51

314 142 4
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

İstihbarat Katı

5 Şubat 2021

Eliot'ı, Stone'u, Robert Amca'yı ve istihbarat şefini ikna ettikten sonra Victoria ile görüşmeme izin vermişlerdi. Öncesinde Stone'la baş başa görüşmüştüm ve ona kendimi nasıl koruyabileceğimi sormuştum. Bana bir silah verebileceğini söylediğinde reddetmiştim. Bıçak diye sorduğunda gözlerim irileşmişti. Gözümün önüne cinayetim gelmişti. Stone, biber gazı, elektro şok, savunma sporları diye sıralıyordu. Bir canlıya zarar verebileceğimi düşünemiyordum ama biber gazını seçtim. Sorgu odasına benzeyen bir odaya girdiğimizde Victoria, kollarını birbirine bağlamış oturuyordu.

Bakımsızdı, zayıflamıştı ama hâlâ çok güzeldi. Onu görmek, tişörtün rahatsız edici etiketi gibiydi. Sırtımda sinir bozucu bir kaşıntıya sebep oluyordu. Şimdiye kadar beni bir güzel pataklamış ve en sonunda da hayata tutunma sebeplerimi elimden almıştı. Her şeye rağmen mantıklı olmaya ve onu kucaklamaya karar verdim.

Odaya beşimiz aynı anda girince Victoria, bir anda korktu. Ben onun tam karşısına otururdum ve diğer herkes ayakta kaldı.

Lafa nereden başlayacağımı bilmiyordum. Daha önce birini sorguya çekmemiştim. Neyse ki söze Victoria başlayarak bana yardım etmiş oldu.

"Dört gündür burada neden tutulduğumu söyler misiniz?" dedi. Tam karşısında ben olmama rağmen bakışlarını benden kaçırıyordu.

"Bak Victoria. Bana öfkeli olduğunu biliyorum." Güldü. "Buraya sana yardımcı olmak için geldim."

"Benim yardıma ihtiyacım yok."

"Victoria, hiç silah almayı düşündün mü?"

Bir kaşı havaya kalkmıştı. Huzursuz olduğunu anlamıştım ama o, sadece "Hayır" dedi. Belki silahı daha almamıştı. Belki de beni öldürmeyi daha planlamamıştı.

"Beni sevmediğini biliyorum. Belki de adaylığını elinden aldım diye bana kızgınsın ama inan bana bir erkek vâris doğuramayacaktın."

Victoria'nın dudağı titriyordu. Onu can damarından vurmuştum.

"Bunu kimse bilemez. Sen hayatımı mahvettin" dedi.

"Ben biliyorum Victoria. Ölüler sanırmış ki diriler hep helva yiyor."

"Ne?"

"Neyse Victoria, sana küçük bir sır vermemi ister misin?"

Eliot, "Eva" diyerek beni uyardı. İstemsiz olarak ona dönüp baktım. "Sorun değil" dedim. "Victoria'yla ben yakın arkadaşız. Ondan laf çıkmaz." Victoria iyice şaşırmıştı.

"Ben Ana Vâris'im Victoria."

Gözleri irileşti.

"Ana Vâris'in ne demek olduğunu bildiğini biliyorum. Çünkü ben ilk kez senden duymuştum. Yeteneğim ise ayahuasca çayını içtiğimde geleceğimi görmem."

Sonunda kollarını gevşetti. Bir bana bakıyordu bir de odadaki diğer yüzleri tarıyordu. Ağzı açık kalmıştı. Terlediğini görebiliyordum.

"Seninle birlikte iki alternatifli gelecek gördüm. Birinde kız çocuğa hamile kalırken diğerinde bebeğinin cinsiyetini öğrenemeden öldün."

Yutkundu. Hâlâ konuşmamıştı ve ben de devam ettim. Belki de bana inanmıyordu.

"Ama iki geleceğimde de beni fena hâlde patakladın. Söylesene Victoria, planın buydu dimi? Kızlardan biri erkek vârise hamile kalırsa onun bebeğini düşürecektin." Gözlerini kısarak baktı. Sonunda bana inanmıştı.

"Ve geçen gün geleceğime göz atmak istedim. Sen, elinde altıpatlarla bana saldırdın ama Eliot'ı ve bebeğimi öldürdün."

Altıpatlar deyince başını önüne eğdi. Titremeye başladı. Onu öldüreceğimizi anlamıştı. Buradan asla çıkamayacağını biliyordu.

"Bunu neden yapmak istiyorsun Victoria?"

Önce konuşmayacak sandım ama pes edercesine omuzlarını düşürdü ve konuştu. Daha doğrusu bağırmaya başladı. Kaybedecek bir şeyi kalmamıştı. Onun için yolun sonuydu.

"Sen her şeyimi elimden aldın. Annem ve babam benim yüzümden öldü. İki yıl eğitime girdim ama sonunda kovuldum. Tek idealimi benden çaldın. Hayata tutunamıyorum. Yaşamak istemiyorum."

Sonunda Victoria ağlamaya başlamıştı. Bu yüzleşmeyi yaptığımız için mutluydum.

"Sana aileni geri veremem. Ortak bir karar aldınız ve uyguladınız. İnan ki bu konuda bile şanslısın. Kimse benim fikrimi sormadı. Adaylığa gelince dediğim gibi bir kızın olacaktı ve bu seni mutlu etmemişti. Ama sana bir teklifim var Victoria."

Burnunu koluna sildi. Konuşmamı bekliyordu.

"Senin ölmeni istemiyorum. Yaşa ve hayata tutun. Bir üniversiteye kaydını yaptıralım. Herkes üniversite okumak ister. Ama İngiltere'de kalamazsın. O yüzden seni Amerika'ya göndermek istiyorum. Okulunu oku, âşık ol, işe gir ve hayatını yaşa Victoria."

Doğru mu söylüyorum diye gözlerime bakıyordu. Eliot, ondan daha çok şaşırmıştı. Teklif dün gece kafama yerleşmişti. Bu fikrimi kimseyle paylaşmamıştım ama ikna edebileceğime emindim. Victoria bir süre düşündükten sonra fısıltıya yakın konuşmaya başladı.

"Bayan Addison, eğer uygun görülürse teklifinizi kabul etmek istiyorum. Ben size çok teşekkür ederim."

Bir insanı daha kazanmıştık. Herkes ikinci bir hakkı hak ediyordu. Odada bulunanları tek tek gözlerimle taradım. Herkes onaylıyordu. Sandığımdan kolay olmuştu.

"Yalnız Victoria, tabancayı bize teslim etmen gerekiyor ve bir daha İngiltere'ye gelmeyeceksin."

"Silah babama ait. Evimizde kasada duruyor ve size söz veriyorum. Bir daha beni görmeyeceksiniz."

Victoria'nın yanından ayrıldıktan sonra Eliot, beni öptü ve "Sen şimdi ona ceza mı verdin yoksa ödül mü?" dedi. "Usulca tükürük sakal mundar eder" diye ekledi.

Eliot'ın bu tâbiri bilmesine şaşırmıştım ama "Bizim hayatımızdan çıktıktan sonra hangisi olduğu önemli değil" dedim.

SUSKUN-Bir Göbekli Tepe Efsanesi 3Where stories live. Discover now