"O herif için.."

145K 5.9K 688
                                    

Ay Tolga'yı gördüğünüz yerde vuracaksınız. Yapmayın böyle, belki bastırdığı bir şeyler vardır içinde ;)
Son olarak,
Helin Tolga'dan bu olayın intikamını almadan final yapmayacağıma emin olabilirsiniz.
Bir günde iki bölüm yayınlamamın teşekkürünü tonla yorum yazarak mı yapmak istiyorsunuz? Bölüm sizin. :*

-------------

6 hafta, dile kolay 6 haftadır konuşmuyordu benimle. Evden sabahın köründe çıkıyor, gecenin yarısı geliyordu. Evde olduğunda tüm vaktini Cengiz'le geçiriyordu. Benle en ufak bir temas etmiyordu. Göz göze bile gelmiyordu. Göz göze gelmekten kaçınıyordu.
Aynı yatakta uyumak mı? Öyle birşey yoktu zaten. Bir buçuk aydır misafir odasında uyuyordu, veya Cengiz Han'ın beşiğinde..

Hizmetliler bile anlamışlardı durumu. Geçenlerde gündüz Havva odama gelmişti..
"Efendim, girebilir miyim?"
"Gel Havva.." Dedim, odamda manzaraya bakan berjerlerden birinde otururken..
Karşımda durup konuşmaya başladı;
"Efendim, sanki bu aralar.."
"Otursana Havva."
"Yok efendim, oturmayayım."
"Otur Havva.."
Havva utana sıkılı karşımdaki berjere oturup konuşmaya başladı.
"Efendim belki şimdi söylediklerim haddimi aşmak olacak.. Belki değil. Haddimi aşacağım ama yeter yani.. Yüzünüzden düşen bin parça. İki ayda kaç kilo verdiniz? Hiç tartıldınız mı? Normalde 50 kilo olduğunuzu biliyorum. Ve şuan maksimum 45 kilosunuz. İddiaya bile girerim. Farkındaysanız Cengiz Han huzursuzlanıyor, olmadığı kadar yaramaz bir çocuk oldu. Neden? Yeterince beslenmiyorsunuz ve sütünüz doğru düzgün gelmiyor.
Tolga Bey'den bahsetmiyorum bile. Cumartesi günü evde telefonumu unuttuğum için gelmiştim hani, o gün Tolga Bey'i gördüm Cengiz Han'la. Ve Tolga Bey, 22-23 yaşında bir adam gibi görünmüyordu Helin Hanım. Minimum 30, belki 35. Belki bu konuşmamdan sonra beni kovacaksınız, ama susmayacağım.
Karşı tarafı kızdıranın siz olduğunuzu varsayıyorum. Aksi halde siz Tolga Han Bey'e 1,5 ay asla küs kalamazdınız.
Helin Hanım, siz Helin Karalar'sınız, Helin Kurt'sunuz. Allah aşkına bir adam nasıl size 1,5 ay küs kalabilir?! Çoktan burnundan getirmiş olmanız gerekiyordu!" Dedi hışımla yerinden kalkarak. Gülümsedim.
"Cengiz Han olmasa, boşanacaktık biz Havva. Onun için bir aradayız sadece. İkimiz de O'ndan kopmaya hazır değiliz. Tek sebep bu.."
Havva olumsuz anlamda başını salladı.
"Benim bildiğim Helin Hanım, Tolga Bey'den asla vazgeçmez efendim. Yaptığınız bir hatanın benliğinizi ele geçirmesine izin vermeyin..Söylediğim herşey için tekrar özür dilerim.." Deyip çıktı odadan.
Ben özür dilerim asıl, dediklerinin hiçbirini yapamayacağım için..

-----------------

Akşamüstü annem aramış, akşam yemeğine davet etmişti. Tolga'nın davası olduğunu geç geleceğini söylemiştim.
Siyah, v yaka, uzun kollu penye mini bir elbise geçirmiştim üstüme. Saçlarımın iki tutamını arkada mandallı tokayla tutturmuştum, her zamanki gibi. Boynuma Pelin'in hediye ettiği kolyeyi takmıştım. Sanki yanımdaymış gibi hissediyordum, güç veriyordu..
Cengiz'in ağlamasıyla odasına gittim, acıkmıştı yine. En son sabah emmişti zaten.
Her zamanki gibi sallanan koltukta önce karnını doyurmuş, sonra da uyutmuştum. Gerçekten Havva'nın dediği kadar vardı. Huysuzlanmıştı Cengiz Han. Neredeyse bir saat koltukta sallanmıştık, sonunda zat zor uyumuştu. Bu sefer başı yine boynumdaydı, babasının adının yazılı olduğu dövmenin üstünde duruyordu kuzum. Bir eli bir tutam saçımı sımsıkı kavramış, ötekisi ise boynumdaki kolyeyi tutuyordu. Sanki yanından gitmeyeceğime emin olmak ister gibiydi. Bu halini farkedince içimden bir şeyler koptu resmen. Durduk yerde akmaya başladı gözyaşlarım.. Son 1,5 aydır olduğu gibi..

Arkadan gelen adım seslerini duyunca bir elimin tersiyle sildim gözlerimin altını. Tolga karşımda durdu, işten gelmişti anlaşılan. Neden bu kadar erken gelmişti ki?
Lacivert takımı üstüne mükemmel oturuyordu. Ama bir şeyler vardı. Tolga'yı Tolga gibi göstermeyen bir şeyler..
Kaşlarını çatarak bakıyordu bana. Veya Cengiz Han'a..
"Çocuğu uyuturken ağlamaktaki amacın ne?! Nasıl uyumuş baksana! Korkmuş bu çocuk!" Dedi fısıldayarak.
"Ben onun o halini görünce kötü oldum zaten.." Diye mırıldandım. Eğilip omzuma yaslanan kumral saçlara bir öpücük bıraktım.
İki elim de Cengiz Han'ın sırtındaydı. Beştaşımı ve tektaşımı çıkarmamıştım. Tolga bitirmeden, ben asla bitirmeyecektim bu evliliği. Deliler gibi sevdiğim adamdan kendim ayrılmayacaktım..
"Sen neden erken geldin..?" Diye mırıldandım, konuştu;
"Baban yemeğe çağırdı. Ona gideceğim."
"İş yemeği mi?" Dedim merakla.
Sana ne? Der gibi bir bakış atıp toparlandı.
"Konuşmak istiyormuş. İş yemeği değil."
O an kafama dank etti. Annemin akşam yemeği davetini reddetmiştim!
"Ben bir pot kırdım sanırım."
"Hı?"
"Annem yemeğe davet etti, Tolga'nın duruşması var bugün, gelemeyiz dedim."
"Tüm gün holdingdeydim. Baban duruşmam olmadığını biliyor."
Başımı salladım.
"Her zamanki gibi her şeyi berbat ettin.." Diye mırıldandı, sakince konuştum;
"Daha ne kadar berbat olabilir ki?"
Cengiz Han saçımdaki eliyle saçımı çekince gözlerimi kapadım. Uykusunda bu kadar huzursuz olmamalıydı.. 5 aylık bebekti bu çocuk.. Kabus göremezdi.
Durumu Tolga da farketti, bir küfür savurdu.
Cengiz Han'ı bu hale getirenin ben olduğumu düşünüyordu, olabilirdi de.. Herşeyde suçlu olduğum gibi, bunda da olmam muhtemeldi.

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now