36

286 141 1
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Beyaz Oda

12 Mayıs 2020

Yaklaşık bir yılın sonunda Gülen Yüzler Kampüsü açılmıştı. Kampüsün daha doğrusu vâkıfın arkasında Addisonlar'ın olduğu bir sır gibi saklanıyordu. Kamuoyunda bizim hakkımızda çok fazla spekülasyon dolaşıyordu ve o yüzden dikkat çekmeme konusunda uyarılmıştım. Hayalini kurduğum kampüsün açılışına bile gidememiştim. Aslında ben medya tarafından tanınmıyordum ve Eliot'ın evlendiği de halk tabakasından gizleniyordu.

Dünyada o kadar kötülük, savaş vardı ki kampüs ilk açıldığı günden itibaren tam kapasite işlemeye başladı. Birçok yardım kuruluşu, vakıflar ve eğitimcilerle iş birliği yapıyorduk. İkinci kampüsün yapımına şimdiden karar vermiştik. Ve bu da işlerimizin daha da yoğunlaşması anlamına geliyordu.

Benjamin büyümüştü ve etrafına sürekli gülücükler saçan dünya tatlısı bir çocuk olmuştu. Tabii bazen ağladığı zaman ortalığı yıkıyordu ama genelde mutluydu. Addison Malikânesi'nin uzun ve geniş koridorlarında yasak olmasına rağmen kahkahalar atarak koşturmaya bayılıyordu. Çevresinde garip kuralların olduğunun farkındaydı. Bazılarını içselleştirmişti ama bazen ne olduğunu anlayamıyor ve avazı çıktığı kadar ağlıyordu.

Dokuz ay karnımda taşımama, onu doğurmama ve onca acılar çekmeme rağmen Benjamin, tıpatıp Eliot'a benzemişti. Ve ilk kelimesi de "Baba" olmuştu. Tüm gelişim alanları gibi dil gelişimi de önden gidiyordu ve neredeyse cümle kurmaya başlamıştı.

Büyükbabam, büyük bir mutluluk içindeydi. Antika çalışma masasının üzerinde duran çerçevenin içine başka bir resim girmişti artık. Ben, Eliot ve Benjamin'in bulunduğu resim. Hepimiz en şık kıyafetlerimizi giyip bir kraliyet ailesi gibi poz vermiştik. Aynı fotoğraf, yağlı boya bir tablo olarak malikânenin dördüncü katındaki koridora da asılmıştı.

Mathias, hâlâ malikânede kalıyordu. Arada yoğunluğumdan dolayı eğitimimi aksatıyordum ama bunu sorun yapmıyordu. Ayahuasca çayını emzirmeye devam ettiğim için bir süre daha içemeyecektim. Ama Benjamin sütten kesilir kesilmez içmek istiyordum. Hem çaya karşı aşırı bir susuzluk çekiyordum hem de Benjamin'in başına gelebilecek tehlikeleri görmek ve engellemek istiyordum.

Küçük Eva, okula başladığı için Robert Amca ve Emily artık hafta sonları malikânede kalıyordu. Bu da benim hafta içi çok yoğun olmam anlamına geliyordu. Bütün gün ayakta oluyordum ve yatağa girdiğimde adeta bir ölü gibi uyuyordum.

Eliot, bu durumdan biraz şikâyetçiydi. Üzerime çok fazla sorumluluk aldığımdan yakınıp duruyordu. Malikânede olan her şeyi takip etmeye çalışıyordum. Pişen yemeklerden değiştirilen çarşaflara, kullanılan deterjanlara, gelen-giden insanlara, temizlik rutinlerine kadar her şey onayımdan geçiyordu. Benjamin'le ilgilenmem, eğitime girmem ve tarikata dair tüm kitapları okumam gerekiyordu. Bunca işimin arasında Eliot'la çok fazla ilgilenemiyordum ve bu durum beni daha çok rahatsız ediyordu. Bu akşam yemeğinde herkes sofradayken -Harold amcam hariç- resmen uyuklamıştım.

Yatağa girdiğimde ânında uyudum. Ama gece Eliot'ın omzumdan öpmesiyle uyandım. Her zamanki gibi bana arkadan sarılmıştı ve geceliğimin ip askısını omzumdan indirip beni tekrar tekrar öpüyordu. Yeryüzünde hiç kimsenin omzu böyle bir tutkuyla öpülmemiştir. Aslında çok yorgundum ama bu uyarana karşı tepkisiz kalamazdım. Daha da önemlisi onu çok özlemiştim ve yüzümü ona doğru döndüm.

"Eva, artık uyanman lazım hayatım."

Yatağa yapışmış, ölü gibi uyuyordum. Kendimde doğrulacak bir gram bile enerji bulamıyordum. Sadece etrafımda bir tur dönebildim. Çıplak olduğumu anladım.

"Çok üzgünüm Eva."

"Neden üzgünsün?" dedim.

Sesim sarhoş gibi çıkmıştı. Başımı kaldırıp Eliot'a baktım. Çoktan duşunu almış, takım elbisesini giymiş, işe gitmek için hazır bekliyordu.

"Çok yoğun ve yorgun olduğunu biliyordum ama seni çok özlemiştim."

Biz bir aileydik. Eliot'a karşı sorumluluklarım vardı. Beni seviyordu ve şimdi tüm bunlar için özür diliyordu. Sanırım kendimi çok fazla yıpratıyordum.

"Saçmalama Eliot. Ben de seni çok özlemiştim."

Güneş olanca parlaklığıyla odamızı aydınlatıyordu. Vakti tahmin etmeme rağmen yatakta daha fazla zaman geçirme ümidiyle kaçınılmaz soruyu sordum.

"Saat kaç?"

"08.14"

"Aman Allah'ım! Bu saate kadar uyudum mu? Benjamin'i bir saat önce emzirmem gerekiyordu. Aç bir şekilde beni bekliyordur. Daha duş alacağım, kahvaltı yapacağım. Hiçbir şeye yetişemiyorum."

Hemen kalkıp bu sıraladıklarımı yapmam lazımdı ama ben hâlâ yatakta debeleniyordum.

"Benjamin'i buraya getirmemi ister misin? Zaman kazanırsın."

Başımı kaldırıp Eliot'a baktım. Benim için sanki zaman makinasını icat etmiş gibiydi.

"Çok iyi fikir" dedim.

Eliot, odadan çıkarken kalktım ve kendimi olabildiğince toparladım. Üstüme sabahlığımı geçirdim ve her bir yöne dağılmış saçlarımı topladım.

Benjamin'i ağlak beklerken daha odaya girmeden kahkahalarını duydum. Hayatımda bu kadar güzel gülen bebek hiç görmemiştim. Yatak odasına girdiğinde Eliot'ın yanaklarına şap şap vurarak gülüyordu ama beni gördüğünde kollarını bana uzatarak "Anne, kucak" dedi. Yatağa tekrar oturdum ve baba oğulun oynamalarını izledim.

Eliot, Benjamin'i yatağa fırlatıyor gibi yapıyor ama geri çekiyordu. Bebeğim kıkır kıkır gülüyordu. Birkaç tekrardan sonra bana doğru fırlattı ve Benjamin, emekleyerek kucağıma geldi. Zaten kucağımdayken sanki daha fazla kucağıma gelebilecekmişçesine başıma doğru tırmanmaya çalışıyordu. Ben de onu öpmeye uğraşıyordum.

Eliot, "Ben işe gidiyorum hayatım" dedi ve üstüne çeki düzen verdi. Benjamin, anında başını kaldırdı. Babasının gideceğini anlamıştı. Elini gel gel işareti yaparak "Baba, del" dedi.

Oğlunu kırmayan Eliot, uçarak yatağa atladı. Benjamin'in kahkahaları odanın her köşesini dolduruyordu.

"Bi daha."

Eliot kalktı ve bir daha atladı. Sonrasında da gıdıklama oyunu oynadılar.

İzlediğim manzara benim huzurumdu. Mutlulukta zirve yaptığım noktaydı. Bir şeyin zirvesine ulaştığınızda sizi bekleyen en büyük sıkıntı nedir biliyor musunuz? Gidebileceğiniz daha uç bir nokta yoktur ve konumunuzu koruyamazsanız oradan tepe taklak düşersiniz. Benim için düşüş, iki ay sonra başladı ve resmen yere çakıldım.

SUSKUN-Bir Göbekli Tepe Efsanesi 3Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin