"Haberin olsun, hayatım."

190K 6.5K 285
                                    

Sabah erkenden kalkıp, hazırlıklara başlamış, öğleden sonra kına için tuttuğumuz otele gitmiştik.
Makyözüm ve kuaförüm oraya gelecekti. Babamın şoförü elbisemi alıp getirecekti.
Tolga'ya kına ile ilgili ana şartımı sunmuştum;
Asla gelmeyeceksin.

Hani şu kınalara damadın gelme olayı var ya, onu asla anlamadım ben.
Eşeğin aklına neden karpuz kabuğu getireyim?
Onlarca kokona kız süslü süslü niye benim nişanlımın etrafında dönsün ki?
Iıh. Ben bu düşünceyi bir türlü tutamıyorum..

Tuğba düğün hazırlıklarında başından beri o kadar çok yardımcı oldu ki..
Tabi hazırlıklarda Annemin, Firdevs Yenge'nin ve Pelin'in emeklerini de göz ardı edemeyeceğim..
Ama Tuğba'nın yanımda oluşu hem kız kardeş gibi, hem arkadaş gibi..
Annemin veya yengenin yanında Tuğba'nın yanında olduğum kadar rahat olamıyordum sonuçta..

Otele girdiğimiz gibi büyük bir organizasyon ekibi karşıladı, birkaç kız gelin odasına yönlendirdi beni.
Pelin ve Tuğba ile gelin odasına girdik, birkaç dakika sonra kuaförüm Sibel Abla ve makyözüm Özge kapıda belirdiler..

Uzun selamlaşma faslından sonra devasa aynanın önündeki taht çakması koltuğa oturup, kendimi onlara emanet ettim..

"Helin, elbisen ne tonlarda?"
"Mavi, koyu mavi.."
Özge bir beğeni nidası mırıldanıp makyaja devam etti..

---------------

Sonunda olmuştu.. Güzel, sade bir topuz, dumanlı gözler..
Tuğba ve Pelin oteldeki başka bir devasa odaya geçip orada saç ve makyajlarını yaptırırken, iki görevli kız gelip giyinmeme yardım etti.
Genellikle transparan, kapanması gereken yerler koyu mavi işlemelerle kapatılmış, oldukça iddialı bir Paolo Sebastian elbisesiydi bu..
Görevli kızların yardımıyla saçlarımı bozmadan elbiseyi giydim.
Ayağıma yüksek topuk ten rengi ayakkabılarımı da giyince tam olmuştum..
Selam verip odadan çıktılar. Bu sırada ben de büyük, ayaklı aynanın önünde kendime bakıyordum.
Kapı çalınınca;
"Gir!" Diye seslendim. Aynanın arkasından bakınca annem ve Firdevs Yenge'nin geldiğini görmüştüm.
Gülümseyip gelmelerini işaret ettim, aynanın arkasından geçip yanıma geldiler.
Hayranlıkla bakıyorlardı. Firdevs Yenge kına elbisemi ilk kez görüyordu.
"Helin! Mükemmel görünüyorsun!"
"Teşekkür ederim Yenge.." Diye mırıldandım.
Elimden tutup kendi etrafımda dönmemi sağladı, anneme döndü;
"Asude, kızlarının giyim konusundaki cesareti senden gelen bir özellik mi? Deyip kıkırdadı. Onlar kendi aralarında gülüşürken çalan telefonumun sesini duydum, gardrobun önündeki puftan telefonumu alıp açtım;
"Efendimm?"
"Helin Hanım, nasıl gidiyor hazırlıklar?"
"İyi gidiyor Tolga Bey, hazırım. Sen ne yapıyorsun?"
"Hiç, takılıyorum öyle. Merak ettim, arayayım dedim."
"İyi yapmışsın.. Tolga bu çok heyecanlı!"
"Kına mı?"
"Evet!"
Küçük bir kahkaha attı.
"Eğlenmene bak. Bugün senin günün.."
"Öyle yapacağım.." Diye mırıldandım, vedalaşıp telefonu kapattık.
Annemlere dönünce Firdevs Yenge;
"Bindallı?" Diye sordu.
Gülümseyip odadaki vitrin mankeninin üstündeki bordolu siyahlı, kadifeden, altın rengi kalın kemerli Osmanlı işi bindallımı gösterdim.
Bu sefer iyice hayran kalmış görünüyordu.
"Ay bu çok zarif! Ama üstündeki de şahane! Ay Helin! Çok güzelsin! Birkaç resmini çekelim Tolga'ya gösteririz.."
"Olmaz!" Dedim hemen.
Şaşkınlıkla bana döndüler, devam ettim;
"Bindallıyla atarız, bu elbise fazla açık.." Diye mırıldanıp sırıttım.

--------------

Annem ve Firdevs Yenge tekrar aşağı, hazırlıkları kontrole gidince yaklaşık yarım saat boyunca odada yalnız kalmıştım.
Aynanın karşısında, kendimi inceliyordum öylece..
Bu sırada kapı çalındı, hemen ardından birisi içeri girdi.
Beklediğim kişi, Tuğba veya Pelin'di. Gelen kişi ise, siyah pantolonu, siyah gömleği, mükemmel saçları ve o gülüşüyle, Tolga'ydı.

Yarı'm #wattys2016Where stories live. Discover now