7

365 159 6
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Richard Addison'ın Ofisi

19 Haziran 2018

Büyükbabam, önce birbirine kenetlenmiş ellerimize baktı sonra ise neler olduğunu sordu ama Eliot, hiçbir şey demeden intihar mektubumu önüne koydu. Robert Amca, "Eva, iyi misin?" dedi ama cevabı alamadan mektubu okumak için büyükbabamın yanına doğru hareketlendi. Sırasıyla "Aman Tanrım!, bu olamaz, inanılmaz" gibi ifadeler ofiste yankılanıyordu. Harold amcam, "Biri bana ne olduğunu söyleyecek mi?" dedi ve başta merak duymadığı mektubu okumak için büyükbabama doğru yürüdü.

"Eva, sen yüzyıllar sonra Addisonlar'a bir hediye olarak gönderilen Ana Vâris'sin."

Konuşan büyükbabamdı ve beni kucaklamak için kolları iki yana açık vaziyette yanıma geliyordu. Eliot'ın arkasında, güvenli sığınağımdan çıkmak istemiyordum ama Eliot, elimi öne doğru çekiştirdi. Büyükbabamla kucaklaştıktan sonra Robert Amca, "Çok şükür" diyerek beni tüm samimiyetiyle alnımdan öptü. Harold amcam bile asık suratla beni tebrik etti.

Hâlâ ne olduğunu anlamamıştım. Ben bu dünyaya aday olup ölmek için gelmiştim. Bir hediye olduğumu sanmıyordum. Ana vâris ifadesini ise sadece Victoria'dan duymuştum. Kendi kızını başa geçirmek için kullanmıştı. Bana ne yapacaklarını gerçekten merak ediyordum.

Büyükbabam, tekrar konuştuğunda çok heyecanlıydı. "Eva, otur ve başından geçen her şeyi bize anlat" dedi. Oturmam için boş bir koltuğun tepesinde dikiliyordu. Bense konuşmak istemiyordum. Bu ortamın gerçek olup olmadığından bile emin değildim. Hâlâ üşüdüğüm göz önüne alınırsa gerçek olma ihtimali çok yüksekti. Kafam çok karışıktı ve Eliot'a bir bakış attım. Ne demek istediğimi hemen anladı.

"Bence Eva'nın biraz dinlenmeye ihtiyacı var. Zamanla her şeyi aydınlığa kavuştururuz. Şimdi izin verirseniz sevgilimi odasına götürmek istiyorum."

"Sevgilim" dediği anda korkuyla ürperdim ve büyükbabama baktım. Birazdan nutuk çekecekti. Sevmemen gerekiyor, bağlanmamalısın, sana ya da Eva'ya ceza veririm, güçsüz bir Addison mı olmak istiyorsun? Bu cümleler daha önce büyükbabamın ağzından çıkmıştı ama şimdi tebessüm ediyordu ve bana dünyanın yedi harikasından biriymişim gibi bakıyordu. Bu çok garipti.

"Tabii, tabii. Onu yormayalım. O, ne zaman konuşmak isterse o zaman konuşuruz."

Bu tepkiye çok şaşırmıştım ve ortamdaki yüzleri incelemeden Eliot'ı çekiştirdim ve büyükbabamın ofisinden çıktık. Açıkçası çok tedirgindim. 

SUSKUN-Bir Göbekli Tepe Efsanesi 3Where stories live. Discover now