11

348 155 5
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Richard Addison'ın Ofisi

20 Haziran 2018

Jack Thurston'ın yanından ayrıldığım anda peşime yüzünde yara izi olan koruma takıldı. Benimle hiç konuşmadı ama asansöre birlikte bindik ve büyükbabamın ofisinin kapısına kadar eşlik etti.

Ofisin kapısı açıktı ve Eliot, beni kapı eşiğinde bekliyordu. Terli değildim ama üzerimde hâlâ spor kıyafetlerim vardı. Eliot, sanki beni günlerdir görmemişçesine yanağıma bir öpücük kondurdu ve ofise çekti. Büyükbabamın karşısına Eliot'la samimi bir şekilde çıkmaya asla alışamayacaktım sanırım ve gözlerimi onlardan kaçırdım.

Eliot ve ben hariç herkes oturuyordu. Büyükbabam "Seni daha iyi gördüm Eva" dedi. "Evet, iyiyim" dedim. Acaba hangi konuları aydınlığa kavuşturmam gerekiyordu merak ediyordum. Robert Amca'ya bir bakış attım. Onu böyle kanlı canlı görmek çok güzeldi. Aslında gidip ona sarılmak istiyordum. Benim için çok şey yapmıştı ve diyetini de ödemişti. Bana tebessüm ederek gülümsedi. Boş koltuklardan birine oturdum. Eliot ise yazma eserler kitaplığına dayanarak ayakta durdu.

"Eva, güzel kızım. Açıklığa kavuşması gereken bazı konular var. Öncelikle Eliot'la düğününüzü planlamamız gerekiyor. Zamanımız çok az ve hızlı hareket etmeliyiz."

Yüzüm kıpkırmızı kesilmiş olmalıydı. Allah'tan çeyiz hazırlamama gerek yoktu. Benim için evlilik, bir odadan çıkıp diğer odaya girmek demekti. Önemli olan sevdiğim adamla birlikte yaşayabilmekti. Yaşlanabilmek. Çocuğumuzu birlikte büyütebilmek.

Eliot, "Büyükbaba, planlamadan önce Eva'nın bu konudaki görüşlerini almalıyız" diye araya girdi. Eliot'a dün gece bir cevap vermemiştim ama anladığını sanıyordum. Onu ne kadar sevdiğimi bilmiyor muydu? Herkes bana dönüp baktı ve ne diyeceğimi şaşırdım.

"Büyük bir düğüne gerek. Nikâh olması yeterli" dedim. Yüzümün kırmızının her tonunu yansıttığını hissedebiliyordum.

"Açıkçası nasıl bir düğün yapmamız gerektiğini biz de bilmiyoruz. Bu, Addison tarihinde neredeyse ilk olan bir şey. Kaynaklarımızı bu konuyla ilgili araştıracağız ama biz, bir organizasyon ayarlarken senin de gelinlik, dekorasyon, oda seçimi gibi şeylerle ilgilenmeni istiyoruz. Her şey istediğin gibi olmalı. Bu arada tahmin edebileceğin gibi düğün tarihiniz 6 Temmuz."

Mutlulukla tedirginlik arası yutkundum. Sanırım bunlar gerçekten yaşanıyordu. Kimseden bir tepki gelmeyince büyükbabam devam etti.

"Ortaya çıkan yeteneğini geliştirmen ve bir sistem çerçevesinde kullanman için inisiyasyon eğitimine girmen gerekiyor. Zorlu bir eğitimdir ve buraya sana danışmanlık yapmak için şaman bir rahip getirteceğiz. Bu eğitimi kabul ediyor musun Eva?"

Bakışlarımı önce Eliot'a sonra Robert Amca'ya çevirdim. İkisi de sen bilirsin anlamında omuzlarını silkmişti.

"Deneyebilirim sanırım. Eğer başaramazsam bırakırım" dedim.

"Sırada senin Ana Vâris olarak Yüce Meclis'e tanıtılman var. Bunun için uygun bir gün ayarlarız ve adaylar konusu da orada görüşülecek."

Gözlerimi üst üste kırparak yanlış duyduğumu belli edercesine büyükbabama baktım.

"Adaylar konusunun nesi görüşülecek? Ben anlayamadım" dedim.

"Kızların adaylıklarını son vermeyi Yüce Meclis'e bırakalım."

İlk etapta ne olduğunu anlayamadım. Büyükbabam Yüce Meclis'in başkanıydı ve zaten tarikatı da o yönetiyordu. Adayları kendi kararıyla kabul edebildiğine göre son da verebilirdi. Bunun tek bir açıklaması vardı. Benim sözüme inanmıyordu. Sinirden nabzımın boynumda attığını hissedebiliyordum. Ayağa kalktım.

"Bana güvenmiyor musunuz?"

Kimseden cevap gelmedi. Eliot, kaşlarını çatmıştı ve büyükbabama bakıyordu. Bende konuşmaya devam ettim.

"Tek erkek vârise ben hamile kalıyorum. Geleceğimde gördüğüm en net ve değişmeyen şeylerden birisi buydu. Yoksa geleceğimi gördüğüme de mi inanmıyorsunuz?"

Güldüm ve kollarımı birbirine kenetledim. "Mezarlığın şifresi 20781183. Aynı şifreyi bu kasaya da koymuşsunuz. Mezarlığın sol koridorunun sonunda çember şeklinde bir kitabe var. Theodora'nın kafatası sağdan üçüncü odada. Harold amcam, zamanında 258 işçinin ölümüne sebep olmuş. Ve sen büyükbaba, Theodora'nın tüm hamileliği boyunca birlikte yaşamışsınız. Ayrıca babamın yaşadığını da biliyorum."

Bağırarak çok hızlı bir şekilde konuşmuştum. Eliot'ı başka kızlarla özellikle Victoria ile düşünmek beni çileden çıkarmıştı. Bana güvenmemeleri de cabası. İçeride tam bir ölüm sessizliği vardı. Eliot da dâhil olmak üzere herkes, şok geçiriyordu. Kimse suskunluğunu bozmayınca ofisin kapısını açtım ve hızlı adımlarla odama gitmek için yürüdüm. Koridorda Eliot, bana yetişmişti.

"Eva, sakin olur musun?"

"Olamam."

Odama geldiğimde sinirden yerimde duramıyordum. Aslında neye sinirlendiğimi de tam olarak bilmiyordum. Ama tahmin edebiliyordum. Eliot'ı öylesine sahiplenmiştim ki diğer kızların varlığını tamamen silip atmıştım ve aniden karşıma çıkan ihtimalleri de şok geçirmeme neden olmuştu.

"Seni paylaşamam. Tekrar aynı şeyleri yaşayamam."

Gidip Eliot'a sarıldım. O kadar sıkıyordum ki sanki ellerimi gevşetsem kızların yanına koşacaktı.

"Eva, paylaşman gerekmiyor. Sen Ana Vâris'sin unuttun mu? Bir emir verirsin ve herkes uygular. Ana Vâris gibi davran."

SUSKUN-Bir Göbekli Tepe Efsanesi 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin