14

383 150 21
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Richard Addison'ın Ofisi

26 Haziran 2018

Dün arka bahçede küçük bir prova yapmıştık. Boş masaların arasında çimlerin üstüne serilmiş kırmızı halıda Robert Amca'nın kolunda yürümek kolaydı. Masalar, İngiltere'nin ve dünyanın en güçlü aileleri ile dolduğunda ne yapacaktım bilemiyordum.

Hâlâ daha nasıl bir düğün olması gerektiği konusunda fikirler havadaydı. Kesin olan şeyler; bir yemek verileceği, benim gelinlik giyeceğim ve Eliot ile dans edecek olmamızdı. Jack Thurston eşliğinde her gün Eliot'la vals çalışmaları yapıyorduk. Sadece keman ve piyanonun dokunduğu bizim için özel bir parça bestelenmişti. Daha çok romantik, yürek hoplatmayan durgun bir müzikti.

Bir ara koşturmaca yüzünden çok bunalmıştım ve keşke düğün olmasaydı diye içimden geçirmiştim. Sade bir nikâh benim için yeterliydi. Ama Eliot, tören olmasını çok istiyordu ve bende onun bu isteğine karşı gelmeyecektim.

Sabahın erken saatlerinde ilk gelinlik provam vardı ve bu, beklediğimden de uzun sürmüştü. Ama gelinliğim bir harikaydı. Giydiğimde kendimi bir melek gibi hissetmiştim. Terziler çok iyi iş çıkartmışlardı ama bu kadar zarif bir gelinliği taşıyıp taşıyamayacağımdan emin değildim.

Büyükbabam, bu koşturmaca arasında öğleden sonrası için beni ofisine çağırtmıştı. Eliot'la birlikte ofisine girdiğimizde odada yabancı biri vardı. Otuzlu yaşlarında, yakışıklı sayılabilecek, gülünce beyaz dişleri ortaya çıkan takım elbiseli biriydi. Bizi görünce ayağa kalkmıştı ama tavırlarında kendini beğenmişlik havası seziliyordu. Bana olağanüstü bir nesneye bakar gibi bakıyordu. Hakkımda ne anlatmışlardı acaba? Bakışlarından benimle birlikte rahatsız olan biri daha vardı. Bu Eliot'tı.

Büyükbabam, İngilizce konuşarak "Eva, sizi tanıştırayım. Bu bey, Bay Mathias. Senin rehberin olacak olan şaman rahip" dedi.

Çok şaşırmıştım. Hayalimde turuncu cübbeli ve dazlak kafalı yaşlı bir rahip düşünmüştüm. Karşımda duran kişi ise son derece modern sayılabilecek, yakışıklı ve genç biriydi. Kendimi ilkokula kayıt olmaya gelmiş ve müdürle tanışmak zorunda kalmış biri gibi hissediyordum.

Bay Mathias, elini bana doğru uzattı ve tüm elimi kavrayarak biraz şiddetli sıktı ve hemen bırakmadı. Elimi çekmeye çalıştım ama diğer elini de elimin üstüne koydu ve bu durum beni çok rahatsız etti. Neyse ki Eliot, hemen ortaya atıldı ve "Ben Eliot Addison" diyerek elini uzattı. Bizim tokalaşmamız garip sayılabilecek bir uzunluktaydı ama Eliot'la tokalaşması bir saniye bile sürmemişti ve onunla tokalaşırken bile bana bakmaktaydı.

Eliot, oturmam için koltuklardan birini gösterirken elini bel boşluğuma koydu ve aşağıya doğru kaydırdı. Şaşkınca Eliot'a dönüp baktım. Çok utanmıştım. Eliot'ın bu hareketi rahibe yönelikti. Altında "O benim" iması yatmaktaydı. Herkes büyükbabamın önüne sıralanıp oturduğunda rahibin bakışları hâlâ üstümdeydi.

"Eva, Bay Mathias bugün Peru'dan geldi. Türkçe bilmiyor ama seninle anlaşacak kadar İngilizcesi var."

"Tamam, sorun değil" dedim.

"Eliot, Bay Mathias'a odasını göster. Üçüncü kat, sol koridor, beşinci oda. Sonrasında da malikâneyi gezdir. Kullanabileceği alanları göster."

Eliot, bu duruma sinirlenmişti. Türkçe konuşarak "Bence başka biri bunları yapabilir büyükbaba. Eva'yla işimiz var" dedi.

"Ben senin yapmanı istiyorum ve Eva'yla yalnız olarak görüşeceğim. Planlarını biraz ertelesen iyi olacak."

SUSKUN-Bir Göbekli Tepe Efsanesi 3Where stories live. Discover now