37

299 138 1
                                    

İngiltere, Addison Malikânesi

Beyaz Oda

29 Ağustos 2020

Son iki aydır içime kapanmıştım. Eski korkularım birer birer içimde hortlamıştı. Eğitime odaklanamıyordum. Hiç kitap okumuyordum. Yetimhanenin tüm işlerini Emily takip ediyordu ve ne derse onaylıyordum. Hiç spor yapmıyordum. Çalışanların selamlarına karşılık veriyordum ama muhabbet etmiyordum. Düzenli yapılan sağlık kontrollerine gitmiyordum ve Eliot'tan köşe bucak kaçıyordum.

İlgilendiğim tek şey Benjamin'di. Ona iyice bağlanmıştım. Muhteşem bir dengemiz vardı ama ben onları birer birer yıkmıştım. Kucağımda uyuması yasaktı. Ama son iki aydır adeta yapışık yaşıyorduk ve hep kollarımda uyuyordu. Eliot, beni odamıza götürmeye çalıştığında Benjamin'in ateşi olduğunu ya da diş çıkarttığını söylüyor ve bir şekilde onu başımdan savıyordum.

Bugün, akşam yemeğinde bir şey belli etmek istemiyordum ama çok dalgındım. Ne büyükbabamın ne de Robert Amca'nın sorularına doğru düzgün cevap verebilmiştim. Emily meraklı gözlerle beni inceliyordu. Benjamin, mama sandalyesinde oturuyordu ve yine ilgimi ona çevirdim.

Gece yatma vakti geldiğinde ben hâlâ Benjamin'in odasında oyalanıyordum. Eliot'ın uyumasını bekliyordum. O uyuduktan sonra odaya girecek ve sabah o uyanmadan çıkacaktım. Tek planım buydu ama gerçekleştiremedim.

Benjamin, son iki aydır olduğu gibi yine kucağımda uyumuştu. Ayakta, bulutsuz gökyüzünü izliyordum. Tüm yıldızlar ışıl ışıl parlıyordu. Benjamin, başını omzuma dayamıştı ve bir kolum poposunun altındayken diğer elimle başını okşuyordum. Aslında kollarım çok yorulmuştu ama bırakmak istemiyordum. Benjamin'i benden koparmalarını istemiyordum. Bebeğimden ayrılmak istemiyordum. Eliot'ın odaya girmesiyle afalladım.

"Neden endişelisin Eva?"

Sahte bir tebessümle gülümsemeye çalıştım ve "Bunu da nereden çıkardın?" dedim.

"Her endişeli olduğunda Benjamin'i böyle tutuyorsun" dedi.

Bir şey demedim. Gerçekten endişeliydim ama bunu Eliot'a anlatmak istemiyordum.

"Eva, hadi odamıza gidelim."

Gözlerimi Eliot'tan kaçırdım. Ağlamamak için üst dişlerimi alt dudağıma geçirdim.

"Sen git hayatım. Ben Benjamin'i uyutup geleceğim" dedim.

"İyi de uyuyor zaten."

Sesi beklediğimden yüksek çıkmıştı. Sert adımlarla yanıma geldi. Benjamin'i benden aldığı gibi yatağına yatırdı. Kenarda duran emziği ağzına verdi.

"Artık çıkabilir miyiz?" dedi.

Yere düşmüş battaniyeyi kaldırdım ve Benjamin'in başucuna gittim. Eliot, işaret parmağıyla battaniyeyi gösterip "Bu işi de mi sen yapıyorsun?" dedi.

Cevap vermedim. Benjamin'in ateşine bakıyor gibi yaptım. Eliot, bu hareketime sinirlenmişti ve sert bir şekilde bileğimden yakaladığı gibi beni odamıza doğru sürükledi. Bu gece kaçış yoktu. Benjamin'in ateşini ya da dişini bahane edemeyecektim. Eliot'ı oyalayamayacaktım. Artık itiraf etmem gerekiyordu ve daha yolda ağlamaya başlamıştım bile.

Eliot, odamızın kapısını çarparak kapattı ve "Eva, bana neyin olduğunu anlatmazsan malikânedeki herkesi sorgularım" dedi.

Beyaz kanepeye oturup dizlerimi karnıma çektim. Başımı kollarımın arasına saklayıp hıçkırarak ağlamaya başladım. Eliot, yanıma oturup omzumdan tuttu. Konuştuğunda daha sakindi.

SUSKUN-Bir Göbekli Tepe Efsanesi 3Where stories live. Discover now