolga.."
Umursamayınca göz devirip ona doğru eğildim, dudaklarına bir öpücük bıraktım.
Gözlerini açınca gülümsedim.
"Günaydın." Dedim neşeyle.
"Günaydın.." Dedi uykulu sesiyle.
"Kalk hadi. Alman gereken bir dava var. Ben kahvaltı hazırlamaya iniyorum.."
Deyip ayağa kalktım, odadan çıktım.

Mutfağa inip güzel bir kahvaltı hazırlamam 15 dakikamı almıştı.
Beyaz üzerine mavi çini desenli tabaklar, gri peçeteler..
Hazırladığım sofraya gururla baktım, sonra Tolga'yı çağırmak için tekrar yukarı çıktım.

Tam odaya girdiğim sırada pantolonu ve iliklemediği gömleğiyle Tolga'yı görünce gülümsedim. Yanına gittim, düğmeleri iliklemeye başladım.
"Üstündekiler ne kadar yakışmış sana." Dedi sırıtarak. Ellerini belime dolamıştı çoktan. Ön düğmeleri iliklemeyi bitirip yakadaki düğmelere geçtim, birini kapatıp ötekine geçeceğim sırada boynuma bir öpücük bıraktı.
"İki dakika uslu dur.." Dedim şımarık bir sesle.
"Bunu üstünde benim gömleğim ve gözlüklerimle gezen birisi mi söylüyor?" Dedi sırıtarak.
"Ne yapayım, çok yakıştı.." Diye mırıldandım, yakasındaki düğmeyi de bitirip kollarına yönelecekken.
Belimdeki kollarını çekmeye çalıştım, çekmedi.
Gözlerinin içine baktım, pis pis sırıtıyordu.
Göz devirip kollarının arasında arkamı döndüm. Bu şekilde kolları karnımda bağlıydı. Tolga'nın göğsü sırtıma değiyordu.
Kol manşetlerini de kol düğmeleriyle teker teker ilikledim, tekrar arkaya dönmeye çalıştım, izin vermedi. Kollarından kurtulmaya çalıştım, ona da izin vermedi.
Beni iyice kendine çekip, belimdeki kollarını iyice sıktı, kulağıma eğildi;
"Çok tehlikelisin.." Boynuma değen nefesinin oluşturduğu etki, sesinin mükemmelliği.. Cevap vermeye fırsat bırakmadan devam etti;
"Dikkatimi dağıtıyorsun."
"Gören de ahtapot gibi sarılan, sabahtan beri öpen benim sanar.. " diye mırıldandım.
Bir kahkaha atıp kendine çevirdi.
"Sabah ilk sen öptün." Dedi ciddi bir ifadeyle.
"Evet uyurken o kadar şirin görünüyorsun ki, yıllarca durmadan öpebilirim." Dedim sırıtarak. Devam ettim;
"Ama uyanınca gıcık herifin tekisin.."
Ters bir bakış attı. Parmak uçlarımda yükselip bir öpücük daha bıraktım dudaklarına.
"Bu ne içindi?" Dedi ciddi bir şekilde.
"Canım istediği içindi." Dedim sırıtarak.
Gülümsedi.
"Tolga.."
"Söyle güzelim.."
"Kahvaltı."
Sırıttı.
"Tamam sen in, ceketimi giyip geliyorum.." Dedi, aşağıya indim. Bir-iki dakika sonra da Tolga geldi peşimden.
Güzel bir kahvaltı yaptık, gitme vakti gelmişti..

Yarı'm #wattys2016Donde viven las historias. Descúbrelo ahora