"Sana Dokundu!"

184K 6.9K 216
                                    

Çalan telefonumun zil sesiyle uyandım..
"Hıı?" Diye mırıldandım.
"Günaydın, kalk hadi, 1 saate kapıda olurum. Tüm gün işim var."
"Okula kendim giderim."
"59 dakikan kaldı." Deyip telefonu suratıma kapattı. Evet evet, daha dün gece son derece romantik olan adam. Tolga işte!

Söylene söylene kalkıp, hızlıca bir duş aldım, bornozumla giysi dolaplarımın önüne geçtim.
Altıma açık renk, boyfriend bir kot pantolon giydim, üstüme toz pembe bir trenchcoat geçirdim. Ayağıma krem rengi CK'larımı giydim, omzuma krem rengi, damalı LV Neverfull'umu taktım. Hafif bir makyaj yaptım, frenchlerim düzgündü zaten.. Saçlarımı atkuyruğu yapıp gözüme krem Prada'larımı taktım.
Aşağı indiğimde Pelin çoktan okula gitmiş, annem ise white mocha saatine girmişti.
Neşeyle mutfağa girdim;
"Dadıı!"
Dadı oturma kısmından çıktı;
"Günaydın Helin Hanım, ne oldu?"
"Günaydın! Çok açım ve 20 dakika sonra öküz burada olacak."
"Öküz? Tolga Bey mi?"
Başımla onayladım.
Dadı bu halime gülmeden edemedi;
"İlahi Helin Hanım.." Deyip kıkırdadı.

Mutfağın oturma kısmına geçtim, dadı da diğer hizmetçilere emirler veriyordu. Sonunda yemek masasına şahane bir kahvaltı kurmuşlardı.
Oturup güzel bir kahvaltı yaptım, kalkıp annemin yanına gittim.
"Valide Sultan, white mocha faslınız bitti mi?"
Sırıttı.
"Bitti küçük hanım, ne bu enerji?"
"Tolga geliyor, okula bırakacak."
Sırıttı.
"Belli.."
Göz devirdim, bahçeye çıktım. Dünden beri o kadar mutluydum ki.. Enerji fazlalığım vardı resmen.
Bahçede gezip annemin çiçeklerine baktım. Acaba kendi bahçeme hangi çiçeklerden ekmeliyim? Diye düşünüyordum. Bu sırada Tolga'nın arabasından geldiğini düşündüğüm bir kapı sesi duydum, bahçe kapısından çıktım. Tam karşımdaydı. Bir anda karşımda görünce şaşırdım, o mükemmel gülüşü yine yüzündeydi.. Sarıldım.
Geri çekildiğimde;
"Aç mısın? Kahvaltı hazır içeride?" Dedim,
"Evde yaptım kahvaltıyı, geç kalacağız." Dedi, başımla onayladım, arabaya geçtik.
Yoldayken telefonum çaldı, arayan Pelin'di.
"Efendim küçük hanım?"
"Ablacııııım!"
"Ne istiyorsun Pelin?"
"Akşam Sinem'in partisi var ve HERKES orada olacak, anladın mı?"
"Anladım, ee?"
"Ee'si, dolabından güzel bir giysi mi seçsem acaba?"
Bu sırada Tolga tek kaşını kaldırmış, arada bir bana bakıyor, sonra tekrar yola dönüyordu.
"Seç bakalım, ama dikkat et cemiyet dergilerinde falan resmim olmayan bir giysi olsun, rezillik çıkar."
"Evet dikkat edeyim."
"Aa Pelin!"
"Ablasııı?" Şımarık ya.
"Giyinme odasında en soldaki dolaptaki elbiseler hiç kullanılmamış, geçen sene almıştım daha sıra gelmedi, bir de onlara bak."
"Tamam ablam! Öptüm kocaman!"
"Tamam kapa hadi."

Telefon kapanınca gülmeden edemedim. Ne kadar zıttık böyle? Ben sakin, kibar tavırlara sahipken Pelin'in bu kadar enerjik ve deli dolu olması bazen çok ilginç geliyordu.

"Yarın yemek var, unutma."
"Unutmadım ki." Dedim şirin bir sesle.
Şaşırmış gibi bir ifade yerleştirdi suratına;
"Hazırsın yani? Kıyafetlerini bile seçtin?"
"I-ıh. Akşam alışverişe çıkacağım."
Sırıttı.
"Ben de geleceğim."
"Olmaz."
"Yalnız mı gideceksin?"
"Pelin'le giderim."
"Pelin partide?"
Doğru ya! Pelin partide..
"Akşam toplantımın bitmesini bekle, gideriz beraber."
Tolga'yla elbise almaya gidersem çıldırıp döneceğimin farkındayım.
Yok bu dar, bu kısa, buna giysi mi diyorlar bir de, bu ne be, yok artık bu bikini, bunları giysi diye mi satıyorlar?
"Tuğba'yla gideceğim." Dedim.
"İyi, onunla git." Dedi, biraz bozulmuş gibiydi, ama ne yapayım, rahat vermez ki bana alışverişte..
Okulun önüne gelmiştik.
Hala ters ters konuşuyordu.
"Tolga.." Dedim şirin bir sesle..
Tek kaşını kaldırıp bana döndü, başını "Ne var?" manasında salladı, öküz.
"Söz düzgün bir giysi seçeceğim, valla bak. Açık saçık olmayacak.."
"Sıkıyorsa öyle olmasın.." Dedi, gülümsedim.
"Sen nasıl istersen, öyle." Dedim, yanağına bir öpücük kondurup arabadan indim.

Yarı'm #wattys2016Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum