24

329 149 6
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Düğün

6 Temmuz 2018

Doktoru halletme işini Eliot'a bıraktıktan sonra malikânede süregelen koşturmacanın içinde buldum kendimi. Günümün büyük bir kısmını güzellik salonunda geçirdim. Tüm bakımlarım yapılmıştı. Saçımı dağınık topuz olarak toplayıp içine inciler saklamışlardı. Eliot'ın sevdiği üzere makyajım çok sadeydi. Şimdi odamda gelinliğimi giymeme yardım etmelerini izliyordum. Kolay gibi görünse de bu da çok zamanımı almıştı. Düğünden önce yalnız kalıp biraz düşünmeye ihtiyacım vardı ve o yüzden paniklemiştim. Herkes dağıldığında perdeyi araladım ve arka bahçeye baktım. Neredeyse konukların hepsi gelmişti. Elli kişi davet edilmişti ama herkese ait özel korumaları hesaba katarsak yüz elli kişi var gibi duruyordu. Hafif bir müzik çalıyordu ve herkes mutlu görünüyordu.

Köşede duran ayaklı aynada kendime baktım. Derin göğüs dekoltesi olmasa gelinliğim için tesettürlü diyebilirdik. Kollarımı saran balon model tüller, bileklerime sıkıca yapışmış inci şeritlere bağlanıyordu. Göğsümden başlayan dantel detayı ortada büyük bir boşluk bırakarak boynumda tek bir inci ile birleşiyordu. Aradan sadece on köşeli yıldız kolyemin ucu gözüküyordu.

Korse giymemi gerektirmeyecek şekilde göğsüm ve belim adeta dar bir kalıbın içindeydi. Belimdeki hareket kısıtlamasını A etek şeklinde gelen kabarık olmayan eteğim dengeliyordu. Ensemden bel boşluğuma kadar dib dibe inci düğmeler tutturulmuştu. Bu zarif gelinliği taşıyabileceğimi hiç sanmıyordum. Sabahtan beri mutlu ve heyecanlı olmam gerekirken suratım asık duruyordum. Dizlerimin titrediğini hissettim ve kullanmaya alışamadığım cep telefonumu çıkarıp Eliot'ı aradım. Onu görmeye ihtiyacım vardı.

"Eliot, neredesin?"

"Bahçedeyim sevgilim. Ne oldu? Yoksa vaz mı geçiyorsun?" Eliot bir kahkaha attı ama benden cevap gelmeyince bir anda ciddileşti.

"Vaz geçmiyorsun değil mi?"

"Hayır tabii ki. Ama çok heyecanlıyım ve yürüyebileceğimi sanmıyorum."

"Panik yapma Eva. Buradaki hiç kimse senden değerli değil."

Eliot kadar rahat olabilmeyi nasıl da isterdim. Biz kadınlar neden her şeyi bu kadar abartıyorduk ki! Alt tarafı dar bir gelinlik ve yüksek topuklu ayakkabılarla kraliçenin ve dünyanın en güçlü insanları önünde yürüyecektim.

"Seni görmek istiyorum."

"Ne derler bilirsin. Düğünden önce damadın gelini görmesi uğursuzluktur."

"Bunun bizim durumumuz için geçerli olduğunu çok sanmıyorum."

Uymamız gereken kurallar, hesap vermemiz gereken bir meclis ve atlattığım onca badireden sonra uğursuzluğun kapımıza geleceğini düşünmüyordum.

"Tamam o zaman. Neredesin?"

"Odamdayım."

Telefonu kapattım ve komodinin çekmecesine koydum. Gelinlik, derin nefes almamı engelliyordu ve ben boğuluyordum. Aslında üşüyordum ama terlemeye başlamıştım.

Odamın kapısının açıldığını duydum ve Eliot'ın geldiğini anladım. Gelinlikle zor olsa da koşturarak oturma alanına gittim. Onu gördüğümde nefesim kesildi. O kadar yakışıklıydı ki. Saçlarını kestirmişti. Aslında kulaklarına kadar düşen uzun saçı ona çok yakıştırıyordum ama böyle de fena olmamıştı. Siyah bir smokin giymişti. İçinde beyaz gömleği, papyonu ve siyah bir kuşağı vardı. Vücut hatları belli olurcasına smokini üstüne oturmuştu. Ceketinin yakasında bir tutam başak vardı. Derin bir yutkunmadan sonra anca konuşabildim.

SUSKUN-Bir Göbekli Tepe Efsanesi 3Where stories live. Discover now