32

328 142 1
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Beyaz Oda

25 Şubat 2019

Malikânedeki düzenimizi sonunda oturtmuştuk. Beyaz odam büyümüş ve genişlemiş hâlde kullanıma hazırdı. Minimalist yaşama uygun yeni mobilyalar belirlemiştik ve yaklaşık bir ay önce odamıza yerleşmiştik. Oturma alanımız gayet genişti ama yemek masası, iki kanepe ve koltuk haricinde başka mobilya yoktu. Yatak odası da aynı derecede sadeydi. Gardırop, şifonyer gibi dolaplar iç tarafa yapılan giyinme odasına taşınmıştı. O yüzden geriye kalan tek şey yatağımız, josephine koltuğumuz ve başucumuzdaki komodinlerdi. Banyo da genişlemişti ama fazladan bir eşya yine yoktu.

Üçüncü katın sağ koridoru bize tahsis edilmişti. Yatak odamız, giyinme odamız, banyo ve oturma odası iç içeyken Benjamin'in odası, bizim ofislerimiz koridorda peş peşe sıralanmıştı. Bu hâliyle tüm koridora sahip olmak az da olsa bir apartman dairesinde yaşadığım izlemini veriyordu.

Benjamin'in odası ve yatılı kalacak bakıcı ile sadece gündüzleri gelecek pedagogun odaları da hazırdı. Ama iş başvurusu yapan kişi listesini anca dokuz kişiye düşürmüştüm ve bu kişilerle daha yüz yüze görüşme yapamamıştım. Pedagogun Türk, bakıcının ise İngiliz olmasını istiyordum ve doğuma yaklaşık bir ay kaldığı için elimi çabuk tutmam gerektiğini biliyordum.

Eliot, arada kaytarsa da düzenli bir şekilde işe gidiyordu. Bu konuda konuşmak istemiyordu ve ben de zorlamıyordum. Tüm gününün nasıl geçtiğini tahmin edebiliyordum. Toplantıları gözlemle, alınan kararları içselleştir ve sana tahsis edilen bir masada tüm gün otur. Yine de vaktimizi kaliteli geçirmeye çalışıyorduk. Sabah spor saatlerimizde birlikteydik ama akşam geldiğinde ben ondan daha yorgun oluyordum.

İstediğim zaman malikâneden çıkabiliyordum. Eliot'la birkaç kez yemeğe çıkmıştık ve Benjamin'in her şeyi hazır olmasına rağmen bebek alışverişinin nasıl bir duygu olduğunu tatmak için alışverişe bile gitmiştik. Birkaç tulum ve çorap dışında bir şey almamıştım. Eliot, bu duruma çok şaşırmıştı. Bebeğim bunların çoğunu giyemeden büyüyecekti ve israf yapmanın anlamı yoktu.

Theodora'nın günlüğünü okumayı çok istiyordum ve Robert Amca'dan rica ettim. Önce bu duruma şaşırdı. Ona detaylı bir şekilde çekmece olayını anlattım.

"Kartviziti akıl etmene bayıldım. Sadece babanda vardı" dedi.

"Büyükannemin günlüğünün sende ne işi var Robert Amca?" diye sordum.

"Aslında Richard'daydı. Ama büyükbabanın çıldırdığı bir gece günlüğü atacaktı ve bende ondan aldım."

"Harold amcamın insanları öldürdüğü zaman mı?"

"Hayır. Daha sonra. Ama o konuyu da biliyorsun demek ki."

"Üzülme. Bana sen anlatmıştın yine. Günlüğü alabilir miyim?"

Theodora'nın günlüğünü büyük bir heyecan, merak ve üzüntüyle okumaya başladım. Daha önce inceleme fırsatım olmuştu ama şimdi büyükannemin hissettiği her şeyi kendi ağzından dinliyor gibiydim. O da benim gibi ilk görüşte aşkı yaşamıştı. Tek ortak noktamız da buydu sanırım. O, çok hassas, narin ve tam bir hanımefendiymiş. Bense ona göre kaba, hırçın ve başına buyruk kalıyordum. Tüm hamileliği boyunca Richard'la birlikte yaşamışlar. O günler güzelmiş ama doğumdan sonra Theodora bir başına kalmış ve Abant Gölü'ne gönderilmiş. Bekçisi ise Robert Amca'nın babasıymış. Uzun bir süre onlarla ilgilendikten sonra büyükbabama düzenlenen bir suikastte öldürülmüş. Bu bilgiyi yeni öğreniyordum ve Theodora'nın hislerini anlayabiliyordum. Güvendiği, yanında olan tek kişiyi de kaybetmişti.

SUSKUN-Bir Göbekli Tepe Efsanesi 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin