22

311 147 0
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Beyaz Oda

4 Temmuz 2018

Artık damarlarımdaki kanım sarı akacak kadar limonata tüketmiştim ve kendini hatırlatan baş ağrım haricinde normale dönmüştüm. Arada gariplikler olsa da Eliot'la iyiydik. Her sabah birlikte spor salonuna iniyorduk. Kahvaltımızı yapıp düğün hazırlıklarına odaklanıyorduk. Neredeyse her şey hazırdı. Bugün sadece küçük bir prova yapacaktık.

Biraz önce Eliot'la spor salonundan çıkmış odamıza doğru ilerliyorduk. Eliot, önümden gidiyordu ama onu bulanık görüyordum. Ve bir anda başım karıncalanmaya başladı. "Eliot" diye seslenmek istedim ama bunu yapamadım ve başımı yere çarptım. Aslında bayılmamıştım ama kendimde de değildim. Eliot, "Eva!" diye bağırarak yanıma geldi ve beni kucağına aldı.

Sağlık katına geldiğimizi algılamıştım. "Ben iyiyim" dedim. Eliot, "Hayır, iyi değilsin" dedi. Doktor Stefan Cavan, neler olduğunu soruyordu. Koluma, başıma, burnuma bir şeyler yapıyorlardı. İyice kendime gelmiştim. Tekrar "Ben iyiyim" dedim. Eliot, "Başını çarptın" dedi.

Doktor "Tansiyonu düşmüş" diye ekleme yaptı.

"Çok fazla limonata içtim. Benim suçum."

Doktor, ilaç vermektense hemen kahvaltı yapmamı, tuzlu şeyler yememi ve çay içmemi tavsiye etti. Tavsiyelerine hemen uydum ve kahvaltı yaparken Eliot'a bir şey itiraf ettim.

"Eliot, aç karnına spor yapmayı hiç sevmem."

"Bunu neden daha önce söylemedin?"

"Sen sabahları spor yapmayı seviyorsun. O yüzden."

"Hiçbir şey senden kıymetli değil hayatım. Kendini iyi hissediyorsan sana bir sürprizim var."

Bir anda heyecanlanmıştım. Bir hediye mi almıştı acaba? Eliot, heyecanlı bakışlarımı görünce zarfı sakladığı yerden çıkardı ve bana uzattı. Bir zarf görmeyi beklemiyordum.

Açıp baktığımda Eva Addison adına düzenlenmiş bir kimlik, pasaport, sürücü belgesi gördüm. Hatta 6 Temmuz tarihli evlilik cüzdanımız bile vardı. İki gün sonrasının tarihi. Yaşım da on sekize yükseltilmişti.

"Eliot, tüm bu işlemler içim benim imzamın alınması gerekmiyor muydu? Yani en azından evlendiğimi bilmem için."

"Evet, gerekiyordu."

"Ama?"

"Ama biz hallettik. İstersen bizi dava edebilirsin hayatım. Baştan uyarayım. Kazanabileceğini sanmıyorum."

"Harika! Ehliyetim bile var. Neredeyse hiç sürücü koltuğuna bile oturmadım."

"Ben sana öğretirim merak etme."

"Merak etmiyorum" dedim. Suratım düşmüştü.

"Ben sevinirsin sanmıştım."

Hemen toparlandım. Sinirlenecek bir durum yoktu. İşlemlerin bir şekilde yapılması gerekiyordu. Addisonlar'ın beni ortaya çıkarmak istemediklerini biliyordum. Tüm bu işlemleri gizlilik içinde yürütmüş olmaları gerekiyordu.

"Teşekkürler Eliot. Sevindim merak etme" dedim.

SUSKUN-Bir Göbekli Tepe Efsanesi 3Where stories live. Discover now