38

293 144 1
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Richard Addison'ın Ofisi

30 Ağustos 2020

Sabah erken bir saatte malikâneden ayrıldık. Özel bir muayenehaneden Robert Amca'nın sıkı sıkı tembihlediği bayan doktor, on dokuz haftalık hamile olduğumu ve bebeğin cinsiyetinin erkek olduğunu söyledi. Erkek kelimesini duyduğum anda hıçkırarak ağlamaya başladım. Meclis ayinsiz gelen bu vârisi asla kabul etmeyecekti.

Malikânede Eliot ve Benjamin de dâhil olmak üzere kimsenin doğum günü kutlanmazken Sirius-Güneş kavuşumlarında parti verilmişti. Ve bebeğim, o günlerde rahmime düşmediyse Addisonlar için bir kıymeti yoktu. Eğer cinsiyeti kız olsaydı kabul etmeleri daha kolay olabilirdi. Ama bebeğim erkek olduğuna göre bir gün tarikatın başına geçme ihtimali olan birinin ayinsiz gelmesini asla kabul etmezlerdi.

Doktorun şaşkın bakışları arasında klinikten çıktık. Bir kadının en mutlu günü kocasına hamile olduğunu söylediği gün olmalıydı. Bir başka mutluluk da bebeğinin cinsiyetini öğrendiği gün olmalıydı. Burada cinsiyetin önemli olmasının nedeni ise artık hayallerinin bir şekil bulacak olmasıydı. Tabii tüm bunlar normal insanlar için geçerliydi. Bizim için değil.

Bir kafede oturup soluklandık. Robert Amca'yla Eliot çoktan kararlarını vermişti. Sadece beni ikna etmeye çalışıyorlardı. Bir çay fincanıyla parmak uçlarımı ısıtıyordum. Ağlamaktan yüzüm şişmişti artık. Eliot'la Robert Amca'nın söylediği hiçbir şeyi dinlemiyordum. Durumu kabullenmiştim zaten. Sadece onlara itiraf edemiyordum. Sonunda "Tamam" dedim malikâneye doğru yola çıktık.

Büyükbabama haberi Robert Amca verdi. Kendini bizim için ateşe atan oydu ama Eliot'la büyükbabamın ofisine girdiğimizde sinirinden biz de nasibimizi aldık. Aslında azarı yiyen bendim ama Eliot, beni savunurken kendi payına düşeni almıştı. Büyükbabamın kızdığı nokta, hamile olduğumu saklamamdı. Bu, onlara ve meclise güvenmiyorum demekti. Haklıydı da.

Yüce Meclis daha akşam olmadan toplanmıştı. Büyükbabamın artık oy hakkı yoktu ama izleyici olarak katılmıştı ve yanında Robert Amca da vardı. Tüm üyeler durumdan haberdar edilmişti. Bazıları sinirliyken özellikle Robert Amca'nın bireysel olarak görüştüğü birkaç kişi daha temkinliydi. Harold amcam toplantıyı başlattı. Bir süre konu genel olarak tartışıldı. Bazıları ayinsiz gelen bir bebeğin asla kabul edilmeyeceğini söylüyordu. Bazıları ise bu bebeğin Ana Vâris'ten geldiği için her türlü değerli olduğunu dile getiriyordu. Sonunda oylamalara geçildi. Harold amcamın sorduğu her soruda eller kalktı ve indi.

"Ana Vâris'ten ritüelsiz doğacak ikinci çocuk, dünyaya gelmeli mi?

On ikiye sıfır oyla evet."

"Ana Vâris'ten ritüelsiz doğacak ikinci çocuğun varlığını Yüce Meclis kabul edecek mi?

Yediye beş oyla evet."

"Benjamin Addison'ın Ana Vâris'ten ritüelsiz doğacak ikinci çocuğun varlığından haberi olacak mı?

Ona iki oyla hayır."

"Ana Vâris'ten ritüelsiz doğacak ikinci çocuk, malikâneye gelecek mi?

Ona iki oyla hayır."

"Ana Vâris'ten ritüelsiz doğacak ikinci çocuğu annesi emzirecek mi?

Yediye beş oyla hayır."

"Ana Vâris'ten ritüelsiz doğacak ikinci çocuk, meclisin belirlediği bir bekçi aileye verilecek mi?

Ona iki oyla evet."

"Ana Vâris'ten ritüelsiz doğacak ikinci çocuğu annesi ziyaret edecek mi?

Altıya altı oyla kararsız."

Harold amcam, oylamaları genel olarak açıkladı.

"Çocuğun dünyaya gelmesini ve Yüce Meclis tarafından tanınarak yedek olarak ayrılmasını kabul ediyoruz. Ayrıca Benjamin Addison, bir kardeşi olduğunu asla bilmeyecek, onunla görüşmeyecek. Ana Vâris ikinci çocuğunu emzirmeyecek, malikâneye getiremeyecek ve meclisin belirlediği bir bekçi aileye teslim edecek."

Kalbim her oylamayla birlikte yerinden çıkacakmış gibi atmıştı. Eliot'la benim elim, her seferinde aynı anda kalkmıştı. Ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. Meclisin karşında kesinlikle ağlamayacaktım. Bebeğimi ziyaret etme konusu bir kez daha tartışılmaya başlandı. Sesim, herkesi bastırırcasına yüksek çıkmıştı.

"Bu oylamayı tekrarlamadan önce bir anne olduğumu unutmamanızı rica ediyorum" dedim.

Sonunda yediye beş oyla bebeğimi iki yaşına girene kadar her hafta ziyaret edebileceğim kararı çıktı. Meclis insafsız olmasına rağmen tahmin ettiğimden daha çok tolerans tanımıştı. Ben dağılacağımızı düşündüğümüz anda Harold amcam, tekrar konuşmaya başladı.

"Ana Vâris'in Addison soyunu korumaya ant içmiş meclise karşı sır saklaması bizlere güvenmediğinin işaretidir. Ona verilecek cezayla ilgili tartışmayı açıyorum."

Ellerim titremeye başlamıştı. Başımı kaldırıp Eliot'a baktım. O da, babasına bakarak yumruğunu sıkıyordu. Her an saldırabilirdi. Daha çok kitap okurum, daha çok eğitime katılırım. Ne ceza verebilirler ki?

Her kafadan bir ses çıkmaya başladı. Birinin teklifi Benjamin'in benden uzaklaştırılmasıydı. Bir an bayılacağımı sandım. Bu kadar acımasız olabilirler miydi? Bebeğimi benden ayırabilirler miydi?

"İyi de bu, bana değil bebeğime verilmiş bir ceza olur" dedim. Üstelik hamile olmama rağmen hâlâ Benjamin'i emziriyordum.

Başıyla onaylayanlar oldu. Eliot, öne atıldı ve "Ana Vâris'e verilecek cezayı ben çekmek istiyorum" dedi. Başımla hayır işareti yaptım.

Harold amcam, "Herkes kabul ederse Eliot Addison'ın bir ay süreyle sürgün edilmesini öneriyorum" dedi. On bire bir oyla kabul edildi. Eliot, ilk defa benden farklı bir oy kullanmıştı. Hem bana hem de Eliot'a ceza vererek bundan daha iyi bir disiplin yöntemi bulamazlardı. Ağlamayacaktım. Kesinlikle odama çıkana kadar ağlamayacaktım. Öyle de yaptım.

Aldığım eğitime rağmen Harold amcama küfürler ederek odamın zemininde oturup Eliot'ın kollarında ağlamaya başladım.

"Sensiz yaşayamam. Nefes alamam" dedim.

"Biliyorum hayatım. Daha kötüsü de olabilirdi. Bir ay çabuk geçecek inan bana. Ve döndüğümde sen, ben, Benjamin ve Elijah tatile gideceğiz."

"Elijah mı?"

"Şey, bir anda söyledim. Sen istediğin ismi seçebilirsin."

Daha geçen gün İlyas peygamberin hayatını okumuştum. İsa gibi Allah tarafından göğe yükseltilen peygamberlerden biri de oydu. Oğlumuzda bizim elimizden alınacağına göre bence bu isim çok uygundu. Her baharda Hızır'la İlyas'ın buluşmasına da bolluk ve bereketi simgeleyen Hıdırellez deniliyordu. Bensiz de olsa oğlumun hayatına da bolluk ve bereket gelmesi umuduyla fısıldadım. "İlyas." İngilizce ismi ise Elijah.

"Elijah'ı çok sevdim. Sen döndüğünde biz burada olacağız." 

SUSKUN-Bir Göbekli Tepe Efsanesi 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin